Yazı Liste

'Üstad' Necip Fazıl Şiirlerinden Derlemeler
  • 11.8.2018 09:41:16
  • 0 Yorum
  • 1186

Şiirleriyle gönüllerin en derin nağmelerine seslenen Üstad'ın şiirlerinden birazını sizler için derledik. Kulakların pasını silecek ve dudaklara anlam kazandıracak bu şiirleri incelerken keyifli dakikalar geçirmenizi dileriz:
 
BEKLENEN
 
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
 
Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni; 
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme, artık neye yarar?
 
ANNECİĞİM
 
Ak saçlı başını alıp eline,
Kara hülyalara dal anneciğim! 
O titrek kalbini bahtın yeline,
Bir ince tüy gibi sal anneciğim!
 
Sanma bir gün geçer bu karanlıklar,
Gecenin ardında yine gece var; 
Çocuklar hıçkırır, anneler ağlar,
Yaşlı gözlerinle kal anneciğim!
 
Gözlerinde aksi bir derin hiçin,
Kanadın yayılmış, çırpınmak için; 
Bu kış yolculuk var, diyorsa için,
Beni de beraber al anneciğim! ...
 
ZİNDANDAN MEHMED'E MEKTUP
 
Zindan iki hece, Mehmed'im lâfta! 
Baba katiliyle baban bir safta! 
Bir de, geri adam, boynunda yafta...
Halimi düşünüp yanma Mehmed'im! 
Kavuşmak mı? .. Belki... Daha ölmedim!
 
Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,
Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
Bu yol da tutuktur hapse düşeli...
Git ve gel... Yüz adım... Bin yıllık konak.
 
Ne ayak dayanır buna, ne tırnak! 
Bir âlem ki, gökler boru içinde! 
Akıl, olmazların zoru içinde.
Üstüste sorular soru içinde:
Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu? 
Buradan insan mı çıkar, tabut mu?
 
Bir idamlık Ali vardı, asıldı; 
Kaydını düştüler, mühür basıldı.
Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı. 
Ondan kalan, boynu bükük ve sefil; 
Bahçeye diktiği üç beş karanfil...
 
Müdür bey dert dinler, bugün 'maruzât'! 
Çatık kaş.. Hükûmet dedikleri zat...
Beni Allah tutmuş, kim eder azat? 
Anlamaz; yazısız, pulsuz, dilekçem...
Anlamaz; ruhuma geçti bilekçem!
 
Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil; 
Sayım var, maltada hizaya dizil! 
Tek yekûn içinde yazıl ve çizil! 
İnsanlar zindanda birer kemmiyet; 
Urbalarla kemik, mintanlarla et.
 
Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat; 
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
Yalnız seccâdemin yününde şefkat; 
Beni kimsecikler okşamaz mâdem; 
Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem!
 
Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan! 
Dakika düşelim, senelik paydan! 
Zindanda dakika farksızdır aydan.
Karıştır çayını zaman erisin; 
Köpük köpük, duman duman erisin!
 
Peykeler, duvara mıhlı peykeler; 
Duvarda, başlardan, yağlı lekeler,
Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler...
Duvar, katil duvar, yolumu biçtin! 
Kanla dolu sünger... Beynimi içtin!
 
Sükût... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar; 
Tek nokta seçemez dünyadan nazar.
Yerinde mi acep, ölü ve mezar? 
Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz? 
Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?
 
Ses demir, su demir ve ekmek demir...
İstersen demirde muhali kemir,
Ne gelir ki elden, kader bu, emir...
Garip pencerecik, küçük, daracık; 
Dünyaya kapalı, Allaha açık.
 
Dua, dua, eller karıncalanmış; 
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.
Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış...
Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu; 
İplik ki, incecik, örer boşluğu.
 
Ana rahmi zâhir, şu bizim koğuş; 
Karanlığında nur, yeniden doğuş...
Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş! 
Sen bir devsin, yükü ağırdır devin! 
Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!
 
Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte! 
Ölsek de sevinin, eve dönsek de! 
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte! 
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir! 
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!
 
AFFET
 
göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten, 
affet senden habersiz aldığım her nefesten...
 
AĞLAYAN ÇOCUKLAR
 
Kafesli evlerde ağlar çocuklar,
Odalarda akşam olurken henüz.
O zaman gözümün önünde parlar,
Buruşuk buruşuk, ağlayan bir yüz.
 
Ne vakit karanlık kaplasa yeri,
Başlar çocukların büyük kederi; 
Bakınır, korkuyla dolu gözleri:
Ya artık bir daha olmazsa gündüz?
 
Gittikçe kesilir derken sedalar,
Gece; bir siyah el gözümü bağlar; 
Duyarım, içime sığınmış, ağlar,
Bir ufacık çocuk, bir küçük öksüz...
 
UTANSIN
 
Tohum saç, bitmezse toprak utansın! 
Hedefe varmayan mızrak utansın!
 
Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen! 
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!
 
Eski çınar şimdi Noel ağacı; 
Dallarda iğreti yaprak utansın!
 
Ustada kalırsa bu öksüz yapı,
Onu sürdürmeyen çırak utansın!
 
Ölümden ilerde varış dediğin,
Geride ne varsa bırak utansın!
 
Ey binbir tanede solmayan tek renk; 
Bayraklaşamıyorsan bayrak utansın!
 
 AKROSTİŞ
 
İhtilal acentası...
Solun tam da ortası.
Moskof ’un oltası..
Eli, zulüm muştası.
Tek ümidi, cuntası
 
İnkılap, avantası...
Nemrut, onun atası...
Ölüm yolu, rotası..
Namlı servet çantası..
Ünlü küfür softası..
 
ALLAH DERİM
 
Sırtımda, taşınmaz yükü göklerin;
Herkes koşar, zıplar, ben yürüyemem!
İsterseniz hayat aşını verin;
Sayılı nimetler bal olsa yemem!
 
Ey akıl, nasıl delinmez küfen?
Ebedi oluşun urbası kefen!
Kursa da boşluğa asma köprü, fen,
Allah derim, başka hiçbir şey demem!
 
ÖLÜMÜN ODASI
 
Bir oda, yerde bir mum, perdeler indirilmiş; 
Yerde çıplak bir gömlek; korkusundan dirilmiş. 
Sütbeyaz duvarlarda çivilerin gölgesi 
Artık ne bir çıtırtı ne de bir ayak sesi… 
Yatıyor yatağında dimdik, upuzun, ölü; 
Üstü, boynuna kadar bir çarşafla örtülü. 
Bezin üstünde ayak parmaklarının izi; 
Mum alevinden sarı, baygın ve donuk benzi. 
Son nefesle göğsü boş, eli uzanmış yana; 
Gözleri renkli bir cam; mıhlı ahşap tavana. 
Sarkık dudaklarının ucunda bir çizgi var; 
Küçük bir çizgi, küçük, titreyen bir an kadar. 
Sarkık dudaklarında asılı titrek bir an; 
Belli ki, birdenbire gitmiş çırpınamadan. 
Bu benim kendi ölüm, bu benim kendi ölüm; 
Bana geldiği zaman, böyle gelecek ölüm
 
GEÇEN DAKİKALARIM
 
Kimbilir nerdesiniz,
Geçen dakikalarım
Kimbilir nerdesiniz?
 
Yıldızların,korkarım,
Düştüğü yerdesiniz; 
Geçen dakikalarım?
 
Acaba tütsü yaksam
Görünür mü yüzünüz? 
Acaba tütsü yaksam?
 
Siz benim yüzümsünüz
Eğilip suya baksam,
Görünür mü yüzünüz?
 
Gitti bütün güzeller; 
Sararmış biri kaldı,
Gitti bütün güzeller.
 
Gün geldi,saat çaldı,
Aranızda verin yer; 
Sararmış biri kaldı!
 
 

Devamını gör
Satırlara, Kıtalara Sığmayan İnsan 'Attila İlhan'
  • 25.7.2018 14:36:51
  • 0 Yorum
  • 1057

İzmir Menemen'de dünyaya gelen şairler şairi 'Attila İlhan' hayatının muhteşem çağlarında gazete ve dergilerde iş hayatını devam ettirmeye karar verdikten sonra kendisini 
tamamıyla bu sektöre atadı. Balıkçı Türküsü şiirini ilk kaleme döktüğü zamanlarda belki de hayata bu kadar büyük bir iz bırakacağının farkında değildi. Elbette sadece
şiir değildi tüm uğraşı! Senaryo yazarlığı, roman, deneme, anı gibi eserleri de arkasında sağlam yapıtlar olarak bırakarak hayattan uçup gitti... Şiirleri hala kulağa
küpe ve ağıza şenlik olan 'Attila İlhan' ın şiirlerinden bazılarını sizin için derledik.

TUTUKLUNUN GÜNLÜĞÜ'NDEN

/ salı gecesi /

kara bir balta buldu akşam vuracak noktayı
hücreler doldu bir ıslık en yakın maçka tramvayı
kim bırakmış yalnızlığıma bu hüzzâm şarkıyı
kimin bu karanlık kimler sürgülemişler kapıyı
insan olan bağlar her koptuğu yerden yaşamayı

daktilolar camları bulutlu sorgu odalarında
didiklemez mi özgürlüğünü sansaryan hanı'nda
küflenir suyun bir bakır çalığı birikir ağzında
kendini öldürmeyi belki bin kere tasarlarsın da
bir kere aklından geçmez bitirmeden ölmek şarkıyı

gönlünde büyüttüğün o müthiş ünlem içindir ki
seni kapattıkları öyle rezil o kadar çirkindir ki
çıplak bir lâmba mısın dört duvar içindeki
ne lâmbası/söndürülen bütün ilk gençliğindir ki
gözlerin zehirlense de suç sayarsın ağlamayı

görülmez dev böceklerdir sanki büyülü duyargalar
uçaksavar ışıldakları gökyüzünde bir yanlış arar
tophane rıhtımı'nda acı acı gemiler kalkar
hücreleri akşam olur haydut öfkeleri kaplar
ezerim sanırsın vurursan tek bir yumrukta dünyayı


AYRILIK SEVDAYA DAHİL

Acilmis sarmasik gulleri kokulariyla baygin 
En gorkemli saatinde yildiz alacasinin 
Gizli bir yilan gibi yuvarlanmis icimde kader 
Uzak bir telefonda aglayan yagmurlu genc kadin 
Ruzgar uzak karanliklara surmus yildizlari 
Mor kivilcimlar geciyor daginik yalnizligimdan 
Onu cok ariyorum onu cok ariyorum 
Heryerimde vucudumun agir yanik sizilari 
Bir yerlere yildirim dusuyorum 
Ayriligimizi hisettigim an demirler eriyor hirsimdan 
Ay isigina batmis karabiber agaclari gumus tozu 
Gecenin irmaginda yuzuyor zambaklar yaseminler unutulmus 
Tedirgin gulumser 
Cunku ayrilik da sevdaya dahil cunku ayrilanlar hala sevgili 
Hic bir ani tek basina yasayamazlar 
Her an otekisiyle birlikte hersey onunla ilgili 
Telasli karanlikta yumusak yarasalar 
Gittikce genisliyen yakilmis ot kokusu 
Yildizlar inanilmiyacak bir irilikte 
Yansimalar tutmus butun sahili 
Cunku ayrilmanin da vahsi bir tadi var 
Oyle vahsi bir tad ki dayanilir gibi degil 
Cunku ayriliklar da sevdaya dahil 
Cunku ayrilanlar hala sevgili 
Yanlizlik hizla alcalan bulutlar karanlik bir agirlik 
Hava agir toprak agir yaprak agir 
Su tozlari yagiyor ustumuze 
Ozgurlugumuz yoksa yalnizligimiz midir 
Eflatuna calar puslu lacivert bir sis kusatti ormani 
Karanlik coktu denize 
Yanlizlik cakmak tasi gibi sert elmas gibi keskin 
Ne yanina donsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin 
Kapini bir calan olmadi mi hele elini bir tutan 
Bilekleri bembeyaz kugu boynu parmaklari uzun ve ince 
Simsicak bakislari suc ortagi kacamak gulusleri gizlice 
Yalnizlarin en buyuk sorunu tek basina ozgurluk ne ise yarayacak 
Bir turlu cozemedikleri bu olu bir gezegenin soguk tenhaligina 
Benzemesin diye ozgurluk mutlaka paylasilacak suc ortagi bir sevgiliyle 
Sanmistik ki ikimiz yeryuzunde ancak birbirimiz icin variz 
Ikimiz sanmistik ki tek kisilik bir yalnizliga bile rahatca sigariz 
Hic yanilmamisiz her an dusup dusup kristal bir bardak gibi 
Tuz parca kirilsak da hala icimizde o yanardag agzi 
Hala kipkizil gulumseyen sanki atesten bir tebessum zehir zemberek aşkımız. 

 


BEN SANA MECBURUM 

Ben sana mecburum bilemezsin 
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum 
Büyüdükçe büyüyor gözlerin 
Ben sana mecburum bilemezsin 
İçimi seninle ısıtıyorum. 

Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor 
Bu şehir o eski İstanbul mudur 
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor 
Sokak lambaları birden yanıyor 
Kaldırımlarda yağmur kokusu 
Ben sana mecburum sen yoksun. 

Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur 
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur 
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan 
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu 
Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından 
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman 
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu 

Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor 
Eski zamanlardan bir cuma çalıyor 
Durup köşe başında deliksiz dinlesem 
Sana kullanılmamış bir gök getirsem 
Haftalar ellerimde ufalanıyor 
Ne yapsam  ne tutsam nereye gitsem 
Ben sana mecburum sen yoksun. 

Belki haziran  da mavi benekli çocuksun 
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor 
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden 
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun 
Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor 
Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin 
Kötü rüzgar saçlarını götürüyor 

Ne vakit bir yaşamak düşünsem 
Bu kurtlar sofrasında belki zor 
Ayıpsız   fakat ellerimizi kirletmeden 
Ne vakit bir yaşamak düşünsem 
Sus deyip adınla başlıyorum 
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin 
Hayır başka türlü olmayacak 
Ben sana mecburum bilemezsin. 

 

 

Devamını gör
Siyah-Beyaz Film Gibi Şiirler...
  • 24.5.2018 14:19:07
  • 0 Yorum
  • 2599

Türk edebiyatımızın en önemli yazarlarının yazmış oldukları siyah-beyaz şiirlerden alıntılarımızı bugün sizlerle paylaşmak istiyoruz.Bu noktada bu şiirlerin güzelliği de saymakla bitmiyor bazen kendimizi türk sinemasının o unutulmaz yıllarına dönmüş gibi hissediyor ve istemeden duygulanıyoruz.Tüm bunlar bizleri hayata bağlamaya yeterli olan şiirler adeta siyah beyazın bütün zıtlıklarını hissediyoruz...

1. İyilikler Gazeli, Haydar Ergülen
aşkın yerini iyilik aldığı zaman
inanırım beni sahiden sevdiğine

yağmurun yerini kuşlar doldurduğu zaman

az kuşlar onlar iyi kuşlar
kanatlarından büyük merhametleri var

şiirin yerini sakinlik aldığı zaman

ayrı ayrı daha mı çok yakışıyoruz birbirimize
siyah-beyaz resimlerde ahşap avuntu

sözlerin sokaklar gibi kavuştuğu zaman


2. Renklerim, Oruç Aruoba
Aklaşan grilikte duruyorum
yeşilleşen mavilik
kararan saydamlık
azalan tirşe:
o mor
hiç olmadı
mı?

O tek renk
bulunmadı
mı?

Kızıltılı
kahve
rengi

Siyah
Beyaz.
Ah,
az
hiç olmadım
mı?

Bulunamadım
mı?

3. Durmuş, Süt Mavi Gecesine, Turgut Uyar
Sabırsız ve ürkek
Durmuş, süt mavi gecesine yazların
Bağlı karaların en kabasına
En incesine beyazların
Bir nemli sevda içinde sevinçli
Ergeç boy verecek.

 

Devamını gör
Şairlerimizden Denizleri Anlatan Şiirler...
  • 23.5.2018 13:51:06
  • 0 Yorum
  • 2100

Edebiyatımızda önemli bir yere sahip olan bir çok şairimiz tarafından yazılmış olan en önemli şiirleri bugün sizlere yazımızla paylaşmak istiyoruz.Bu noktada sizlere sunulack olan ve deniz üzerine yazılmış olan birbirinden güzel şiirler olduğunu da unutmamanız ve bu kapsamda bu şiirlerde denizlerin güzelliklerini de anlatmış olmanız gerekiyor.Deniz ile ilgili şiirlerden bir kaç tanesini de bu yazımızda bulabilirsiniz.


Bir Ölü Dalga, Edip Cansever

Bir ölü dalga, şuramda tam
Coşkusu içinde saklı, gürültüsü
Bu kuru dal parçasını o getirdi dün akşam
Bıraktı yüreğime, en önce beni gördü
Yok hayır, yalnızca beni gördü de ondan
Konuşur gibiydi çünkü dokundukça gövdeme
Bir yangına daha uğrasam
Bir yangına daha uğrasam.

Her şeyden habersizdim önce
Bir gök yapıyordum deniz kabuklarından
Senin çocukça gülüşüne benzer bir gök
Tersyüz ettikçe onları bir solan bir parıldayan
Bak, sana bir şey söyleyeyim mi
Vardır ya hani bir deniz kazasından
Yeni kurtulmuş bir kız çocuğunun gözleri
Bir yaşam boyu şaşkın ve kımıldamadan bakan
O kadar bencilim ki, anla
Sana verdim ben bu gözleri, ben armağan ettim anlaşılan.

 Denizi Anlatıyor, Turgut Uyar
adı çok duyulmuş bir ozan değildi
Tonyalı balıkçılar arasında
-onlar ki her türlü balığı tutarlardı denizden-
ama iyi bir ozandı
bütün söylentilerin tersine
denizde de olabilirdi sandalla
uzun geçmişli denizle
gün batımında var olan
ve gün doğumunda da


Göller Denizler, Cemal Süreya
Ölüm mü,
Bir gölün dibinde durgun uykudasın.

Denizler?
Tanrılar karıştırır durur denizleri..

 

Hayatızın bir deniz suyu kadar su gibi geçmesini ve bu noktada da sizler okurken kendinizi huzurlu hissetmenizi temenni ederim...

Sinem Özdemir

Devamını gör
Edebiyatımızda Anne Hikayelerinden Birkaç Alıntı!
  • 22.5.2018 12:33:13
  • 0 Yorum
  • 1812

Anne üzerine yazılmış birbirnden farklı ve oldukça duygu yüklü şiirlemiz olduğu gibi hikayelerimiz de var bu yüzdendir ki anne hikayeleri hem acıklı bir yere sahip hem de edebiyatımızda da bir kilit taşı özelliği taşır bu açıdan baktığınız zaman bu hikayeler bizi hüzünlendirirken düşündürmüştür.Bugün sizlere edebiyatımızda değerli  bir yre sahip olan santçılarımızın anne hikayalerinden alınıtılar yapacağız.

 


1. Halide Edip Adıvar (1884 – 1964) – Ana Hisleri (Harap Mabetler), 1911
Edbiyatımızın en değerli sanatçılarından bir tanesi olan yazarımız romanlarında enel de millte ve vatan duygusunu bizlere oldukça iyi bir şekilde yansıtabilmeyi de başarmıştır.Bununşa birlikte hikayelerinde de bunlardan alıntılar yapmaktadır.Bu hikayesinde bir annenin içinde yaşamış olduğu ve biiktirdiği acıları ve bunların karmaşasını bizler yansıtmaktadır.

“Anne, anne!” dedi ve bir fısıltı derecesine indirdiği sesinde müşfik bir samimiyetle devam etti. Kardeşim için korkuyorsun değil mi? Fakat benim annem kaç senedir orada, korkma kardeşimi koynuna alır yatar, hem bilsen nasıl sarılır da insanı ısıtır. Ben koltuğun üstünde hıçkırırken, o ufak kolları boynumda “Ben artık senin çocuğun olayım olmaz mı?” dedi. Şimdi benim küçük öksüze ihtimamlarım beyhude olmadığına, yavrumun harap mezarlıklarda bir kadın şefkatine, bir kadının boş kollarına sığındığına yanık ruhum inanmak istiyor, küçük Nesrin annesine arkadaş yolladığım kardeşine mukabil kalbimi ısıtıyor ve boş kollarımı dolduruyor.”

2. Halikarnas Balıkçısı (1890 – 1973) – Yol Ver Deniz! Bir Ana Taşıyoruz (Merhaba Akdeniz), 1962
Oldukça sade anlaşılı ve özgün bir dil ile okuyuculara adeta bir anne hikayeleri klasiği yaşatıldığı  ve onun yaşatıldığı hüzünleri bir bütün halinde yansıtır.

“Fatma’yı sedyeyle gemiye taşıdılar. Kayığın ambarına koydular. Fırtınaya rağmen geminin bütün yelkenlerini açacaklardı. Çünkü kadını ölmeden yetiştirmek gerekti. Yelkenleri issa ederken yirmi gemici hep bir ağızdan “Savulun dalgalar, engine gidiyoruz… Yol ver deniz biz denizciler geliyor” şarkısını tutturdular. Tam pupa gidecekti. Ön ve arka direklerin büyük randa yelkenlilerinin birini sancak, ötekisini iskele tarafına ayı kulağı açtılar. Bu iki yelkenden başka bez namına kayığın ne kadar kanadı varsa hepsini üst üste gerdiler.”


3.Tahsin Yücel (1933 – 2016) – Dokuz Ay On Gün (Haney Yaşamalı), 1955
Bu öykülerde genelde toplumun kendi içinde yaşamış olduğu ve baş edemediği iç ve dış fikir çatışmaları ve kültürel bir eksiklik aynı zamanda da duygular yeterince hakim olamama gibi izlenimler taşımak gerekir.Bunu anne hikayeleri ile en güzel şekilde yansıtılmak istenmiştir aşağıda bu hikaye kitabiından belli bir kesit verilmiştir.keyifli okumalar dileriz.

“Hiçbir şey istememişti senden, ama herşeyini vermişti. Hep geleceğim demişti, gelmişti de. Çocuğumuz da burada doğacak ondan sonra hiç gitmeyeceğim diye fısıldamıştı kulağına. İşte bekliyordun, hesabın tamamdı, kuşkun yoktu geleceğinden. Çoktandır görünmüyordu ama ne çıkardı? Sancılar içinde de olsa gelecekti bu akşam biliyordun. Gözlerini yollara diktin, uzun uzun yollara baktın. Yanakları pembe pembe bir bebek düşündün. Adını Yılmaz koyacağım dedin. Yanakları pembe pembe bebek bütün sisleri dağıtıverdi birden, karanlıkları eritti. Şıkır şıkır bir dünya doğdu içine. Gözlerini kapadın, gülümsedin. Ama birdenbire irkiliverdin birden, arkalarda bir yerden dertli bir türkü yükselmişti.”

Sinem Özdemir

Devamını gör
Arif Nihat Asya Şiirlerinden Seçmeler!
  • 21.5.2018 11:55:34
  • 0 Yorum
  • 1531

Edebiyatımın bayrak şairi olarak anılan ve kendine has tarzıyla oldukça igi çeken üslübuyla Arif Nihat Asya türk edebiyatının en önemli sanatçılarından bir tanesi olmayı başarmış ve yaşadığı dönemde ise bir çok okuyucusu tarafından da büyük bir ilgi ve beğerni görmüştür.Bugün onun kaleminde birkaç şiir ile sizlere güzel bir yazı hazırladık umarım sizlerde bu şiirleri büyük bir zevk ile okur ve onların size neler katacağını ve hangi duyguları yansıtacağını da anlamış olursunuz.Sizler de büyük bir ustalık ile kaleme alınmış bu güzelim şiirleri okurken adeta vatan sevincini de ruhunuzda hissedin.

 

Bayrak

Ey, mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kızkardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü!
Işık ışık, dalga dalga bayrağım,
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.

Sana benim gözümle bakmayanın
mezarını kazacağım.
Seni selamlamadan uçan kuşun
yuvasını bozacağım.

Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder…
Gölgende bana da, bana da yer ver!
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar.
Yurda ay yıldızın ışığı yeter.

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün.
Kızıllığında ısındık,
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün.
Gölgene sığındık.

Ey, şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalan;
Barışın güvercini, savaşın kartalı…
Yüksek yerlerde açan çiçeğim;
Senin altında doğdum,
Senin dibinde öleceğim.

Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yer yüzünde yer beğen!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim

Dağlar

Dağlar var karanlık, dağlar var beyaz.
Korka korka eteğinden öper yaz;
Ağrıdağ, Babadağ, Gâvurdağ, Ilgaz
Kubbelerdir…dolaşır, aşılmaz.

Tendürük’te, Kop’ta Palandöken’de
Kurtların payı var gelip geçende…
Ki alırlar vermek istemesen de!

Dağlar var, tahtından inmeyen sultan
Dağlar var, yapılmış bundan, buluttan…
Dağlar var ki Bingöl, Binboğa, Süphan,

Medetsiz’ler, Mor’lar, Nur’lar, Yıldız’lar;
Karalar, Kızıllar, Bozlar, yağızlar…
Karla dolar ‘İmdat’ diyen ağızlar;
Yollar kesen, haraç alan dağlar var.

Bolkarda çamların sakızı damlar…
Ve bir yıldız düşer, tutuşur çamlar…
Bir kızıl şehrâyin olur akşamlar…
Tacı olan, tahtı olan dağlar var.

Tüter Sarıçiçek, burcu burcudur,
Akşamlar ya mor, ya turuncudur.
Ve kışın dünyanın öbür ucudur..

Bahçelerde Kış Şarkısı

Sular köklere çekildi… Yağdı kar,
Bir başka şarkıya başladı dallar…
Ağaç ne söylerse hoş söyler, kabul!
Gerçi şarkılığına bu da bir şarkı,
Gelgelelim nerde bu, nerde bahar…

Şimdi bahçelerden pencerelere,
Sâde bir ölüm güzelliği vurur;
Seyrir perdelerde çiçekler şöyle…
Dallar neylesinler? İçten gelmemiş
Havâdan bir şarkı bu kadar olur.

 

Sinem Özdemir

Devamını gör
Yıldızlarda Buluştuğumuz Şiirler...
  • 4.5.2018 14:04:48
  • 0 Yorum
  • 1208

Yıldızler bize ne kadar yakın onları hissedek kadar mutlumuyuz yada sadece öyle olduğunu mu zannediyoruz sizce.Kendinize haksızlık etmeyin sizler her biriniz birere yıldızsınız ansızın parlamayı bekler gibi...Bugün edebiyat bizi yıldız gibi parlatsın...İyi okumalar herkese...

1. Yıldızlar, Oktay Rifat Horozcu
Kitabın yanında defter
Defterin yanında bardak
Bardağın yanında çocuk
Çocuğun yanında kedi
Ve uzakta yıldızlar yıldızlar


2. Yolculuk ve Yıldızlar, Hilmi Yavuz
gün oldu, bekledim, yol görünmedi;
bir yaza dokundum, dokunmak ıtır
kokardı eskiden; hüzne bağlıdır,
o tekne, yosunlu, kağşamış şimdi…

neydi o? deli gibi! kayıp o liman;
ne zaman yaşandıydı, sahi, o olay?
karanlık yüzü aşkın, binbir dolunay;
kısık bir lambaya benzedi zaman…

ne günden ne geceden iz kaldı;
sanki deniz mi kaldı bir yerlerde?
tekne gider gitmesine, ama ilerde
sadece sönmüş yıldızlar vardı…

3. Avuçlarıma Sığmıyor Yıldızlar, Cahit Sıtkı Tarancı
Öyle dalmışım ki bu akşamüstü,
Komşu arsadır gözümde gökyüzü.

Ben dünyadan bihaber bir çocuğum,
Kayıp zıpzıplarımı arıyorum.

Koşun çocuklar, koşun komşu kızlar,
Avuçlarıma sığmıyor yıldızlar

Sinem özdemir

Devamını gör
Hüzün Üzerine Yazılmış Şiirler...
  • 4.5.2018 14:02:07
  • 0 Yorum
  • 1266

Hüzün hiç bir beklemediğimiz bir anda içimizi kaplayan bir his ve biz o hissi belki de hayatımızın her alanında yaşayabiliyoruz.Bugün sizler hüzün kokulu şiirleri derledik.Edebiyatımızda bir çok sanatçımızın hepsinin ayrı ayrı kalemlerinden çıkan adeta bizi hüzüne boğan şiirler...

1. Çocuk ve Hüzün – Sunay Akın
Ne zaman bir çocuk ölse
gözü evlerinde
annesinin kavurduğu
helvada
kalır

Yoksul bir çocuk görsem
yağmur altında üşüyen
köprü olmak geçer
hiç değilse
içimden

Her akşamüstü oyuncakçı
camekanından
çocuk ellerinin
izlerini
siler


2. Kar Altında Hüzün Denemesi – Erdem Beyazıt
“Dünyanın en uzun hüznü yağıyor
Yorgun ve yenilmiş insanlığımızın üstüne
Kar yağıyor ve sen gidiyorsun
Ağlar gibi yürüyerek gidiyorsun
Belki bulmağa gidiyorsun kaybettiğimiz
O insan ve tabiat çağını

Dön bana ve dinle
Kuşlar uçuşuyor içimde

Loş bir keman solosu gibi
Kuşların uçuştuğunu içimde
Dön bana ve dinle.”

3. Elde Var Hüzün – Attila İlhan
“Söyleşir
evvelce biz bu tenhalarda
ziyade gülüşürdük
pır pır yaldızlanırdı kanatları kahkaha kuşlarının
ne meseller söylerdi mercan köz nargileler
zamanlar değişti
ayrılık girdi araya
hicrana düştük bugün

hayat zamanda iz bırakmaz
bir boşluğa düşersin bir boşluktan
birikip yeniden sıçramak için
elde var hüzün”

Sinem özdemir

Devamını gör
Necati Cumali Şiirlerinden Birkaç Deneme...
  • 3.5.2018 15:52:18
  • 0 Yorum
  • 1229

Türk edebiyatımızın en değerli sanatçılarından biri olan Necati Cumali belki de hayatının her anında şiirlerini yazabilmesi ve kalemine adeta bir profesyonellik katarak bizlere verdiği eserler ile tanınır.Bizler de bugün sanatçımızın en değerli şiirlerinden bir derleme yaparak sizlere bunları sunmayı istedik.Kendisi şiir alanında vermiş olduğu eserlerini iki dönemde birleştirmeyi amaçlamıştır.Kimisinde bireysel bir duygu yoğunluğu kimisinde de toplum hayatını yansıtma söz konusudur.İşte Size Necati Cumali şiirlerinden bir kaç güzel alıntı şiir...


1. Eksik Güneşler
“Kaç günümüz varsa şunun şurasında
O kadar güneşimiz var
Her günlük hakkımızdır mutluluk
Anla
Dün bugün eksilen güneşler
Ödenmez yarınla”

2. Karabatak
“Dalar gider pencereler önünde şimdi
Ilık yaz akşamlarını hatırlar
Vapurlar geçer bomboş güverteleri
Bomboş uzanan denizin üstünde
Aç bir karabatak dalar çıkar

Bilirim yalnızlık üşütür insanı
Kalp daima sevecek birini arar
Hatırlar bakışlarda kalan aklarını
Avuçları hafif terli, yanakları al al
Ağaçlıklı yollarda akşam dolaşmalarını”

3. Ay Işığı
“Ben uzaklardan beklerdim,
Sayarak günlerimi.
Bu gece penceremden düşen ay ışığında,
Birden yanı başımda buldum
Bir ağaç gibi çiçeklenmiş
Anladım almış yürümüş
Sarmış bu sevda içimi

Gece yarısı elbiselerim,
Ayakkabılarım üstüne
Düşen ay ışığı,
İnsan böyle mi olur
Sevdaya tutuldu mu?”

 

Hiç görmediğim şey bu
Kurdun gözü yılmış sürüden
Elmanın yarısı soğuk yarısı sıcak
Ağulu bitkilere dolanmış salkım
Güneşten yağmur boşanacak

Yetsin demir çağının beyliği
Yeni bir gün başlıyor demek
Yeryüzünde korkusuz yaşamak
İki milyar kişiye bir dünya
İki milyar kişiye iki milyar ekmek

Yazık olur bu düş yarı kalırsa
Barış günü insan hakkı yenirse
Köroğlu’ nun sözü dinlenmelidir
Sivas ilinin Banaz köyünden
Pir Sultan Abdal dirilmelidir

Ah günüm yetse görmeye seni
Seni övmeye gücüm yetse
Barış çağı altın çağ
Son ozanı ben olayım bu özlemin
Bu özlem bitse

O gün gelsin neşemiz tazelensin de gör
Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör
Seyreyle deli ozanı
Baştan başa sevda, baştan başa tutku
Dili baldan tatlı

Sinem Özdemir

Devamını gör
Barış Kokan Şiirlerden Bazıları...
  • 3.5.2018 15:50:16
  • 0 Yorum
  • 1219

Barış kelimesi size ne ifade ediyor onun aslında bizlere öyle güzel anlamlar ifade etmesi gerekiyor ki biz bir insan ve topluma yaralı bir kişi olarak bunları fark edebilmek sizlere barışı sağlayabilmek açısından da oldukça verim sağlayacaktır.Bizler belki de yaşadığımızın hayatın belli dönemlerinde barışa olan özlemimizi dile getirdik...Barış sizi herşeye o kadar yakınlaştıracaktır ki kendinizle barış sağlacak hale geleceksiniz.Bizlerde bugün barış üzerine size birkaç şiir ile o duyguyu yaşatabilmeyi amaçlayacağız...

1. Barış Koyun Çocukların Adını, Refik Durbaş
…Şimdi bilmem kaçıncı paralelde
Kuru topraklara yağmur yağıyor
Bir filmin orta yerinde kaç gecedir
Uzanıp elimi tutuyorsunuz

Elimi her sefer bir şey için
Elimi her sefer bir kere tutarsınız
Sonra bütün davalarımla ortalıkta
Sonra olanca kalabalığımla yalnız

Hava ve deniz arasında
Ekmekle barış arasında
İnanın hepiniz varsınız
Sonsuz şeyler uğruna mesela
Kırılıp dökülen şeyler uğruna
Kendinizi ne çok aldattınız

Dağlar bildiğince yüksek olsun
Gözden uzak tutamam sizi durun
Yaşamak küçük aldanışlarla güzel
Ölümü alın götürün.

2. Ben Maksada Bakarım, Oktay Rifat Horozcu
İnsan dediğin nedir
Abur cubur
Olsa da olur
Olmasa da olur
Maksat barış
Yurtta barış cihanda barış
Kendi savaş
Adı barış
Ama yanarmış yıkılırmış
Boş veeer
Maksat barış

3. Olsun Da Gör, Melih Cevdet Anday
O gün gelsin neşemiz tazelensin de gör
Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör
Seyreyle gülü bülbülü
Çifter çifter aylar gökyüzünde
Her gece ayın on dördü

Kuşlar geçecek damların üstünden
Kuşlar konacak dallara
Kanat seslerini duyup uyanırlarsa
Gene kuşlarla uyusun çocuklar
Olanı biteni anlatma.

Sinem Özdemir

Devamını gör
Can Yücel'den Hafızalara Kazınmış Şiirler...
  • 2.5.2018 16:50:31
  • 0 Yorum
  • 1476

Can Yücel hayatında her alnada edebiyatın içerisinde olmayı başarmıştır.Sanatçımızın biyografisini incelediğimiz de de bunu oldukça net bir biçimde göerbiliyoruz.
Can Yücel, Hasan Ali Yücel ile Refika Hanım’ın evliliklerinden 21 Ağustos 1926’da ikizi Canan ile birlikte dünyaya gelir.daha sonra ilerleyen yaşlarda şiire ve sanata öerak salan bir çocuk olduğunuz hayatının belki de her alanında belli eder.Bu yüzden Can Yücel şiirleri bizim için oldukça kıymetli bir yere sahiptir. 


Suda

Bir çift yaprakmış dalında yumuşacık
Tutmuşum, tutmuşum ellerinden senin
Düşmüşüz yavaşça bir sakin derenin
İçindeymişik, yeşilmişik, sazmışık

Balıklar gibiymiş sessiz ve karanlık,
Yüzermiş saçların, yüzermiş nefesin
Susarmışız öyle, bir sakin derenin
İçindeymişik, yeşilmişik, sazmışık

Yeşil Şiir

Gözlerini kapatır beklerdi;
Yaprağa benzer ellerini, avuçlarını uzatır,
Beklerdi işitinceye dek
Ağacın dalında, rüzgarda;
Yeşili duydu mu uyurdu
Rüyasında…

Kar Havası

Şehir demir almış bir gemi karda
Kalktı kalkacak
Belki de seni bekliyoruz böyle
Biliyorum her zamanki gibi
Gene en son dakkada geleceksin
Martı ayaklı tayfalar koşuşuyor limanda
Açılıyor muyuz ne
Gökyüzü mü yürüyor biz mi gidiyoruz yoksa
Nedir o uzakta kapı mı pencere mi
Sana benzer bir ışık sızıyor ardından
Uykunun gözünde bir gelin teli
Yanıp yanıp sönüyor

Sinem özdemir

Devamını gör
Edip Cansever’in Şiirlerinden En Güzel Alıntılar...
  • 1.5.2018 15:56:57
  • 0 Yorum
  • 1123

Edebiyatçımız bizim için oldukça değerli ve kıymetli bir yere sahip ve edebiat açısından yaptıkları da unutulmayacak kadar değerli bir yere sahip diyebilmemiz de mümkün.Olaya bu açıdan baktığınız anda ise ortaya çıkan tüm güzel durumları da birleştirerek farklı bir bakış açısına sahip olacak hale geldiğinizi de kanıtlayacak hale gelmiş olacaksınız.Bizler bu tür şiirleri okurken onlarda kendi şiirlerimizi de görecek hale gelecek ve bu eserleri hayatımızda oldukça benimseyeceğiz.

 

1. Sonrası Kalır, 1970


On kalır benden geriye, dokuzdan önceki on
Dokuz değil on kalır
On çiçek, on güneş, on haziran
On eylül, on haziran
On adam kalır benden, onu da
Bal gibi parlayan kekik gibi bunalan
On adam kalır.

Ne kalır ne kalır

Tuz gibi susayan, nane gibi yayılan
Dokuzu unutulmuş on yüz mü kalır
Onu da unutulmuş bir şiir belki kalır
On çizik, on çentik, on dudak izi
Bir çay bardağında on dudak izi
Aşklardan sevgilerden
Suya yeni indirilmiş bir kayık gibi
Akıp geçmişsem, gidip gelmişsem
Bir de bu kalır.
Ne kalır benden geriye, benden sonrası kalır
Asıl bu kalır.

2. Şu Küçük Şey (Şairin Seyir Defteri), 1980


Nice sözler vardır belli belirsiz bir yangın yerine benzer
Arasıra kokusunu duyarız
Ve aşklar şekilsiz eylemlerdir gün günden
Biçilmemiş bir çayırdır bütün yaşam
Durumlardır çünkü akılda kalan yalnız.

3. Çiçekler Zamanında (İlk Yaz Şikayetçileri), 1984

Ölüm, seni mi düşünüyorum ne bugünlerde
İpekli bir mendili katlar gibi durmadan
Sesini mi duyuyorum en çok
Dünyasızlığın sesini.
Ben çiçekler zamanında doğmuşum
Islak bir gökyüzü zamanında
Ve annem olmamış gibi doğmuşum
Sesini yakından tanıyorum.
Bıraktım anılarımı yan yana dizip
Tam şuralarda bir yerde duruyorum
İstersem yapabilirim
Su diplerindeki esrikliğime güvenip

Sinem Özdemir

Devamını gör
Ünlü Şairlerimizin Gençlik Üzerine Yazmış Olduğu Şiirler...
  • 30.4.2018 13:47:08
  • 0 Yorum
  • 1179

Gençlik belki de bizim en coşkulu olduğumuz ve kendimizi ve benlğimizi bulabilmek adına en çok savaştığımız ortamları bir araya getiren en tatlı çağlardı..Zaman bizi kendi makinesinde adeta işleyerek bizlere farklı çıkış yolları aadı ve ne yazıkki kendimizi bulabilmemiz için elinden geleni yaptı..Türk edebiyatı da gençlik üzerine öyle güzel konulara değinmiş ve eserler bırakılmışki bize de bunları yaşatıp çoğaltmak ve her defasında okuyucularımıza bir kez daha gençliklerini yaşatmak kalıyor...

1. Faruk Nafiz Çamlıbel (1898 – 1973) – Gençlik


Anlattı erenler: Bir bahar değil,
Aşıkın ömründe bin bahar varmış.
Hicranla ağaran bu saçlar değil,
Sevgisiz kalan kalb ihtiyarlarmış…

Sorardım sırrını hiç düşünmeden:
Bu fani gönlümün sevinci neden?
Beni günden güne meğer genç eden
Daima değişen maceralarmış!

2. Ziya Osman Saba (1910 – 1957) – Geçen Zaman


Ah, ümit dolu gençliğim,
İlk şiirim, ilk arkadaşım, ilk sevgilim…
Doğduğum ev. Rahatlayacak içim duysam
Bir tek kapının sesini.
Arıyorum aklımda bir ninni bestesini…
Böyle uzaklaşmayın benden, yaşadığım günler.
Güneş, getir bir bayram sabahını.
Açılın açılın tekrar
Çocuk dizlerimdeki yaralar,
Hepiniz benimsiniz:
Mektebim, sınıflarım, oturduğum sıralar…
Yalnız hatırlamak hatırlamak istiyorum
Nerde kaldı sevgilim, seni ilk öptüğüm gün,
Rengine doymadığım o sema,
Ahengine kanmadığım ırmak.

3. Behçet Necatigil (1916 – 1979) – Gençlik


Hey gençlik, gençlik, gençlik
Avarelik günleri
Ne tatlıdır o yok mu
Duymamak yokluğunu
Dünyada hiçbir şeyin.

Hey gençlik, gençlik, gençlik
Kitaplarda bunalmış
Bir gencin hüzünleri
Elde yok, avuçta yok
Mahrumiyet günleri

Sinem Özdemir

Devamını gör
Kalbe Dokunan Şiirlerden Seçmeler...
  • 30.4.2018 13:44:18
  • 0 Yorum
  • 1242

Kaç şiir okudukki kalbinize dokunanişte tam bunları düşünecekken karşımıza çıkan başka yoları da bir araya getirdik..Türk edbiayatında öyle güzel şiirler kaleme alınmışki adeta okumadan geçemeyeceğimiz kadar anlamlı ve oldukça değerli bizim için işte tüm bunları düşündüğünüz de bir mirasımız var bizim bu eserleri hep yaşatmanız dileğiyle...
1. Saçların, Necip Fazıl Kısakürek

Saçların çırçıplak omzundan aksın
Mermer üzerinden geçen su gibi.
İçinde bir ezgin his duyacaksın
Yaz vaktinin gündüz uykusu gibi
Saç tel tel, örtüler hep tül tül düşer
Gözünün değdiği yere gül düşer;
Sonunda sana da bir gönül düşer,
Gönlümün şimdiki duygusu gibi.
Dillerde dökülüp sayılır saçın,
Sıcak nefeslerle bayılır saçın,
Bir tütsüdür, kalbe yayılır saçın
Kararan gözlerin buğusu gibi

2. Bilmez Miyim Hiç, Edip Cansever

Uzun bir cumartesiyi hatırlıyorum, saat on iki
Dalıp gidiyorum, düşünüyorum da, saat on iki
Bir sigara yakıyorum, bir kağıda bir iki dize yazıyorum
Yerini iyi bilen, onurlu bir iki sözcük daha
Ama hiç kımıldamıyor, akrep de, yelkovan da
Yani tam böyle birşeye benziyor zaman
Yılgın ve çarpıcı renkler içinde pek kımıldamayan
Çıkageliyor sonra, saat on iki.

Anlıyorum
Yaşam elbette uzun biz duyabildikçe sevgiyi
Yalnızca bunun için uzun
Yani sevgiyle de sevebilir insan, sevdayla da
Örneğin
Bir sevgiyi yontup onarmak için
Döğüşmek de sevgidir
Ve benim bildiğim kadarıyla
Her şeydir bir insan, her şeydir
Yalandır kısalığı yaşamın
Ve özellikle insan dediğimiz şey
İnançli bir insan soyunun parçasıysa.

Sonunda başbasa kalıyoruz gene
Başbaşa kalıyoruz doğayla ben
İşte az önce yağmur da başladı, cumartesi günlerden
On temmuz cumartesi
Bir vapur daha kalkıyor iskeleden
Ve yağmur hızlanıyor biraz
Uzanıp yatsam diyorum otların üstünde çırılçıplak
Tam öyle yapıyorum
Şimdi yağmuru seviyorum, şimdi yağmuru seviyorum, yağmuru seviyorum.

3. Gözlerinin Halleri, Hasan Hüseyin Korkmazgil

sabahın ilk ışıklarında görmüştüm senin gözlerini
akşam güneşinin gülkurusunda senin gözlerini
uysal bir bebek gibi bırakınca kendini kollarıma
görmüştüm senin gözlerini
şiirlerimi okurken görmüştüm geç saatlerinde gecenin
büyük bir kitaba başbaşa iğildiğimizde
görmüştüm senin gözlerini
ama ilk görüyordum
parmaklıklar arasından bana bakan gözlerini
belki yorgun
gene de ışıltılı
belki üzgün
gene de yiğit
belki durgun
gene de kızgın ve umutlu
parmaklıklar arkasından bana bakan gözlerin

Sinem Özdemir

Devamını gör
Oğuz Atay'ın Sözlerinden Seçmeler!
  • 27.4.2018 15:21:12
  • 0 Yorum
  • 1215

Yazdığı ve kaleme almış olduğu bir çok romanıyla adeta hafızalarımıza kazınan edebiyatçımız da bunları yapabilemak adına bir çok roman yazmış ve bunlar içerisinde barındırmış olduğu sözlerini ekleyerek her konuda başarı sağlayabilecek hale gelebilecek bir ortamı da kendinde bulabileceğini de anlatmış olduğunu da teşvik etmeye de başlayabiliyor.Sırf bu açıdan dahi düşündüğünüz anda ise ortaya çıkabilecek her türlü duruma ve edebi yönüyle düşündüğünüz zaman eserlerine saygınız artmaya başlıyor diyebiliriz.Bu yüzdndir ki sanatçımız bizlere her açıdan kolaylık sağlayabilecek hale gelebildğini de ortaya koayarak bir çok açıdan da nasıl davracağını kanıtlayabiliyor.Bugün sizlere sanatçımızın bir çok romanından bazı sözlerini de alıntı yapacağız.


“Beklenmedik bir zamanda.Beklenmedik hiçbir şey olmaz. Hiçbir zaman beklenmedik bir olayla karşılaşmaz insan. Olaylara rastlamak için yolunu sen değiştirdin. Karşı kaldırıma geçtin.” (Tutunamayanlar)

“Ben bir noktaysam… odanın ortasında durdu. Şu anda odanın köşegenlerinin kesim noktasında bulunuyorum. Bütün köşelere sesleniyorum: içinizden birinde kalmış bir tutunamayan var mı?” (Tutunamayanlar)

“Bir gün bütün değer yargıları değişecek ve yargılananlar yargıç, eziyet edenler de suçlu sandalyesine oturacaklardır ve onlar o kadar utanacaklar, o kadar utanacaklardır ki utançlarının ve suçlarının ağırlığı yüzünden ayağa kalkamayacaklardır.” (Tutunamayanlar)

“Beni anlamalısın. Çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum.” (Tehlikeli Oyunlar)

“Bazı insanlar bazı şeyleri hayatlarıyla değil, ölümleriyle ortaya koymak durumundadır. Bu bir çeşit alın yazısıdır. Bu alın yazısı da başkaları tarafından okunamazsa hem ölünür ve hem de dünya bu ölümün anlamını bilmez; bu da bir alın yazısıdır ve en acıklı olanıdır. Bir alın yazısı da ölümün anlamını bilerek, ona bu anlamı vermesini beceremeden ölmektir ki, bazı müelliflere göre bu durum daha acıklıdır.” (Tehlikeli Oyunlar)

Sizlerde bu sözlerde ilham alarak kendinize en güzel yolu çizebilmeyi de istemelisiniz...

Sinem Özdemir

Devamını gör
Beş Çayına Sizi De Beklediğimiz Şiirler!
  • 27.4.2018 15:16:33
  • 0 Yorum
  • 1171

Çay ülkemizin kültüründe oldukça önemli bir yere sahiptir öyleki onun her açıdanda değerli sayabileceğimiz bir çok yanı olduğunu da unurtmadan bir an önce harekete geçebilmemiz gerekecektir.Bunları bir araya getirdiğiniz anda ise türk edebiyatında ortaya farklı bakış açıları da çıktığını da ortaya koymuştur.O zaman hiç beklemeden bir an önce bir çay demleyip sizlere bu yazımızda paylaşmış olduğumuz şiirleri de okuyup hayata yeni bir pencere açabilmeye de bir adım atabilmiş hale gelecektir.


Emirgan’da Çay Saati-Atilla İlhan

çerağân sarayı’ndan büyükdere’ye
üşümek sonbaharında eski çınarların
uzadığı yerde gizlice akşamların
başlayıp adetâ kendini dinlemeye
kafeslerin ardında bol gözlü bir kadın
ansızın giydirilmiş ipek ferâceye
bir çay yalnızlığı emirgân’dan öteye
değdikçe ısındığı yaldızlı bardağın
nedîm’den yansıması tatyos efendi’ye
tenhâ bir genç kız sesiyle hicazkâr’ın
kuytularda çürüdüğü bağdadî yalıların
yorgun sarmaşıklarıyla sarkmış bahçeye

 


Çay-Sezai Karakoç

Baş köşeyi kim aldı, kime verdin?
Bir bardak soğuk su gibidir onlar
Ellerinin uzandığı her masada taş gibi bir çay.
Bizim içtiğimiz çay da çaydır.
Çarpık dudaklı, ezik gözlü allı mavili çaylar
Şehirlerden çok güneş vardır o çaylarda
O çaylar dağları bin parça eder getirir.
Yaşamayı çağıl çağıl getirir.
Dans eden bir kadının ayak bilekleri gibidir onlar
Judy Garland gibi çay, kan gibi çay
O çaylardan su içenlerin gözleri
Benim çay bardağımda senin gözlerin olur
Senin gözlerin sizin çay bardağınızda.

Eski Bahçenin Bir Evi-Turgut Uyar

uzun süre düşündüm, nedir ağzımdaki yaban tad
üvez değil, karadut değil, sevdiğim bir şey değil
ama bana yabancı gelmiyor ve alıştırıyor kendine
bir ses, bir açıklama bir evet ya da hayır
değil
eski bir şey, evi olan eski bir bahçe

alnım değişmez biçimini buluyor sanki
karadut karasından, üvez kokusundan
birisi geliyor karşıma oturuyor bahçede
bir ölüm olayına ilişkin bir şeyler soruyor
önce çayınızı için diyorum, hayır diyor
ısrar ediyorum hayır diyor ben hiç çay içmem
özellikle alacakaranlıkta hüzün verirmiş ona

Sinem Özdemir

 

Devamını gör
Aşık Veysel'den Altın Şiirler...
  • 18.4.2018 16:24:53
  • 0 Yorum
  • 1133

Aşık Veysel öyle güzel bir edebiyatçıdır ki tür edebiyatına bıraktıkları esereler yıllar geçsede okunulmuş ve türkü olmuştur bu yönden baktığınızda onun bize bıramış olduğu en değerli eserlerin farkında olarak yaşamamız bizim için analatılamaz bir duygudur ve tarif edilmesi hiç kolay bir değerdedir ve hep öyle kalacaktır gözleri kör olmasına rağmen müzik konusunda dahi çok kıymetli eserler bırakmayı başarmıştır...Üstadı sevgi ve saygıyla anıyoruz...

Uyandım Kuşların İnce Sesine

Uyandım kuşların ince sesine
Seherle birlikte iniler durur
Ses verdim sesine bilircesine
Aşıkın derdini yeniler durur.

Baharda çağlayan bulanık sular
Durmadan kendini taşlara çalar
Eşinden ayrılmış bir geyik meler
Dağlar sadâ verir iniler durur

Veysel de yaralı geyik gibidir
Kapalı dertlere höyük gibidir
Ne sarhoştur ne de ayık gibidir
Sinesi kös gümüler durur.

Gine Mi Ağladın Kirpikler Nemli


Gine mi ağladın kirpikler nemli
Dostum niçin giyinmişsin karalar
Çiğ düşmüş gül gibi yüzünden belli
Senin derdin bu sinemi yaralar

Aziz dostum seni kimler ağlattı
Tecelli derdini derdime kattı
Yalan dünya nicelerini ağlattı
Kim bilir ki son mekanın nereler

Bu can bu cesede girelden beri
Aldık başımıza türlü kaderi
Çaresiz çaresiz ileri geri
Vakit gelir tamam olur sıralar

Cefanın sefanın farkı yok bence
Eğer düşünürsek inceden ince
Her ikisi de son haddine varınca
Dümdüz olur iniş yokuş dereler

Mihnet-i dünyaya tahammül gerek
Kahi ağlayarak kahi gülerek
Geçti günüm gözyaşlarım silerek
Veysel arar dertlerine çareler

Senlik Benlik Nedir Bırak

Allah birdir Peygamber Hâk
Rabbil alemindir mutlak
Senlik benlik nedir bırak
Söyleyim geldi sırası

Kürt’ü Türk’ü ve Çerkes’i
Hep Adem’in oğlu kızı
Beraberce şehit gazi
Yanlış var mı ve neresi?

Kuran’a bak İncil’e bak
Dört kitabın dördü de Hâk
Hakir görüp ırk ayırmak
Hâkikâtte yüz karası

Bin bir ismin birinden tut
Senlik benlik nedir sil at
Tuttuğun yola doğru git
Yoldan çıkıp olma asi

Yezit nedir, ne kızılbaş
Değil miyiz hep bir gardaş
Bizi yakar bizim ateş
Söndürmektir tek çaresi

Kimi ne çeker dilinden
Hem belinden hem elinden
Hayır ve şer emelinden
Hâkikat bunun burası

Şu âlemi yaratan bir
Odur külli şeye kadir
Alevi Sünnilik nedir
Menfaattir varvarası

Cümle canlı hep topraktan
Var olmuşuz emir Hâkk’tan
Rahmet dile sen Allah’tan
Tükenmez rahmet deryası

Veysel sapma sağa sola
Sen Allah’tan birlik dile
İkilikten gelir belâ
Dava insanlık davası?

Sinem Özdemir

Devamını gör
Mutsuzluğumuzu Dışa Vurduğumuz Şiirler...
  • 16.4.2018 17:16:58
  • 0 Yorum
  • 1094

Hayat acı tatlı her yönünü bizkere gösteriyor bazen çok mutlu olsakta bazen nedense hüzünlü ve kendi kendimize çekilmek isteyeceğimiz dönemlerimiz olabiliyor tüm bu dönmleri en kısa sürede atlatabilmeye çalışyoruz biz bunları atlatana kadar geçen süre bizim mutsuz oldığumuz süre diyebilmemiz de mümkün oluyor her anınızı güzel yaşayın bizde sizlere bugün türk edebiyatının çok değrli sanatçılarının eserlerinden derleme yaptık... 
1. Edip Cansever – Eylül’ün Sesiyle


Sonra bir kır kahvesi kendini okurken
Masaları toplanmış, bardakları toplanmış
Tam kendini okurken
Derim ki bir semti iyi tanımak kadar
İyi tanımalı dünyayı
Açın radyolarınızı: Eylül’ün sesi
Bu dünyada can sıkıntısının bir başka anlamı var baylar.
Elmalar silik silik kırmızı artık, olsun
Gözlerimiz tozlanmış, kirli
Gizlisi yok, bu dünyada böyle sıkılmak iyi
Sıkılmak iyi baylar
Biz hazır tuttukça böyle
İçi yangında alev alev
Dışı buz tutmuş kalplerimizi.


2. Turgut Uyar – Acının Tarihi


ben şimdi diyorum ki bir bak şu alanlara
sokaklara köprülere kiremitsiz damlara
taşlara sopalara amanvermez silahlara
şehir haritasına trafik lambasına kan içinde adamlara
kan içinde adamlara
kan umutsuzluktur
ona kendini hazırla
ne kadar yalnız olduğumuzu hep hatırla
açlıkları yoklukları kırımları
-örneğin sensiz olmak ömrümün bir akşamında-
bir bölgeden birine giden orduları uçaklarla
yalanlar ihanetler karmakarışık limanlar
iki şeyin apansız karşı karşıya geldiği dünyada

3. Gülten Akın – Acı İçin Karşılama

İnsan daha mutlu acılar içinde
Gür kanı daha bir canlı
Sürse ya ne varsa götürmese ya
Biter rüzgarı başın gövdenin
Durulur küçülür yoksullaşır

Beyaz mendilde kara düğüm
Uykudan iyisi yok alın ellerinizi
Tutmuşum tutmamışım
Sevmişim sevmemişim
Şu yaşama şu ölüm
Beyaz mendilde kara düğüm

Sinem Özdemir

Devamını gör
Tiyatro Ustalarımızın Seslendirmiş Oldukları Şiirlerden Seçmeler...
  • 16.4.2018 17:13:50
  • 0 Yorum
  • 1043

Tiyatro adeta insanları hem kendi yaşantılarında hem kendi içelrinde bir çok yönden mutlu etmeye ve teşvik etmeye olanak sağlayan aynı zamanda bir eserin sadece yazılmakla kalmayıp onun canlandırılması ve insanlara yaşatılması açısından güzel değerli ve kıymetli bir sanattır.Bizde tür edebiyatında en usta kalemlerin ellerinden şiirlerinin bulunmuş olduğu eserleri seslendiren sanatçılarımızı bugün sizlere derlemek istedik.,


1. Ülkü Tamer, Konuşma – Haluk Bilginer

Aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci,
Üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten;
Ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?
Hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten.
İyi nişan alırdı kendini asan zenci,
Bira içmez ağlardı, babası değirmenci,
Sizden iyi olmasın, boşanmada birinci…
Çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen.

 


2.Cahit Sıtkı Tarancı, Gün Eksilmesin Penceremden – Rüştü Asyalı

Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül Tanrısına der ki:
– Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!

3.Nazım Hikmet, Yaşamaya Dair – Genco Erkal


Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
 

Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan,
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.
Diyelim ki, dövüşülmeye deşer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.
Diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.
Yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak…
Bu dünya soğuyacak,

yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.
Bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
Şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
Böylesine sevilecek bu dünya
“Yaşadım” diyebilmen için…

 

Sinem Özdemir

Devamını gör
Kardeşliğe Dair Yazılmış Olanlardan Şiirler...
  • 13.4.2018 16:37:25
  • 0 Yorum
  • 1224

Kardeşlk öyle bir kavramdır ki sadece aynı karını paylaşmak değildir aslında onun size vermiş oldukları çok başkadır...Bizler bir arada yaşarken kardeş olabilmeyi ve birbirimizi sevebilmeyi becerebildiğimiz zürece hayatta bize en iyi dileklerini sunabilmeyi becermeye başlayacaktır diyebiliriz.Bu yönüyle baktığınızda ise ise bir çok şiirin konusu da olabilmiştir tüm bunlar...işte size türk edebiyatında seçtiğimiz birkeç eser...

1-Dünyaca, Fazıl Hüsnü Dağlarca (1914 – 2008)


Burda, Hindistan’da, Afrika’da,
Her şey birbirine benzemektedir.
Burda, Hindistan’da, Afrika’da,
Buğdaya karşı sevgi aynı,
Ölüm önünde düşünce bir.
Nece konuşursa konuşsun,
Anlaşılır gözlerinden dediği.
Nece konuşursa konuşsun,
Benim duyduğum rüzgarlardır,
Dinlediği.
Biz insanlar ayrı ayrı kalmışız,
Bölmüş saadetimizi çizgisi yurtların;
Biz insanlar ayrı ayrı kalmışız,
Gökte kuşların kardeşliği,
Yerde kurtların.

2. Buz Üstüne Yazılan Şiir, Ahmet Erhan (1958 – 2013)


Buz üstüne yazmak isterdim
Bütün bu şiirleri
Üç beş gün öyle kalır
Sonra erir giderdi.
Kaybolursa da ne çıkar
Yazılmış o kadar şiir
Onca acı, tedirginlik
Bir avuç su oluverir.
Buz üstüne yazmak isterdim
Bütün bu şiirleri
Ya da denizin yaladığı
Bir kıyıya bırakmak…
Boğulup gitsin sesim
Uçsuz bucaksız bir koroda
Duyulmayacaksa silah sesleri
Girdiğimiz her sokakta.
Çektiğimiz bunca acıyı
Varsın hiç bilmesin çocuklar
Barışa, kardeşliğe dair
Yarın nice şiir yazarlar.
Buz üstüne yazmak isterdim
Bütün bu şiirleri
Ve sonra çekip gitmek
Dalgın bir cırcır böceği gibi.

3. Ormanız Biz, Rıfat Ilgaz (1911 – 1993)


Yaşayıp gidiyoruz bir arada
Meşe, çam, köknar, kayın…
Bırakın kirli kentlerinizi,
Biraz da aramızda yaşayın!

Varsın derinde olsun köklerimiz
Yükselmek için yarış bizde.
Görülmüş mü ağacın ağaca kıydığı,
Sevgiyle yaşamak barış bizde!

Mutluyuz birlikte yaşamaktan
Meşe, çam, köknar, kayın…
Sarılın toprağınıza bir çınar gibi
Bize de kendinize de kıymayın.

Ne demiş en büyük ozanımız
Neden kulak vermiyorsunuz sesine
Bir ağaç gibi hür yaşayın dememiş mi,
Ve bir orman gibi kardeşçesine?

Sinem Özdemir

Devamını gör
Umutlarımızla Yeşeren ve Büyüyen Şiirler!
  • 13.4.2018 16:35:11
  • 0 Yorum
  • 1112

Bizlerin umutları bizim açımızdan öyle değerlidirki biz onların bizlere geri dönüşlerini olabildiğince mümkün koşullarda anlayabilmiş ve onları yaşamak aynı zamanda diğer insanlara yaşatmak amacıyla bunları kaleme alırken umutlarımızı da kontrol altında tumuş olduğumuzdan şüphe etmeden yaşamayı benimseyebilmiş oluruz.Tür edebiyatında bunlara baktığınız zaman bunlar öyle unsurlar teşkil etmişlerdir ki bunlara en uygun çözümleri sunabilmek açısından en iyisini yapabilmeyi kendimize amaç ediniriz.Bugün sizleri umutlarınız ile başbaşa bırakabilmek dileğiyle...

1. Attila İlhan – Belma Sebil
“seni ben kallavi sokağı’nda gördüm
sen beni görmedin görmedin
kapıları çaldım adını sordum
söylemediler öğrenemedim
seni ben kallavi sokağı’nda gördüm
bir daha görmedim bilmedim
belma sebil adını yakıştırdım
aklıma geldikçe her sefer
gözlerinin mavisini bitirdim
saçlarının siyahına başladım”

2. Ahmed Arif – Anadolu


“Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip…
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının…
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni.“

3. Nazım Hikmet – Hapiste Yatacak Olana Bazı Öğütler
“Dünyadan memleketinden insandan
umudun kesik değil diye
ipe çekilmeyip de
atılırsan içeriye
yatarsan on yıl on beş yıl
daha da yatacağından başka
sallansaydım ipin ucunda
bir bayrak gibi keşke
demeyeceksin
yaşamakta ayak direyeceksin.

Belki bahtiyarlık değildir artık
boynunun borcudur fakat
düşmana inat
bir gün fazla yaşamak.”

Sinem Özdemir

Devamını gör
Behçet Necatigil'den Bize Hatıra Kalan Şiirler...
  • 12.4.2018 14:32:31
  • 0 Yorum
  • 1245

Genel itibariyle tür edebiyatında bir hayli büyük önem ve değ-er sahip eserleriyle genel itibariyle batının esinitisini yazmış olduğu ve kaleme almış olduğu bir .çok şiiriyle bilzere yansıtmış olan şair her anlamda oldukça büyük hatıralar ve katkılar yapmıştır.Kendine has yorumu ve tarzıyla daha içgüdüsel ve daha manevi duygularımıza hitap edebilmeyi de mümkün olduğunca başarabilmiştir.

1. Astar
Daha demin titrek dokuyordu aşkı
Konuşan bakışlar, ince gülüşler
Daha demin vardı.

Sustunuz ikiniz de, gözleriniz daldı:
Boğdu sevincinizi sularda kıskanç
Bir hava kabarcığı

2. Sevda Peşinde


Ben artık bulunduğun şehirden gittim,
İnsan kuş misali!
Sen hala
O kalabalık evde olmalısın,
Gelip gidenin çok mu bari?
Üzgünüm Leyla,
Dünya hali!

3. Şimdi Değil Sonra


Bakarsınız yaşamak bir gün bırakıverir
Sizi benim yollara.
Bir zamanlar kayıtsız önünden geçtiğiniz
Eski kapı
Çıkar sisler içinden karşınıza açık.
Sahi
İçerde
Sizin de
Hayatınız vardı.
Ve ancak o zaman anlarsınız
Yıllar önce gösterdiğimi kışı.
Yazdı
Şimdi değil sonra

Sinem Özdemir

Devamını gör
Sonbahar Yaprak Dökerken Okuyacağımız Şiirler...
  • 11.4.2018 11:48:00
  • 0 Yorum
  • 1403

Sonbahar nasıl bir hüzündür ki bu mevsim hepimizde adeya yanlızlık,özlem ve terkedilmişlik hissi yaratarak ruhumuzu acıtmaya yeterli olur.Bu yönüyle baktığınızda sonbaharn ve onun bize vermiş olduğu hafif burukluğun anlatldığı bu şiirlerde edebiyatımızın şairleri belki de yağmur yağarken bir pencere kenarında gelmiş olan ilham kaynağı ile şiirlerini yazmaya oturmuşlar bir kahve yudumlamışlardır kimbilir..Bugün sonbahar şiirlerinde hüzün yaşamanız ve mevsimin getirdiği burukluğu hissemeniz dileğiyle...

1. Turgut Uyar, Bitmemiş Şiirler VIII

Gözlerimde bir yağmurlu gün başlar;
Vakit ikindidir Eyüp sırtlarında
Bulutlar vardır, pembeden, beyazdan
Mevsim sonbahardır sessiz ve taze.
Nemli otlar, çekirgeler, solgun yüzün
Bir gülüş, bir mahzun bukle saçlarında
Bir eski çiçeği andırırsın yazdan.
Ve bir şarkı başlar kahvelerin birinde
Bizi ömrümüzden alır götürür,
Bir şarkı, faslı hicazdan.
Vapurlar gelir geçer Haliç’ten.
Sonra yağmur hafifler, Elâgözlüm
Sonra yağmur hafifler,
Sonra hisarlar, yollar, ikimiz
Sonra…
Hasret bir şey değil, Elâgözlüm
Ömrümüz böyle olmamalıydı
Hep aşkta durmalıydı çağımız.
Sevdayı mısra mısra değil
Ömrümle yaşamalıydım.
Sonra, sonra gene böyle olmalıydı
Tadına varmadan çiçeklerin
Şehirde bir sen, bir de ben, yalınız.
Yeşil yaprak, alaca gölge, düşen yıldız
Bir gün en büyüğü karşısında gerçeklerin
Maceramız yarıda kalmalıydı

2. Oktay Rifat, Sonbaharda Buluşma


Bulut urbalar toprak galoşlar giydim;
Sevdalıydım, deliydim; yapraklı yollar
Geçerek geliyordum sana. İstanbul
Mevsim sonu ihtiyarlıyor; o sarı
Kuş ötüyordu bir yerde, hiç biryerde
Sofada minderde oturuyorduk;
Eski güneşe doğru oturuyorduk;
Bizdik pencerede, bizdik gelen geçen ;
Bizdik akşamla çıtırdayan ve susan
Susmak rüzgâr çığlığı gibiydi bende;
Konuştukça bir yaprak dökümü sende.

3. Refik Durbaş, Kırık Ayna


Parmakların ucuyla arkaya attığın
saçlarının sonbaharına düştüm
elimi tut, yalnızlığımı okşa
gözünün izi kalsın gözümde…
Aynada ki sûretine sar beni
Gamzen açan kır çiçeği
üzerinde idi acılarım
sen rengini kokladın
ben kokusunun rengini
Sonbahar akşamına sar beni
Seni hangi ömrümle sevdiğimi
bir güz yağmurları bildi
bir de saçlarına düşen sonbahar
kahve falına resmini kim çizdi?
Üşüdüm yağmuruna sar beni
Hasretime vaha, çölüme serap ol
kendine başka anlam bulsun intihar
son istasyonda beklerken ömrüm
seni sevdim, ne söylesem, hepsi inkâr
Giderken, elvedana sar beni

Sinem Özdemir

Devamını gör
Sislere Boğulup Kaybolduğumuz Şiirler...
  • 11.4.2018 11:45:12
  • 0 Yorum
  • 1079

Bizler bazen sisin getirdiği bir hayatın bizlere ne katacağını yada bizi ne derece etkisi altına alabileceğinin hiç bir zaman farkında olamadık bu yüzdendir ki belki düşüncelerimize belki de ruhumuza adeta işlenmiş olan sislerin bizlerde nasıl bir kalp karmaşası yaratacğının farkına varamadık bu yönüyle bakıldığında türk edebiyatında bir çok şair ve yazar sis üzerine birbirinden değerli kaleme almış oldukları eserleri ile bizlere o akıl karmaşalarını birebir yaşattılar...Keyifli okumalra dilerim...

1. Sis, Tevfik Fikret (Ahmet Muhip Dıranas günümüz Türkçesine çevirmiştir)
Sarmış yine ufuklarını inatçı bir sis,
Bir akça karanlık ki bu gitgide artan.
Basıncının altında silinmiş gibi her şey,
Bir tozlu ve görkemli yoğunluk ki bakışlar
Dikkatle işleyemez derinliğine, korkar;
Ama layık sana bu karanlık, derin örtü,
Layık bu örtünüş sana, ey sahnesi zulmün!
Ey sahnesi zulmün…

2. Söz/De Sararır, Ahmet Telli
Ayrılık da bir olanaktır bilirsin
İnce bir sis, bir hüzün örtüsü
Dumanlı bir ıslık yakışır şimdi
Dudaklarıma, bırakıp giderim

Söz / de sararır biterken bir aşk
Kediye iyi bak çiçekleri sula
Diyorsam da aldırma sözlerime
Alışkanlık işte başka birşey değil

Söz / de sararır biterken bir aşk

3. Anı-Sonnet, Hilmi Yavuz
aynalar dolaşıyor, bu kentin aynaları;
sözlerim sisli sözler ve aşklar kırılmada;
aşklardan isteniyor, ah, orda olmaları…
kendini odalara benzeten odalarda,
aynalar göğe ağar, bu kentin aynaları;
kimi dilerse onu göstererek, buyurgan
kimbilir hangi yazda bırakmış anıları?

Sinem Özdemir

 

Devamını gör
Meyve Tadında Şiirlerden Derlemeler...
  • 10.4.2018 10:08:59
  • 0 Yorum
  • 1083

Edebiyatımızda soyut kavramlar üzerinden bir çok eser ortaya koyulduğu gibi somut kavramlar yani elle tutulu nesneler olan meyvelere dair bir çok şairimiz bu konu üzeride birbirinden renkli şiirler ortaya koymuşlardır bu yönüyle baktığınızda hepsinin edebiyatta farklı bir yere sahip olduklarını da söyleyebilmemiz mümkün.Bu yönüyle bakıldığında edebiyata dair eserler ortaya koyumuş ve bu alanda yazılan birbirnden farklı edebi türler ortaya koyulmuş olduğunu söyleyebiliriz.Sizlerde bugün adeta meyve tadında şiirler okumanız ev ağzınızı tatlandırack bu güzel eserlerle hayat bulmanız dileğiyle...
1. Cemal Süreya, Şu da Var


Oysa koca da, ne benim kollarım var
Soy bir portakal yedir bana dilim dilim
Ben Uzunminareliyim’dir doğma büyüme
Ne yapıp yapıp denizi görmek isterim

2. Orhan Veli Kanık, Kızılcık

İlk yemişini bu sene verdi,
Kızılcık,
Üç tane;
Bir daha seneye beş tane verir;
Ömür çok,
Bekleriz;
Ne çıkar?

3. Edip Cansever, Yaz Mutluluğu


Sen bir karanfilsin, delisin
İçlisin de, bükersin hemen boynunu
Mendilimin içindeki kirazdır
Mendilimin içi kiraz
Bilmem ki, ne desem, yaz mutluluğu.

Nasılız ay ışığındaki dostum
Bütün bir gecenin uykusuzluğu
Bak şimdi her şey bir dengeye uydu
Bir domates, birkaç domates hemen hemen tartıldı
Bir sancı gibi yerleşti şuramıza özgürlük
Kirazlar kirazlar
Gözyaşları günbatımının
Karanfil kokusu.

Demiştim, evet
Söz haziranın
Şurdan burdan bir vapura binildi
Gümüş kafesinde denizin
Bir sürü kuştan geçildi
Sevgilim, canım mendilim.

Bir karabatak sürüsü dadandı bordamıza
Dadansın iyi
De bana kim bulacak denizim kalbini
Yeşimden oyulmuş ağaçlar
Kıyılarda
Kim bulacak kıyıların kalbini
Hepsini anlat, hepsini.
Anlat ki
Güneşli günler de sıkabilirmiş insanı
Bir raslantı gibi gelen mutluluklar da
Susarsak susarmışız da, ölçemezmiş kimse derinliğini
Kim bulacak derinliğin kalbini
Sana kızar mıyım hiç
Bana bir gül ver.

Sevgilim, canım mendilim
Mendilim kiraz dolu
Anlatamıyorum galiba
Hüzün değil yaz mutluluğu.

Sinem Özdemir

Devamını gör
Aynalarda Kendimizi Bulabildiğimiz Şiirler
  • 10.4.2018 10:06:56
  • 0 Yorum
  • 1040

Aynalar belki de insanın duygularından çok iç dünyasını yansıtan o belirsizlikleri ortadan kaldırmaya çalışan hayatımızın aksesuarları gibiler adeta bu yüzden baktığınızda türk edebiyatında da bir çok yazarımızın eserlerine konu olmayı başarmıştır çümkü tamamen insanın iç dünyası ve gerçek yaşama dair onu yansıtan olguların birebir temsilcisidr diyebiliriz.

1. Benim Akşamlarım, Ziya Osman Saba
Ellerim buzlu suda, alnımda serin bir taş.
Aynalarda can verir mehtaptan bir kelime:
Sanki loş kuyulara süzülür bir damla yaş.

2. Aynalar, Ahmet Muhip Dıranas
Gençliğimi kaybettim birtakım odalarda;
Kaybolan gençliğimi aradığım aynalarda
Ölüler dolaşıyor böğürlerinde elleri,
Aynı şeyi arayan akraba hayalleri.
Yalnız taze bir kadın yaşlılığı arıyor;
Yaşlılığım! yaşlılığım! diye yalvarıyor.
Sırları dökülüyor baktığı aynaların;
Söndürüp yürüyor bir bir aynaları kadın.

3. Ayna, Ümit Yaşar Oğuzcan
Bana benzeyen bir gözlerim kaldı
Bir de kederli bakışlarım
Düşüncemin olmadığı
Aynalarda ben varım

Yalan değil değiştiğim, yalan değil
Şimdi her şarkı beni ağlatır
Deli eden insanı zaman değil
Zamanı unutmamak kahırdır

Zamandı avuçlarımdan uçup giden
Hayallerimin olmadığı yerde
Zamandı düşünceme hükmeden

İlk sevdiğim şimdi kimbilir nerde?
Önce hatıralarımı götürdü ölüm
Zaman aynasında ölümü gördüm

Sinem Özdemir

Devamını gör
Orhan Kemal'in Sinemaya Uyarlanmış Eserleri!
  • 6.4.2018 16:45:39
  • 0 Yorum
  • 1349

Bugün sizlere edebiyatının  çok kıymetli yazarlarından biri olan Orhan Kemal'in sinemaya uyarlanmış eserlerinden söz edeceğiz.
1. El Kızı
Yönetmen: Nejat Saydam, Oyuncular: Türkan Şoray, Ekrem Bora, Cahide Sonku, Suzan Avcı, Çolpan İlhan
Yapım Yılı: 1966

El Kızı romanı, 1960 yılında yayımlanmıştır, kısa sürede başka dillere çevrilmiştir. Eserlerinde toplumun giderek kötüleşmesi ve aile kavramının oldukça dağınık olduğunu ele almış bu sinemada ise gelin-kaynana çatışmasından dolayı bir yuvanın bozuması konu edinilmiştir.

2. Vukuat Var


Yönetmen: Nejat Saydam, Oyuncular: Türkan Şoray, Kartal Tibet
Yapım Yılı: 1972

 

Orhan Kemal bir sel roman yazmak istemiştir. Genelde anadoluya has bir durum olan tarım,toprak ,işçilik yoksulluk gibi konulardan bahsetmeye çalışmıştır.

Fikret Otyam’a yazdığı bir mektubunda bu romana başladığını haber vermiştir: “93 romanına başladım diyebilirim. Şayet senaryolardan fırsat bulabilirsem şimdilik iyi gidiyor.”
Vukuat Var, ilkin 1954 yılında Dünya Gazetesi’nde tefrika edilmiştir. Güllü ile Kemal’in aşkı etrafında, toprak ağaları ve köylü ilişkisinden cesurca söz eden romana karşı çıkanlar olmuştur. Hatta Adana’da roman karşıtı gösteriler bile düzenlenmiş, romanın gazetede tefrika edilmesine son verilmesi istenmiştir.

3. Sokaklardan Bir Kız


Yönetmen: Nejat Saydam, Oyuncular: Hülya Koçyiğit, Aliye Rona, Ahmet Arkan, Orçun Sonat
Yapım Yılı: 1974

 

Sokaklardan Bir Kız, 1968 yılında yayımlanmıştır.  Yalın ve akıcı bir anlatı olan romanda konu yine bireyin bozuk toplumsal düzende kötü yola düşmeden varolabilme mücadelesidir. Annesi bir bar kadını olan Nuran’ın, annesi gibi olmamak için karşısına çıkan bütün olumsuzluklara direnmesini konu edinir. Çekilen filmde tam anlamıyla roman yansıtılmamıştır diyebilirz çünkü bazı konularda romanın amacının dışana çıkılmış ve yine bağımısz sahneler çekilmeye çalışılmıştır.

 

Sinem Özdemir

Devamını gör
Metin Altıok'un Şarkı Olmuş Şiirleri!
  • 6.4.2018 16:43:00
  • 0 Yorum
  • 1190

Kendine has yazmış olduğu şiirleriyle tanınan sanatçı bir çok ünlü besteci tarafından tanınmış ve bu iirleri şarkı yapılmıştır.Ayrıca her kesim tarafında büyük bir zevkle dinlenir ve sevenlerinin ilgisi de bir hayli büyüktür bu şarkılarına...Ayrıca ülkemizde isim yapmış bir çok sanatçı bir araya gelerek onun eserlerini seslendirdikleri bir albüm yaptılar.Baktığımız zaman hayatımızın en güzel noktalarıdır bunlar diyebiliriz...

1. Hilmi Yarayıcı & Yasemin Göksu – Hançerin Sapı
(Şiir: Metin Altıok, Müzik: Murat Doğan)

haksızlık etme
diyorum kendime.
kılavuzun oldu rüzgar,
su gibi dostun.
eğer dumanlıysa
kavruk dağlar;
bil ki gülün ahı,
hançerin sapı var.
ben seni yalansız
bahar gibi sevdim.
sevgi adınaydı
milis beraberliğimiz.
sabahtan akşama
günü tarar örerdik
ve kedileri
ikimizde çok severdik.

senin ağzın tarçın kokardı,
benimki karanfil.
birbirine karışırdı
soluklarımız.
tek başınayız şimdi ikimiz.
bende karanfil,
sende tarçın kokusu
yapayalnız, kimsesiz.

kulaklarım uğulduyor,
yapılar eğiliyor,
çinko damlar
daraltıyor gökyüzünü
alaca bir bulut


geliyor üstüme
yuvarlana yuvarlana
kurşundan bir köpekle.

2. Mehtap Meral & Orhan Alkaya – İzin Verin De
(Şiir: Metin Altıok, Müzik: 3Bas & Ali Hoca & Tevfik Rodos)

Benim bu dünyada bir yerim olmadı,
Kuytu gövdemi saymazsak eğer.
Gövdem ki varla yok arası,
Hem varlığa, hem yokluğa değer.
Ama yüreğim hiç solmadı.
Bir gül koklayayım izin verin de.

Ben yaşama da, ölüme de inandım;
Tamamlarlar sanırdım eksiklerimi.
Çarşıları hep birlikte gezerdik;
Biri dostumsa, sevgilimdi öteki.
İkisinin adını yanyana andım.

Bir soluk alayım izin verin de.

3. Çiğdem Erken & Umay Umay & Birsen Tezer – Havı Dökülmüş Sevincin
(Şiir: Metin Altıok, Müzik: Çiğdem Erken)


yeni çekilmiş bir dişin
yadırganan boşluğu
dilimin ucunda ismin.
somunu yitik bir vida
düştü düşecek yüreğim.
biran önce gel buraya
karpuz, kavun yiyelim.
bilmem ki ne diyeyim,
sana örselenmemiş,
dostluğun böğründe sancı,
sevgi toza belenmiş,
havı dökülmüş sevincin.
biran önce gel buraya
karpuz, kavun yiyelim
batıp çıkıyorum durmadan,
ben bilirsin iyi yüzemem.
çarşafım diş gösteriyor,
dalgalı bir deniz kaç gündür
sallanan bir döşeğim.
biran önce gel buraya
karpuz, kavun yiyelim.

Sinem Özdemir

Devamını gör
Türk Edebiyatında Sağlık Şiirlerinden Derlemeler!
  • 5.4.2018 16:56:37
  • 0 Yorum
  • 1069

Edebiyatımızda şairlerimiz sağlık üzerine yazmış oldukları şiirlerde her zaman bzie de derman olabilmeyi amaçlamışlar baktığımız zaman böyle güzel önemli ve değerli şiirleri bize katmış oldukları için onlara gerçek anlamda minnettar olduğumuzu da belirtmek istiyoruz.Bu yüzdendir ki baktığımız zaman derdimize derman olmuş şairlerimiz bizi başka diyarlara alıp götürmüşler...

 

1. Karantina, Behçet Necatigil
Bulaşıcı hastalık
Düşünüyorlar
Nereden aldınız
Çok da uzun sürdü

Çocukluk gençlik
Kaldığınız evler
Bilinen yerler
Hangisinden aldınız

Kara yalnızlık
Olabilir diyorlar
Geçer diye çekindiklerinden
Yıllardır burdasınız

2. Kendimce, Cahit Külebi
Yorgunsam yorgunluğum benim
Size ne benim yorgunluğumdan?
Üç beş yıl yaşadım şu dünyada
Bir gün koyup giderim.

Hastaysam hastalığım benim
Size ne benim hastalığımdan?
Başım ağırıyor zindan gibi
Çok sigara içerim.

Mahzunsam mahzunluğum benim
Size ne benim mahzunluğumdan?
Geceler boyu denizlerim var
Kapkara akan çeşmelerim

Aşıksam aşıklığım benim
Size ne benim sevdamdan?
Uzaktan kırları, denizleri
Kadınları severim.

İyisem iyiliğim benim.
Size ne benim iyiliğimden?
Bilmeyin hikayemi işte
Öyle yaşar giderim.

3. Doktor, Can Yücel
Çaresiz dertlere düştüm
Yok mu bunun çaresi?
Var:
Yaşamayı ölecek kadar sevmek

Okurken şifa bulmanız dileğiyle...

Sinem Özdemir

Devamını gör
Gözlerimize Yazılmış Şiirler...
  • 5.4.2018 16:54:42
  • 0 Yorum
  • 1200

Gözler kalbin aynasıdır derler şairlerimizde bunlardan haraketle bizlere en güzel eserlerinden olan gözlere hitap eden şiirlerini sunmuşlar.Bazen öyle bir an gelirki tüm duygu ve hayallerimizi tek bir göz hapsi içinde yaşayabiliriz işte o anlar bizim hayatımızın belki de en özel en kıymetli anlarıdır onlardan hiç bir suretle vazgeçmeden yaşayabilmiş olabilmemiz gerekmektedir bunun kıymetini bilebilmekte bu anlamda oldukça önemli bir yere sahiptir...


1. Kanto, Cemal Süreya
Ben nerde bir çift göz gördümse
Tuttum onu güzelce sana tamamladım
Sen binlerce yaşayasın diye yaptım bunu
Bir bunun için yaptım

2. Bakmalar Denizi, Edip Cansever
Bakmalar görüyorum bütün gün türlü bakmalar
Pencere bakması, sabahlar bakması, yeşil otlar bakması
Hepsi de beni buluyorlar, hepsi de bir yağmur uysallığında
Gördüm suyun ki yumuşak, gördüm ağacın ki katı
Gördüm ama şey, gördüm ama nasıl, gördüm ama bu kadar göz
Aynı bir gözler denizi, aynı bir o kadar canlı.


3. Unutamadığım, Ahmed Arif
Açardın,
Yalnızlığımda
Mavi ve yeşil,
Açardın.
Tavşan kanı, kınalı – berrak.
Yenerdim acıları, kahpelikleri…

Gitmek,
Gözlerinde gitmek sürgüne.
Yatmak,
Gözlerinde yatmak zindanı
Gözlerin hani?

 

Sinem Özdemir

Devamını gör
Şairlerimizden Duygularımızı Alıp Götüren Şiirler...
  • 3.4.2018 17:57:18
  • 0 Yorum
  • 1108

Duygularımıza hitap edebilecek şiirler bizi başka diyarlara alıp götürebilmeyi sağlayacaktır.Bu yüzdendir ki duygular genel itibariyle kişilere hitap etmeye çalışır ve onları etkisi altına almaya çalışır bu yüzdendirki türk edebiyatında da bazı yazarlar duygulara hakim olabilmek adına en iyi şiirlerini ortaya koyabilmişlerdir.Duygularınızla yazarlarımızın sizi etkisi altına alabilmesini de sağlayabileceksiniz.
1. Ölüm, Oruç Aruoba


Ölüm yitmekse,
yaşamda yitirmektir.

Yaşamak, yaşamın nasıl
tükendiğini yaşamaktır.

Yaşam yıkımsa,
yaşamak yıkmaktır.

Ölüm bitmekse,
yaşam tükenmektir.

Yaşam yitirmekse,
birlikte yaşamak,
yitirtmektir

2. Memleketimi Seviyorum, Nazım Hikmet

Memleketimi seviyorum :
Çınarlarında kolan vurdum, hapisanelerinde yattım.
Hiçbir şey gidermez iç sıkıntımı
memleketimin şarkıları ve tütünü gibi.

Memleketim :
Bedreddin, Sinan, Yunus Emre ve Sakarya,
kurşun kubbeler ve fabrika bacaları
benim o kendi kendinden bile gizleyerek
sarkık bıyıkları altından gülen halkımın eseridir.

Memleketim.
Memleketim ne kadar geniş :
dolaşmakla bitmez, tükenmez gibi geliyor insana.
Edirne, İzmir, Ulukışla, Maraş, Trabzon, Erzurum.
Erzurum yaylasını yalnız türkülerinden tanıyorum
ve güneye
pamuk işleyenlere gitmek için
Toroslardan bir kerre olsun geçemedim diye
utanıyorum.

Memleketim :
develer, tren, Ford arabaları ve hasta eşekler,
kavak
söğüt
ve kırmızı toprak.

Memleketim.
Çam ormanlarını, en tatlı suları ve dağ başı göllerini seven
alabalık
ve onun yarım kiloluğu
pulsuz, gümüş derisinde kızıltılarla
Bolu’nun Abant gölünde yüzer.
Memleketim :
Ankara ovasında keçiler :

kumral, ipekli, uzun kürklerin pırıldaması.
Yağlı, ağır fındığı Giresun’un.
Al yanakları mis gibi kokan Amasya elması,
zeytin
incir
kavun
ve renk renk
salkım salkım üzümler
ve sonra karasaban
ve sonra kara sığır
ve sonra : ileri, güzel, iyi
her şeyi
hayran bir çocuk sevinciyle kabule hazır,
çalışkan, namuslu, yiğit insanlarım
yarı aç, yarı tok
yarı esir…

3. Pesüs, Edip Cansever


Sanırım hiçbir şeyin öyle pek tamamlanmadığı
Bir çağda yaşıyordum. Ve bütün eksik kalmaların
Sessiz ve ünü olmayan bir tanığıydım ben
Ben, diyorum, demek oluyor ki bir anlamım vardı benim de
Düşünen bir şey olarak ve düşündüren
Ama korkarak söylüyorum, çok ağır bir yük gibi taşıyordum bunu da
Ve biraz da pek kullanılmayan
Ya da hiç bırakmadıkları kullanılmaya
Çok ağır bir yük gibi

Sinem Özdemir

Devamını gör
Naifliğin Temsilcisi Gülten Akın'dan Şiirler
  • 3.4.2018 17:55:12
  • 0 Yorum
  • 1061

Yıllardır incelik şairi olarak tanınan Gülten Akın türk edebiyatına bir çok alanda şiirlerini ortaya koyabilmişlerdir.Bu yüzdendir ki kibarlık ve ince düşünebilme ruhuyla bir çok sanatseverin ruhuna dokunabilmiştir.Bu yüzden en güzel şiirlerini bu alanda yazabilmeyi başarabilmiştir.


1. Kıyamet
“Elyazını yaktım, dürüsttü ve aşınmamış
Sevgi sözcüklerini yaktım, hoyrattır onlar
Sıcaklığı saklı akarsuyu anlamazlar
Sorular, kurutur incitir sorarlar
Elyazını yaktım

Adresini yaktım
Yakmak gibiydi biraz da dünyayı herşeyi
Bastığımız düşümüzde gördüğümüz
Özlediğimiz yaklaştığımız
Hayatım özlemdi ansımaydı düştü
Yaktım adresini şimdi özlem oldu hayatım

Resimleri yaktım birini saklasam dedim
En çok onu yaktım onu yaktım
Kış göğünü yaktım, bir kavak büyüttüm balkonumdan
Akşam desem değil, yangın desem değil
Dışarda apansız bir kıyameti yaktım

Sevgidir kendimi bildiğim, onunla başladım
Elyazın mı, adresin mi, resimlerin mi
Sen mi ömrün mü
Çıkardım onları şimdi sakladığım yerden
Kıyameti göğü kışı akşam sözlerini
Sevgiyi yaktım”

2. Yeniden


“Karanlık bastı mı gelirsin
Penceremin dibinde durursun
Oyuncaklar kabartma harfler gibi
Elle tutulur gibi garipliğin”

3. Yorgun Sevi
“Susarak,iki komşu gibi güne değerek
Asıl söyleneceklerin üstünden aşarak
Sevdiğim,
Ayrı ayrı uzakta, yanyana

Birbirimizi derinden gözlediğimiz yazlarda
Ve üstün körü baktığımız kentlerde
Güllerin güllerimiz
Hüzünlerimse hüzünlerimiz değil”

 

Sinem Özdemir

Devamını gör
Maviye Sevdalandığımız Şiirler...
  • 2.4.2018 16:35:51
  • 0 Yorum
  • 1209

Öyle ılık bir hiski bu  bazen maviye bazende onun duru oluşuna sevdalandık biz bu yüzdendir ki her alamda kendimize yeni bir yol ekledik ve bu yolda farklı alternatifler yaratmay çalıştık biz adeta kendimizi mavide yaşar gibi hissettik...ve öylede kaldı işte sze maviyazarlarından en güzel şiir derlemeleri..
1. Mavi Geçti, Haydar Ergülen
Öyle bir yazdı ki
sanki gökyüzünde oturuyorduk..

Seni öpmek gökyüzünü öpmek gibi
mavi bir şeydi..

Gençlik öyle bir yazdır ki
ne yurt ne ev ne oda
yalnızca gökyüzü
yeter insana..

Biz seninle gökyüzünde
çok oturduk
gençliğimiz
çok mavi geçti..
Çok!

 

2. Hayal Ettiğim Şey, Cahit Sıtkı Tarancı
Gök mavi mavi gülümsüyordu,
Yeşil yeşil dallar arasından.
Altın sesi birdenbire sordu:
“Ne haber eski aşk yarasından!”

Kapandı, dedim, bitti karanlık;
Vuslatla sona erdi o çile;
Bu huzur şelâlesi aydınlık
Yeni bir çağdır başlar seninle.

Mevsim bahar devamlı bir yazdı;
Okşamak devresindeydi rüzgâr;
Yukarıda bulutlar bembeyaz,
Gelinlik elbisesi bulutlar.

Nihayet, bahtiyar başımızı
Bir yastığa attığımız günden,
Aşkın hayata verdiği hazzı
Neden sonra tattığımız günden

Bir ömür sürüyoruz, bihaber,
Günün beyhude dağdağasından,
Gök hâlâ mavi ve gülümser,
Yeşil yeşil dallar arasından.

 

3. Mavi Randevu, Celal Sılay
Mavi bir elbiseyle gelmiştin, gökyüzü maviydi.
Getirdiğin rüzgârla ev kokuyordun..
Kolun koluma değiyordu, omzun omzuma..
Mendilin maviydi, gökyüzü maviydi..

Bin dokuzyüz kırk iki baharıydı
Bahçeli pencereler önünde geziyorduk,
Gözlerimiz buluşuyordu, ürperiyordum
Gökyüzü maviydi, mendilin maviydi

Sıcak nefesin yüzüme değiyordu
“Evlenebilir miyiz” diye sormuştum,
Yürüyüşün değişmiş, yüzün pembeleşmişti;
Mavi elbiseler içindeydin, gökyüzü maviydi.

Elini elime verdin, ayrılıyorduk,
Gözlerin gözlerimde, dudakların ıslak,
“Sık sık konuşalım” demiştin; gittin..
Mendilin maviydi, gökyüzü maviydi..

Sinem Özdemir

Devamını gör
Şiirsever Aşıklara Aşk Şiirlerinden Seçmeler...
  • 2.4.2018 16:35:00
  • 0 Yorum
  • 1021

Aşkı anlatmak her zaman kolay değil bazılarımız aşkı sadece iki insan arasında geçen bir ilişki olarak görüyor bu doğrudur fakat aşkın öyle farklı bakış açıları vardır ki bunlar bi ağaca bir kuşa bir kelebeğe bir arabaya dahi duyulabilen bir aşk olabilir bu yüzdendir ki onu anlatabilmek öyle kolay değildir.Bugün aşkın yazarlarından en güzel şiirleri okuyucularımıza armağan ediyoruz.

1. Misafir, Cahit Sıtkı Tarancı

Bir gece misafirim olsan yeter,
Dolar odama lavanta kokusu;
Soğur sevincinden sürahide su.
Ay pencerede durup durup güler.

2. Sonludur Aşk Da, Metin Altıok


Güzel anılar biriktirdim senden,
Dudağıma solgun gülücükler getiren.
Özenle sakladım belleğimde,
Bir yığın oldu daha şimdiden.
Nasıl olsa bir sonu olacaktı bu aşkın
Bir gün apansız gerçekleşiveren.

Bir terazinin durgun pirinç kefesine
Pat diye inince kara kiloluk,
Nasıl kalkar havaya birdenbire
Boş kalan zavallı kefe.
Nasıl titreşir terazi uzun süre,
Denge sağlanıncaya kadar başka şeylerle.

Anılarla bozdum o dengeyi ben önce,
İkimiz için de yaptım bunu.
Yaşadığımız günlerden biriktirdim sessizce,
Bir kefede sana hiç sezdiremeden.
Koyabilirsin kara kiloyu artık,
Bak terazi nasıl kolay gelecek dengeye.

Mutluydum ben yine de kendimce.
Senin girdilerin, çıktılarım benim
Doğrusu uygundu birbirine,
Yan yana gelince bir resmi tamamlayan.
Vazgeçilmezdi ellerin sonra,
Yangınımdan yorgan döşek kaçıran.

Ama inan sonludur aşk da,
Kovalar sonunu kendi kendinin.
Bana bir uçurum gerek şimdilerde,
Yeterince dik ve derin.
Bir çavlan istiyorum çünkü,
Kırmak için kristalini hayatın ve şiirin.

3. Sevgilimsin, Ataol Behramoğlu


Sevgilimsin, kim olduğunu düşünmeye vaktin yok, yapacak
işleri düşünmekten
Kalabalığın içinde kalabalıktan biri
Gecenin içinde bir yıldız, yitip gitmiş çocukluk gibi
Sevgilimsin, ak dişlerini öpüyorum, aralarında bir mısra gizli
Dün geceki tamamlanmamış sevişmeden

Sevgilimsin, boğuk aşkım, kanayan gençliğim
Uçuruyorum seni çocukluğuna doğru
Kanatların yorulur, ter içinde kalıyorsun
Gece yanıbaşımda bağırarak uyanıyorsun
Her sabah el sallıyorum metalle karışmana

Sevgilimsin, ara sıra bir kağıt koyup erteliyoruz aşkı
Otobüslerde ve trende kaçamak yaşanan
Ve bedenlerimiz kana kana kanayamadan yan yana

Sinem Özdemir

Devamını gör
Melih Cevdet Anday'dan Şiirler...
  • 31.3.2018 11:30:21
  • 0 Yorum
  • 1136

Şairimiz yıllar boyunca türk edebiyatında bir çok şiiryle katkılarda bulunmuş ve yazılar  yazmıştır bu yönüyle kaleme almış olduğu eserlerinde tamamiyle duyguları hakimdir.

1. Anı


Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil bu anılacak şey değil
Apansız geliyor aklıma
Neredeyse gün doğacaktı
Herkes gibi kalkacaktınız
Belki daha uykunuz da vardı
Geceniz geliyor aklıma
Sevdiğim çiçek adları gibi
Sevdiğim sokak adları gibi
Bütün sevdiklerimin adları gibi
Adınız geliyor aklıma
Rahat döşeklerin utanması bundan
Öpüşürken bu dalgınlık bundan
Tel örgünün deliğinde buluşan
Parmaklarınız geliyor aklıma
Nice aşklar arkadaşlıklar gördüm
Kahramanlıklar okudum tarihte
Çağımıza yakışan vakur, sade
Davranışınız geliyor aklıma
Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil unutulur şey değil
Çaresiz geliyor aklıma.

2. Ağulu Mantar


Yağmur bir adım ötemizde
Kabarmış ağulu mantar

Sessizliktir ateşin yanındaki kütük
Suyun ışık değmiş kabuğu

Sen tane tanesin sevgilim
Denizim ben batık aşklarla dolu

3. Telgrafhane


Uyumayacaksın
Memleketinin hali
Seni seslerle uyandıracak
Oturup yazacaksın
Çünkü sen artık o sen değilsin
Sen şimdi ıssız bir telgrafhane gibisin
Durmadan sesler alacak
Sesler vereceksin
Uyuyamayacaksın
Düzelmeden memleketin hali
Düzelmeden dünyanın hali
Gözüne uyku giremez ki…
Uyumayacaksın
Bir sis çanı gibi gecenin içinde
Ta gün ışıyıncaya kadar
Vakur metin sade
Çalacaksın.

Bu çalışmadayazarın en güzel şiirlerinde hayat bulmanız dileğiyle...
Sinem Özdemir

Devamını gör
Şehirlerimizi Anlatan Şiirler...
  • 30.3.2018 17:21:34
  • 0 Yorum
  • 1227


Memleket özlemi çekenler kimi zaman şehirlere özlem duyabiliyorlar özlemlerimizi dile getirirken elimize bir kaelm alıp hasretimizi,aşkımızı bazende ailemizi kaleme aldık.Sanatla uğraşırken şiirlere dayandırmakta bunda mümkün hale gelebiliyor.

1. Büyük Şehirleri Takdim Ederim, Bedri Rahmi Eyüboğlu
sana büyük şehirlerden bahsedeceğim;
en büyük camiler orda kurulur
en küçük mezarlar orda kazılır
en kara yazılar orda dizilir
yüksek minarelerde sela verilir
civar hanelerde zina edilir
büyük şehirlerde yalan söylenir tosunum
halbuki küçük köylerin
mezarlığı bile yoktur

büyük şehirlere bağlanma mehmedim
öyle bir şehre yerleş ki
küçük fakat bizim olsun
sokaklarında tanımadığın yüz
ensesine şamar atamayacağın kimse dolaşmasın
her ağacına elin
her karış toprağına terin değsin
ve kuytu evlerden birinde
senden habersiz ölenler olmasın


2. Şehir, Cahit Sıtkı Tarancı
Ve şehir sabah akşam bu gürültüdür,
Baksan minareler, kubbeler görünür,
Minyatür bir gök ve serseri bulutlar;
Bacalar tütmekte yakından, uzaktan,
Kuşlar saçaklarda mahzun kanat çırpar,
Usanmış durur damlar göğe bakmaktan.


3. Edirnekapı Üstüne Şiir, Turgut Uyar
İstanbul dediler mi benim aklıma,
Vaiz sokağı gelir hemen.
Edirnekapı gelir, evimiz gelir
Köşebaşında duran bir güzel kız gelir.
Biletçi zili çeker, tramvay durur
Bir manav, bir meyhane, iki akasya
Kumrular geçer kilisenin çan kulesinden
Beyaz bulutlar geçer…
Şehirlerini memleketlerini kaleme 

Sizde bu şiirleri okurken hem şehirlerinizi en iyi hallerinden ilham alarak duygularınızı pekiştirin...

Sinem Özdemir

Devamını gör
Şairlerimizden İlkbahar Esintisi Şiirleri
  • 29.3.2018 18:12:53
  • 0 Yorum
  • 1244


İlkbahar gibi içinizi ısıtacak şiirleriden sizlere derlemeler yaptık sizinde okurken baharı kalbinizin derinliklerinde hissedebilmenizi umuyoruz.Şiirlerimizi okurken yaşamış olduğunuz mevsimlerin tadını çıkarabilmenizi isterim.Rengerenk yansımalar ruhunuza işlesin...


1. Ataol Behramoğlu, İlkbahar


Yüzümü bulutlara kaldırıp
Dua eder gibi mırıldanıyorum
Kuşlarla, otlarla yıkanıyorum
Rüzgarla, ilkbaharla

Güneş gözkapaklarımı ısıtıyor
Ah! Güvenilmez ilkbahar güneşi
Rüyada mıyım, gerçek mi bu
Hem var gibiyim, hem yok gibi

Bir güney kentinde, bir kıyı kahvesinde
Başakların sonsuz salınışı
Burada, kendimle başbaşa
Ömrümü böylece tamamlayabilirim

Bir kuşu dilinden hiç öpmedim
Belki bir gün öpebilirim
Belki bir gün rüzgar olurum ben de
Eserim başakların üzerinden
Kalbim bir yaz gününe karışsın isterim
Bir kuş cıvıltısında doğmak için yeniden

2. Cahit Sıtkı Tarancı, Bahar Sarhoşluğu

İlk sevgilinin gülüşüne benzer
Bir Nisan havası değil mi esen?
Zincirlere, kelepçelere inat,
Kanatlarımı açmak zamanıdır;
Allah’a ısmarladık kaldırımlar.

3. Ziya Osman Saba, Baharı Beklerken Yazılmış Şiir


O günü görmek için sade bekleyeceğiz,
Göreceğiz bir sabah yeşil tomurcukları.
Hazırlanıyor gibi, gökyüzü, ufuk, deniz,
Bir sabah dökülecek baharların baharı.

Bu bahar yalnız mesut günler taşımaktadır,
Baş başa kalacağız kenarında bir suyun,
Göz alabildiğine yeşil uzanan çayır,
Bir saadet içinde sessiz otlayan koyun.

Bu bahar güleceğiz en içten bir sevinçle,
Bir melek ordan bize uzatacak elini.
Beni bırakma kalbim, kalbim sen bana söyle.
Ümitlerin en güzelini!..

Sinem Özdemir

Devamını gör
Anadolu Öykülerinden Seçme Alıntılar!
  • 29.3.2018 18:10:04
  • 0 Yorum
  • 1128

1. Ahmet Hamdi Tanpınar (1901 – 1962) – Erzurumlu Tahsin (Abdullah Efendi’nin Rüyaları, 1943)

 Erzurum’da yaşadığında başından geçmiş olan depremin izlerini  yazdığı büyük felaketler karşısında dünya nimetlerinden vazgeçip bir meczup haline gelen Tahsin Efendi’yi anlatır.Onun ayrıca mücadeleler karşısında nasıl ayakta durduğundan bahseder.

“Ertesi gece şehrin her meydanı acayip bir panayıra dönmüştü. Çadırlar, tahtadan ve gaz sandıklarından yapılmış kulübeler, dört direk arasına ve üstüne gerilmiş kilim ve seccadeden yapılma acayip meskenler, hatta sadece önleri örtülü arabalar… Ve bunların arasında alçak sesle konuşan ihtiyarlar, kadınlar, ağlayan küçük çocuklar, gidip gelen siyahlı beyazlı hayaletler. Bu hakiki bir göç manzarası idi.”


2. Sabahattin Ali (1907 – 1948) – Arap Hayri (Kağnı, 1936)
 Toplumda yaşamış olan farklı karakterdeki insanların bir biriyle çatışmalarından bahseder.

“Gerçi, bozkırları altmış kilometre ile geçen trenin ara sıra durduğu tenha istasyonlardan veya tenezzüh otomobillerinin yarım saat için mola verdiği ağaçlı hükümet meydanlarından bu dünyayı görebilmek kolay, hatta mümkün değildir, fakat yirmi beş kişi yolcu taşıyan bir Şevrole kamyonla buralara gelip üç dört gece kıraathanenin üstündeki otel kılıklı yerde yahut avlusu çamur ve benzin kokan handa kalanlar, eğer gözleri kör değilse, hayatın akışına sessizce uyup giden, başlı başına bir dünya görürler. Fakat bu da görmek değildir. Oralarda uzun zaman oturmak, akışa kapılarak yaşamak lazımdır. Birkaç büyük şehrimizi dolduran ve dünyayı oradan ibaret sananlar bu kasabalara geldikleri zaman, ne kadar ayrı bir alemin insanları olduklarını anlarlar. Kendileri için ehemmiyetli olan bir takım şeylerin buralarda adının bile anılmadığının, senelerin burada ancak birkaç resmi binada ve kahvenin mermer masasının üzerinde çay lekeleriyle yatan bir iki gazetede yürüdüğünü, yaylı arabanın yerini tutan otomobilin, küçük bir daire üzerinde dönen hayatta bir değişiklik yapmadığını fark edince şaşırır ve kaçmak isterler.”

3. Kenan Hulusi Koray (1906 – 1943) – Tarlaya Çevrilen Su (Bahar Hikayeleri, 1939)

Ahlamış Köyü’nün çiftçilik ile uğraşan halkının çekmiş olduğu su sıkıntılarını muhtarın yapmış olduğu çözümlerin yetmemesi üzerine  yeni açılan bakır madenine giden suyu ektikleri yerlerde nasıl kullandıklarını anlatıyor. Bu köy özellikle iç anadolu tarafında bulunan köyler ile benzer özelliklere sahiptir.

Ahlamışlar Köyü kasabadan Delideğirmen yoluna sapınca, yaya giderseniz bütün bir gün, eşek sırtında şöyle böyle üç saat tutar. Değirmeni kıvrılıp Delisuyu yan tarafınıza alır almaz kendinizi birdenbire kel tepeler, dımdızlak tarlalar arasında bulursunuz. Ne bir yonca, ne katır tırnaklarına tesadüfen vazgeçiniz, öğle vakitlerine rast gelirseniz vay halinize! Yollarda insan değil it bile geçmez, bulut gölgesi düşmez, kuş uçmaz.”

Sinem Özdemir

Devamını gör
Behçet Necatigil’in Unutulmaz Şiirlerinden Derlemeler...
  • 28.3.2018 15:05:04
  • 0 Yorum
  • 1132

Herşeyi sorgulayan,yeniliklere açık,farklı akımlara ayak uydurmayı becerebilen yapısıyla türk Edebiyatı’nın önde gelen şairlerinden Behçet Necatigil (1916 – 1979) kendiniz adeta şiire adamış ve türde vermiş olduğu birden çok değerli eseriyle kalplerimizde yer edinebilmeyi başarmıştır.Bizde sizlere seçmece bir çok şiirini derledik hep birlikte okumaya başlayalım...


1. Gece ve Yas


Bir yağmur ince ince
Çarpıyor şimdi cama
Hasret kaldım sevince
Korku yüzümde yama.
Dalarken gözümde yaş
Ben böyle sonsuz gama
Artıyor yavaş yavaş
Damlardaki ağlama.

2. Nilüfer
Kışken ilkyaz, sularımda açardı;
Buzlu dağlar gerisine kaçıracak ne vardı?
Eski defterlerde sararırmış yaprak.
Beni bana gösterecek anlamdı, almışlar.

Bir ışıktı yanardı gecelerde;
Akşam, çiçekler uykuya yattı,
Sardı karşı kıyıları karanlık
Beni bana gösterecek lambamdı, almışlar.

3. Şayet Aşk
Düşmüşse gönlüne
Suyunu esirgeme,
Aşkın hakkını yeme
Pişman olursun ömrünce.
Sana gölge verecek dallar
Fışkırır ancak gençlikten,
Büyüt bu fidanı ey genç
Hazır yeşermişken!
Ne demek istediğimi
Ömrünün ortalarında
Ansızın anlarsın
Alkol kana yayılınca

Sinem Özdemir

Devamını gör
Ünlü Şairlerimizin Babalarına İthaf Etmiş Oldukları Şiirler...
  • 28.3.2018 15:02:58
  • 0 Yorum
  • 1090

Babalarımız bizim ailemizin kurucusu oldukları gibi aynı zamanda evimizin reisi de sayılırlar.Bu yüzden babaların bizdeki yeri ve önemi bir hayli büyüktür.Onlar topulumu ayakta tuttan bireylerdir adeta.Bizim de türk edebiyatındaki yazarlarımız tarafından babalara ithafen kaleme aldıkları birden çok şiirleri vardır bütk bir keyifle okumanız dileğiyle...

1. Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim – Can Yücel
“Hayatta ben en çok babamı sevdim.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpı bacaklarıyla ha düştü, ha düşecek…
Nasıl koşarsa ardından bir devin,
O çapkın babamı ben öyle sevdim.”

2. Baba – Nazım Hikmet

“Baba!
her yılbaşında
sana söyleyecek
bir tek
sözüm var:
‘Seni ne kadar çok seversem
o kadar
çok olsun ömründen geçen yıllar…’

Baba!
Babam, ağabeyim, kardeşim, arkadaşım!
Ne zulüm, ne ölüm, ne korku
başımı eğemez!
Yalnız senin elini öpmek için
eğilir başım.”

3. Sizin Hiç Babanız Öldü Mü? – Cemal Süreya

“Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü, kör oldum.
Yıkadılar, aldılar, götürdüler.
Babamdan ummazdım bunu kör oldum.”

Sinem Özdemir

Devamını gör
Gözyaşı Gibi Kalbimize Akıtmış Olduğumuz Şiirlerden Seçmeler...
  • 27.3.2018 17:47:59
  • 0 Yorum
  • 1094

Kalbimiden süzülür bazen yaşlar insanın kalbi içi ağlıyor derler ya hani aynı o hesap işte kalbimize dokunmuştur şiirler onları anlatarak ve yaşayarak kaleme alarak hayat bulmaya çalışırz bugün sizlere okurken duygulanacağınız şiirlerden seçmeler yaptık...

Ağlamak Meselesi, Nazım Hikmet
Nasıl etmeli de ağlayabilmeli
Farkına bile varmadan?
Nasıl etmeli de ağlayabilmeli
Ayıpsız,
Aşikâre,
Yağmur misali?

Neylersin alışkanlık
İçin kan ağlarken yüzün güler
Dikilitaş gibi dinelirsin yine.
Yavrum, erişmek ne müşkülmüş meğer,
Anneler gibi ağlamanın yiğitliğine?

 

Bitmemiş Şiirler VIII, Turgut Uyar

Şimdi akşam olur, sular buruşur
Bir yastığa baş koyarım güvertede.
Hangi dilden olursa, bir şarkı isterim
İçimde kırık dökük besteler dolaşır.
Kalbim avucumdadır artık,
Bir sahilden sesler gelir, kaybolur
Uzun uzun nefes alır sular
Uzun uzun ağlamak isterim

Bitmemiş Şiirler V, Turgut Uyar

Bir toz kalkmış yollardan, yoncalardan,
Göğsünden, saçlarından bir güzel kadın kokusu.
Bir şişe yıllanmış şarabın başında,
Bana ömrünce sürecek bir sevdayı
Mahmur bir gülüşünle vermişin.
Bileklerinden, parmak uçlarından
İnceden terli avuçlarından,
Doya doya
Öpmüşüm,
Ağlamışım…

Sinem Özdemir

Devamını gör
Koca Yürekli Adam Aşık Veysel'in Şiirlerinden Derlemeler...
  • 27.3.2018 17:46:00
  • 0 Yorum
  • 1113

Yıllaraca hem sazını hemde kendisini yakından tanımış olduğumuz ve ayrıca edebiyatımızda büyük bir yere sahip olan şairimizin sazını ve kendisini  yıllaraca sevgi ve saygıyla andık.Adeta sanatının tamamen göreden kalbiyle yaşayan unutulmaz bir adam...

Saklarım Gözünde Güzelliğini
Saklarım gözümde güzelliğini
Her neye bakarsam sen varsın orda
Kalbimde gizlerim muhabbetini
Koymam yabancıyı sen varsın orda

Aşkımın temeli sen bir alemsin
Sevgi muhabbetsin dilde kelamsın
Merhabasın dosttan gelen selamsın
Duyarak alırım sen varsın orda

Çeşitli çiçekler yeşil yapraklar
Renklerin içinde nakşını saklar
Karanlık geceler aydın şafaklar
Uyanır cümle alem sen varsın orda

Mevcudatta olan kudreti kuvvet
Senden hasıl oldu sen verdin hayat
Yoktur senden başka ilanihayet
İnanıp kanmışım sen varsın orda

Hu çeker iniler çalınan sazlar
Kükremiş dalgalar coşar denizler
Güneş doğar perdelenir yıldızlar
Saçar kıvılcımlar sen varsın orda

Veysel’i söyleten sen oldun mutlak
Gezer daldan dala yorulur ahmak
Sen ağaç misali biz dalda yaprak
Meyva çekirdeksin sen varsın orda


Sen Bir Çiçek Olsan Ben Bir Yaz Olsam

Her sabah her sabah suya giderken
Yar yolunda toprak olsam toz olsam
Bakıp dört köşeyi seyran ederken
Kara kaş altında ela göz olsam

Uğrunu uğrunu giderken yola
Nice dilsizleri getirir dile
Gövel ördek gibi inerken göle
Ya bir şahin olsam ya bir baz olsam

Veysel ördek olsun sen de göl yarim
Yeter artık kerem eyle gel yarim
Lale sümbül mor menekşe gül yarim
Sen bir çiçek olsan ben bir yaz olsam

Uyandım Kuşların İnce Sesine


Uyandım kuşların ince sesine
Seherle birlikte iniler durur
Ses verdim sesine bilircesine
Aşıkın derdini yeniler durur.

Baharda çağlayan bulanık sular
Durmadan kendini taşlara çalar
Eşinden ayrılmış bir geyik meler
Dağlar sadâ verir iniler durur

Veysel de yaralı geyik gibidir
Kapalı dertlere höyük gibidir
Ne sarhoştur ne de ayık gibidir
Sinesi kös gümüler durur.

Sinem Özdemir

Devamını gör
Cahit Külebi’nin Unutulmayan Birkaç Şiiri...
  • 26.3.2018 17:03:49
  • 0 Yorum
  • 1082

Tür edebiyatımızdaki yeri tartışılmaz bir gerçektir onlarca eserini bırakmış ve bizim için bir hayli büyük bir yere sahiptir.Cahit Külebi, 1917’de Tokat’ta doğmuştur. Külebi’nin asıl adı Mahmut Cahit’tir.Türk edebiyatına bıraktığı şiirlerinde farlkı konulara değinebilmeyi de başarabilmiştir.Özellikle yazdığı şiirlerde pek çok akımın da dışana çıkabilmiştir.Bugün büyük bir zevkle okumanızı tavsiye ederim...

1. Evvel Zaman
Asardın okulu her sabah
Sen de aşıktın bir zamanlar,
Geceleri sokak sokak gezerdin
Ellerin ceplerinde yıldızları sayarak.

2. Kış Yorumu
Bütün trenleri kaçırdın,
Acıklı bir roman gibisin şimdi.
İşte milyon insanda milyon yürek
Senin için çarpar mı biri?

Karanlık kış günü akşam üstü
Dost diye sokaklarda kendini ara,
Sevdalı kimsesiz sarhoşlar gibi
Sarıl gizlice ağaçlara

3. İzin
İzin alır gelirsem,
Güleceksin sevincinden
Sabahları erken kalkacağız
Sobamızı yakacağız,
Saçların güzel olacak tütünümün renginden
Ellerin çay kokacak
Gün doğacak sesinden.

4. Dost
Bir gece habersiz bize gel
Merdivenler gıcırdamasın
Öyle yorgunum ki hiç sorma
Sen halimden anlarsın
Sabahlara kadar oturup konuşalım
Kimse duymasın
Mavi bir gökyüzümüz olsun kanatlarımız
Dokunarak uçalım.

İnsanlardan buz gibi soğudum,
İşte yalnız sen varsın
Öyle halsizim ki hiç sorma
Anlarsın.

Türk edebiyatına katmış olduğu onca güzel değerden ötürü kendisine çok teşekkür ediyor sizlere şiirli günler diliyoruz...

Sinem Özdemir

Devamını gör
Cahit Zarifoğlu Şiirlerinden Alıntı Yapılan Parçalardan Kesitler...
  • 26.3.2018 17:01:55
  • 0 Yorum
  • 1082


Bu sanatçımız hayatlarının her alanında sergilediği profilller ile şiirlerini en değerli ılabilmeyi amaçlamıştır o yüzdendir ki türk edebiyatındaki yeri bir hayli büyük öneme sahiptir.Bizde sizlere sevilen şairimizin hayatlarından kesitler sunmak istedik.Bu yüzden yazılmış tüm şiirlerinden kesitler ve sözler eklemeye karar verdik umarız sizde beğenerek okursunuz.


Anılar Defterinde Gül Yaprağı
Anılar defterinde gül yaprağı 
Gibi unutuldum kurudum 
Başıma düştü sevda ağı 
Bir başıma tenhalarda kahroldum 
Sen kim bilir rüzgârlı eteklerinle 
Kim bilir hangi iklimdesin, ben 
Sensiz bu sessizlikle 
Deliler gibiyim sensiz 
Bu sessizlikle

Ayrılıkla başım belada 
Gözlerini çevir gözlerime 
Yoksa sensiz bu sessizlikle 
Deliler gibiyim 
Sensiz bu sensizlikle

Uyarılan Şair


Yazdıkların şiir değilse kalsın 
Cennetse sevdan çık dışarı 
Solgun ışıklar 
Sessiz ağaçlar parklarla 
O cümbüş gecesini de tak peşine 
Yazdığın şiir değilse bırak bunları kalsın…

 

Sultan


Seçkin 
Bir kimse değilim 
İsmimin baş harfleri acz tutuyor 
Bağışlamanı dilerim
Sana zorsa bırak yanayım 
Kolaysa esirgeme 
Hayat bir boş rüyaymış 
Geçen ibadetler özürlü 
Eski günahlar dipdiri 
Seçkin bir kimse değilim 
İsmimin baş harflerinde kimliğim 
Bağışlanmamı dilerim 
Sana zorsa yanmaya razıyım 
Kolaysa affı esirgeme 
Hayat boş geçti 
Geri kalan korkulu 
Her adımım dolu olsa 
İşe yaramaz katında 
Biliyorum 
Bağışlanmamı diliyorum

Acılarıma Kardeş Olur Musun?
Kardeşim dedim
Acılarıma da kardeş olur musun?

Efendim
Yoksa uyardılar mı seni sevdamızdan
Yaşamak’ bir perde gibi kalkıyor aramızdan
Zamansız mekansız bir tünel başındayız şimdi
O mavi gözleri görmüş olmalıyım
Bir ikindi vakti kaskatı ellerimin altında
Uçuşlu saçlar bukleler
Üstünde uyuyan eller
Sevgim uzanıyor
Soluk soluğa uyandırıyor menekşeleri
Görüyorum kıpırdanışlarını
Uykunda gül açan yanaklarını

 

Şiirlerlerle kalın...

Sinem Özdemir

Devamını gör
Sonbahara Yaprak Dökümü Gibi Şiirlerden Derlemeler...
  • 23.3.2018 17:36:50
  • 0 Yorum
  • 1081

Sonbaharın içimizde yaşatmış olduğu duygulardan ötürü adeta bir yaparak misali dökülüp kaldık bugün sizlereen hüzünlü mevsimlerden bir tanesi olan sonbahar şiirinin anlam ve önemini anlatmaya çalışacağım...Kendinizden bir çok duyguları bulup bu mevsimde hüzüm yaşayacağınız şiirleden alıntılar sizlerle...

1. Yaşar Nabi Nayır, Sonbahar

Altın rengi gözleri yanan bir semaverdi
Ilık bir çay kokusu akardı saçlarından.
Yanmanın lezzetini onda hissettiğim bir an
Ve yazın sevgisini bana önce o verdi.

Yaz gibi iri olgun meyveleri severdi,
Bir çocuk gibi şendi ve gülerdi her zaman
Bir mevsim gözlerinden içime doldu cihan
Ve güzel yaz günleri ne çabuk geçiverdi.

Artık donuk bir cam var mavi gökler yerinde.
Güneşi benden çalan o sıcak bakışlardır,
Ve yazı o götürdü mutlak beraberinde.

En güzel rüyaların bile bir sonu vardır:
Bir bahar rüzgârından alarak bir sabah hız
Mevsimlerin ömrünü yaşamıştı aşkımız.
Onu şimdi kaybettim ve şimdi sonbahardır.

2. Attila İlhan, Adım Sonbahar

nasıl iş bu
her yanına çiçek yağmış
erik ağacının
ışık içinde yüzüyor
neresinden baksan
gözlerin kamaşır

oysa ben akşam olmuşum
yapraklarım dökülüyor
usul usul
adım sonbahar

3. Ahmet Hamdi Tanpınar, Sonbahar

Durgun havuzları işlesin bırak
Yaprakların güneş ve ölüm rengi,
Sen kalbini dinle, ufkuna bak.

Düşünme mevsimi inleten rengi
Elemdir mest etsin ruhunu
Eser rüzgarların durgun ahengi.

Yan yana sessizce mevsimle keder
Hicrana aldanmış kalbimde gezin
Esen rüzgarlara sen kendini ver.

Sizde sonbaharda yaşayın yada sonbahardan uzaklaşın okurken bu şiirleri...

Sinem Özdemir

Devamını gör
Emekçi ve İşçilere İthafen Yazılmış Şiirler...
  • 23.3.2018 17:33:26
  • 0 Yorum
  • 1325

Annemiz, babamız, akrabamız etrafımızdaki herkesin bir işçi bir emekçi olduğunu düşünce gerçekten insanı duygulandığı noktaya geliyor.Edebiyatçılarımızda tam bu duygularımıza dokunabilmk adına bazı şiirleri yazmışlar ve emekçilerin sesi olmuşlar bizde onları sevgi saygıyla anıyor keyifli okumalar diliyoruz sizlere...


1. Türkiye İşçi Sınıfına Selam, Nazım Hikmet
Türkiye işçi sınıfına selâm!
Selâm yaratana!
Tohumların tohumuna, serpilip gelişene selâm!
Bütün yemişler dallarınızdadır.
Beklenen günler, güzel günlerimiz ellerinizdedir,
haklı günler, büyük günler,
gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan,
ekmek, gül ve hürriyet günleri.

Türkiye işçi sınıfına selâm!
Meydanlarda hasretimizi haykıranlara,
toprağa, kitaba, işe hasretimizi,
hasretimizi, ay yıldızı esir bayrağımıza.

Düşmanı yenecek işçi sınıfımıza selâm!
Paranın padişahlığını,
karanlığını yobazın
ve yabancının roketini yenecek işçi sınıfına selâm!

Türkiye işçi sınıfına selâm!
Selâm yaratana!


2. Parmaklığın Ötesinden, Rıfat Ilgaz
Göremedik sıkıntısız yaşandığını,
Rahatın şiirini yazamadık,
Ne kadar uzak
Heveslerimle içli dişli yaşamak,
Üzmek hastalıklı şiirlerle
Eşimi, dostumu;
Mezar taşları kadar, ölçülü
Beyitler düzmek boy boy.
İçliyimdir herkes kadar,
Düşündürür beni de şu gökyüzü,
Kuş cıvıltısı, nar çiçeği…
Geçtik bir kalem üzerinden.
Huyumdan ettiniz, Cibali Kızları,
Sekiz düğününden önce
Penceremin altından geçenler,
Saçları dağınık, gözleri uykulu,
Çoraba, tütüne gidenler,
Beni huyumdan ettiniz!
Yorgun gözlerinizdeki acıyı
Dert edindim kendime.
Saçlarını tezgahına yolduranları,
Sıtma gebesi tazeleri görmeseydim,
Boşuna harcayacaktım sevgimi.
Şimdi şu parmaklığın ötesinde kaldı
Bütün çalışanlar;
Teker teker sökülmüşüz toprağımızdan,
Havamızdan, suyumuzdan olmuşuz.
Yaşamaktayız aynı çatının altında
Daha mahzun, daha hesaplı.
Rahat günlerin işçisi olacaktık,
Rahat günlerin şairi:
Bir çift sözümüz vardı
Nar çiçeği, gül dalı üstüne,
Dudaklarımızda kaldı!


3. Diyorum, Şükran Kurdakul
Durdum baktım, içlenmekse herkesler içleniyor
Durdum baktım, herkes ince, herkes kırık
Nöbet gecelerinde saatler sabahlamak bilmiyor
Ampul sönük, yürek garip, tavan basık
Beri yanda bir sıra iplik çıkar
Bir sıra iplik girer
Beri yanda ayakta durmamak ister artık
Bütün tezgâh başındakiler.

Durdum baktım, içlenmekse herkesler içleniyor
Bir diyorum, göz kapaklarına yazık
Bir diyorum diz kapaklarına
Düşüversem evimin sokaklarına bir
Bir diyorum Asiyemin sıtma iğnesi
Bir diyorum yoksulluğun buncası
Bir diyorum onca dokumanın parası
Elimize binde kaçı verilir

Durdum baktım, içlenmekse herkesler içleniyor
Ampul sönük, yürek garip, tavan basık
Hikâyeler gazetede aynen devam ediyor
Dinmemiş gözyaşları Ferdane teyzenin
Postacının çantasına merak boşuna
Radyolara boşuna kulak veriyor
Bir diyorum, göz kapaklarına yazık
Bir diyorum Asiyemin sıtma iğnesi
Bir diyorum yoksulluğun buncası
Diyorum yetmeli artık.

Sizde okurken tüm emekçilerimizi rahmetle anın...
Sinem Özdemir 

Devamını gör
İlhan Berk'in Kaleminden Şiirlerden Derlemeler...
  • 22.3.2018 17:04:08
  • 0 Yorum
  • 1063

Diğer yazarlarımız tarafından uç beyi olarak bilinen İlhan Berk,eserlerinde insana dair birden çok konuya dair şiirler yazmıştır bu yüzden yazarımız hayatının bir bölümünü şiir yazarak geçirmiştir daha küçük yaşlarda şiir yazmaya başlamıştır.Bazı şiirlerinde çocukluğunu anlatırken ortaçağa ve kapalı bir sandığa benzetir.
1. Aşıkane

Aşkın ki hiç durup dinlenmek nedir bilmiyor

Aşkın ki anlatılamaz ihtiyar ve yıkık
Nice nice yaşamalara açılmışsındır
Nice yaşamalar ki kalmıştır yarım buruk


 

2. Yüz
Biliyor musun sen bir şiirde ilk satırsın ilk sözcük
Beyaz bir gül
Beyaz bir gül ne kadar beyaz olursa o kadar
Ne kadar suysa bir su
O kadar

3. Yoldan Geçen Biri
Bir kırlangıç bir su birikintisi bir parça gök.
Bir şiirden düşmüş olmalı bunlar.
Böyle diyordu yoldan geçen biri.

Sinem Özdemir

Devamını gör
Minik Kalplere Yazılmış Şiirler...
  • 21.3.2018 14:27:58
  • 0 Yorum
  • 1177

Çocuklarımızı ve geleceğimizi süsleyen minik kalpleri düşünerek kaleme alınmış en güzel şiirlerden bir kaçını bugün sizler için derledik.Umarım sizde okurken büyük bir keyif alırsınız...Bugün çocuklar kadar mutlu ve huzurlu olabilmeniz dileğiyle...

1. Nazım Hikmet – Dünyayı Verelim Çocuklara
 

Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne
allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
oynasınlar türküler söyleyerek yıldızların arasında
dünyayı çocuklara verelim
kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi
hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
dünyayı çocuklara verelim
bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
çocuklar dünyayı alacak elimizden
ölümsüz ağaçlar dikecekler

2. Aziz Nesin – Çocuklarıma


 

Dalga mı geçiyorsun düşler mi kuruyorsun
Öyle sonsuz sınırsız düşler kur ki çocuğum
Düşlerini som somut görüp şaşsınlar
Böyle bir dalgacı daha dünyaya gelmedi desinler

Dünyada yapılmamış işler çoktur çocuğum
Derlerse ki bu işler bişeye yaramaz
De ki bütün işe yarayanlar
İşe yaramaz sanılanlardan çıkar

 

3. Cahit Sıtkı Tarancı – Çocukluk
 

Affan Dede’ye para saydım,
Sattı bana çocukluğumu.
Artık ne yaşım var, ne adım;
Bilmiyorum kim olduğumu.
Hiçbir şey sorulmasın benden;
Haberim yok olan bitenden.

Bu bahar havası, bu bahçe;
Havuzda su şırıl şırıldır.
Uçurtmam bulutlardan yüce,
Zıpzıplarım pırıl pırıldır.
Ne güzel dönüyor çemberim;
Hiç bitmese horoz şekerim!
Şairlerimizin çocukalara sevgisini kaleme aldıkları bu şiirleri okurken sizde çocukluk yıllarınızın en güzel anılarını hatırlayın...
Sinem Özdemir

Devamını gör
Edebiyatımızda Ressamlara İthafen Yazılmış Şiirlerden Derlemeler...
  • 21.3.2018 14:23:49
  • 0 Yorum
  • 1083

Edebiyatımızdaki bir çok yazar sadece şiiir yazmakla kalmamış farklı sanat dallarıyla da ilgilenmişlerdir.Kimisi bunları kaleme alırken farklı arayışlara girmiş kimisi yazdıklarını kaleme alırken ne hissetiklerini çizizme dökebilenleri anmış kimisi de hayatlarını bunu üzerine kurgulamış ama hepsi resim çizen o santkar ellere saygılarında kusur etmemiz okurken hayallerinizi de resmedebilmeniz dileğiyle...


1. Bir Evliya, Can Yücel
İlhan Koman ki tıraşsız heykeltıraş
Uçmaya doğru sakallı…
Elinde bombalarla bebekler
Heykel gibi olmayan heykeller,
Taşınırdı garip maacir
Güneyinden kuzeyine kutupların
Battı batacak teknesiyle
Varmak için Edirne’ye
Selimiye’ye…

2. Bruegel, Ülkü Tamer
Gökyüzü ayaklarımın ucundan başlıyor.
Köpeklerin bakışlarında birer keman tadı.
Avcılar ve kuşlar avdan dönüyor.
Zaten her yanda hüzün görülür
Uzakta çocuklar kayıyorsa,
Kızaklar tahtadan yapılmışsa,
Kar dinmişse, avdan dönüyorsa avcılar,
İnsan anlamışsa ansızın, başladığını
Gökyüzünün, ayaklarının ucunda.

Kuş tüyleriyle kaplıdır burunları
Birer sirk emeklisine benzeyen avcıların;
Soluk alır, tüy verirler yorulunca,
Yürekleri birleşir, geniş bir av ülkesi olur,
İçinde tazılar yaban ördeklerini,
Çantalı okullular kar tanelerini avlar.
Norveç’in nüfusunu bilir de okullular
Karın nüfusunu bilmezler nedense.
Zaten her zaman hüzün bulunur biraz.
Norveç’ten söz açan şiirlerde.

Gökyüzü ayaklarımın ucundan başlıyor.
Ağzımın kemiğinde dağınık bir şiir tadı.
Gürgenler ve kayınlar avdan dönüyor.
Sırtsız atmacalar çizerdim şimdi
Bir kayığın yelkeni geçseydi elime;
Unutmazdım, yelkenin bir köşesine
Tabut başlı bir avcı yerleştirirdim.

İçime çektiğim hava değil, gökyüzüdür.

3. Pablo Picasso, İlhan Berk
Dünyada yapayalnız bir bulut yapayalnız bir dal bir aydınlık
Bir gök bir çiçek, suyun sonrasızlık, suyun aşk, özlem, mutluluk duyusu
Biraz umut biraz ışık biraz ilerdeki sabah
Hepsi ayrı ayrı, ayrı ayrı güzel, ayrı ayrı yalnız, ayrı ayrı kardeş
Gidiyordu faydasız

Picasso fırçaya sarıldı.

Bir ağaç gördüğü pencerenin
Çiçeğe durdu duracak
Koltuğunki eller saçlar gözler
Eller saçlar gözler bir başına
Kadın bir gökyüzüne bakıyor
Kadın hiç kımıldamıyor hiç konuşmuyor bakıyor
Bakıyor bakmakla bitecek gibi değil gökyüzü diyor
Pencere bir daha böyle durmam diyor

Ne maviler ne karalar bilin ki bir daha böyle durmayız diyorlar
Binde bir bu dünyada beklediğimiz o binde bir söylediği şairlerin bu işte
Böyle duracağız diyor eller
Bizi hiç kimse bir daha yerimizden oynatayım demeyecek
Saçlar böyle kalacağız diyor
İlk bu mutluluk her şeyi ilk görüyoruz diyorlar
Odada ne varsa soba, ayna ve daha ne varsa bunun gibi bunun gibi bir kıyıda duran
Bunu diyor.
Hepsi bir şey söylüyor
Hepsi bir şeye bakıyor
Picasso yalnız onlara.

Okuduğunuz her kıtada hayatınızda canlandırmış olduğunuz hayallerinizle yol bunun...

Sinem Özdemir 

Devamını gör
Edebiyatımızn En İyi Çevirmen Kalemlerinden Şiir Derlemeleri...
  • 20.3.2018 16:44:20
  • 0 Yorum
  • 1112

Edebiyatımızın çeviri ustalarının katmış olduğu en güzel duygularıyla yaptıkları çevirilerden bir kaç derleme ile karşınızdayız...Duygularımızı yabancı sözcüklerden türkçeye ustaca gerçekleştirdiklerini söyleyebilirim...Keyifli okumalar dilerim...

1. Annabel Lee, Edgar Allan Poe (Çeviri: Melih Cevdet Anday)
Seneler, seneler evveldi;
Bir deniz ülkesinde
Yaşayan bir kız vardı, bileceksiniz
İsmi Annabel Lee;
Hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten
Sevmekten başka beni.

O çocuk ben çocuk, memleketimiz
O deniz ülkesiydi,
Sevdalı değil karasevdalıydık
Ben ve Annabel Lee;
Göklerde uçan melekler bile
Kıskanırdı bizi.

Bir gün işte bu yüzden göze geldi,
O deniz ülkesinde,
Üşüdü rüzgarından bir bulutun
Güzelim Annabel Lee;
Götürdüler el üstünde
Koyup gittiler beni,
Mezarı ordadır şimdi,
O deniz ülkesinde.

Biz daha bahtiyardık meleklerden
Onlar kıskandı bizi,
Evet! Bu yüzden (şahidimdir herkes
Ve o deniz ülkesi)
Bir gece bulutun rüzgarından
Üşüdü gitti Annabel Lee.

Sevdadan yana, kim olursa olsun,
Yaşça başça ileri
Geçemezlerdi bizi;
Ne yedi kat gökteki melekler,
Ne deniz dibi cinleri,
Hiçbiri ayıramaz beni senden
Güzelim Annabel Lee.

Ay gelip ışır hayalin eşirir
Güzelim Annabel Lee;
Bu yıldızlar gözlerin gibi parlar
Güzelim Annabel Lee;
Orda gecelerim, uzanır beklerim
Sevgilim, sevgilim, hayatım, gelinim
O azgın sahildeki
Yattığın yerde seni

2. Şehir, Konstantinos Kavafis (Çeviri: Cevat Çapan)
Bir başka ülkeye, bir başka denize giderim, dedin
Bundan daha iyi bir başka şehir bulunur elbet.
Her çabam kaderin olumsuz bir yargısıyla karşı karşıya;
Bir ceset gibi gömülü kalbim.
Aklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede?
Yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam,
kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün,
boşuna bunca yıl tükettiğim bu ülkede.

Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın.
Bu şehir arkandan gelecektir.
Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın,
aynı mahallede kocayacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda.
Başka bir şey umma
Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte,
öyle tükettin demektir bütün yeryüzünü de

3. Seni, Yalnız Seni, Rabindranath Tagore (Çeviri: Tarık Dursun K.)
Seni-yalnız seni der yüreğim
Yalnız seni-yalnız seni-yalnız seni

Günümde gecemde nice tutkularım
Seni der-yalnız seni-yalnız seni

Bir ışık dileği şavklanır karanlıklarda
Derininden derininden seslenir bilincin
Yalnız seni der-yalnız seni-yalnız seni

Sinem Özdemir

Devamını gör
Bir Sigara Dumanında Hayat Bulabildiğimiz Duygusal Şiirler...
  • 20.3.2018 16:42:17
  • 0 Yorum
  • 1167

Biz aşkı çok farklı halleriyle yaşadık şairlerimizde öyle bazen bir sigara dumanında bazense kaybolmaya yüz tutmuş hatıralarımızda ama hiç bir zaman bağımlılığımızdan vazgeçmedik.Bugün sizlere sigara dumanlarında yüreğimizi yakmış bir kaç şiir derlemesi yapacağım iyi okumalar keyifli günler...

Güzel Havalar, Orhan Veli Kanık


Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;


Bir Gün, Cemal Süreya
Bir gün seni bırakırım ya
tütünü bırakmak gibi bir şey olur bu
Evet, gün geliyor, bıkıyorum senden,
ama İstanbul’dan bıkmak gibi bir şey olur bu.

Sevdan Beni, Ahmed Arif
Terketmedi sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça…
Ve ellerim, kelepçede,
Tütünsüz uykusuz kaldım,
Terketmedi sevdan beni

Sinem Özdemir

Devamını gör
Güvercinlerden Haber Var...
  • 19.3.2018 21:06:28
  • 0 Yorum
  • 1107

Sadece uçan kuş  değil onlar  eski çağlarda  belki  bir  haberci  belki  bir beyaz melek onlar bilemiyorum ama bildiğim tek şey bana  ilham veriyorlar bir  kuş olsalarda hayatımın bir parçası beyaz tüylerinde kanat çırparak şarkılar mırıldanıyorlar bir  melodi  gibiler ve  onnlar  için yazılmış şiirleri  keyifle  okumanız  dileğiyle...

 

1. Dört Güvercin, Nazım Hikmet
geldi dört güvercin
suda yıkanmak için.
su mahpusane yalağındaydı.
ve güneş
güvercinlerin
gözünde, kanadında, kırmızı ayağındaydı.
girdi dört güvercin
yıkanmak için
suyun içine.
ve kederli toprakta dört insan
baktı dört güvercine.


 

2. Muleta, Edip Cansever
Başını menekşeye koydu, uyudu
Bir güvercin çalılığın orada
Hani
Görmeye gittikti güneşli günde
Parkı ve ördekleri
Yıllarca sonra. Savaştan
Ekmek kırıntıları attıktı havuza
Bir elim omzunda seyrettikti uzun uzun
Dünyayı ve çiçekleri
Nedense durgunlaşıverdindi bir ara
Çok değil, en fazla bir kaç dakika
Ve dedindi, mutluyken de boğulabilir insan


 

3. Karasevda, Behçet Aysan
ak bir yaban güvercini
gibiydin aşk
vişnelere
bulaştın kirlendi beyazın.
takılamayan
telli duvak
verilemeyen mendil
düşlerde
kaldın.

Sinem Özdemir

Devamını gör
Yüreğimizde Geceden Kalanlardan Derlemeler...
  • 19.3.2018 21:01:07
  • 0 Yorum
  • 1016

Bir çok şairimiz geceye  dair  yazdıkları  şiirlerinde ya bir  aşktan yada yarım bırakılmış sevdalarından yada ömürlerin geceden kalan kısımlarında bahhsetmişlerdir..
Şiir ve  şair  her zaman kalbimize dokunur  ve  bizle yaşarlar onlarla  adeta bir  bütün oluruz...Bunlar yazılırkken bulutlardan ilham alınmış  sanki...Büyük  bir keyifle okumanız dileğiyle...

1. Özlem, Özdemir Asaf
Uykunun içinde bir rüya,
Rüyamda bir gece,
Gecede ben…
Bir yere gidiyorum,
Delice…
aklımda sen.

Ben seni seviyorum,
Gizlice…
El-pençe duruyorum,
Yüzüne bakıyorum,
Söylemeden,
Tek hece.


 


2. Gecenin Kapıları, Attila İlhan
Bütün kapılar kapandı, dışardayım
Birden karşıma çıkmayın korkuyorum
Uykusuzum fena halde, sokaktayım
Karanlık bastırdı mı bozuluyorum

Fena bir yerimden koptuğum doğru
Kendimden çok fazla yaşamaktayım
Nereye bağlanacak bu işin sonu
Aslında ben kimim meraktayım

Bütün kapılar kapandı, sokaktayım…


 

3. Gece Vakti, Behçet Necatigil
Erkekler evlere çekildi çoktan,
Katran gibi camlara yapıştı perde.
Göreyim sıkıntıyı sav başından,
Gel de dolaşma caddelerde.

Kale her zamankinden korkunç:
Gece vakti, karlar altında, kışın.
Üzüyor mu seni delikanlı,
Yollar gibi sokaklarda kalışın

Sinem  Özdemir

Devamını gör
Şiirlerle Dans Etmek Adına..
  • 17.3.2018 09:58:05
  • 0 Yorum
  • 1054

Bugün sizlere özellikle seçtiğim türk edebiyatı şiirlerinden bir kaç örnek vereceğim.Çocuklauğumdan beri severek beğenerek okuduğum bu şiirlerin yeri her zaman kalbimde farklıdır.Bu yüzden onları hatıra efterimde biriktirmişimdir.Zaman geçtikçe onların yerini azımsar ve hatırlarım...Umarım siz de okurken tamamen kalbinize ve ruhunuza dokunur...

Bir Misafirliğe Gitsem, Melih Cevdet Anday


Bir misafirliğe gitsem
Bana temiz bir yatak yapsalar
Her şeyi, adımı bile unutup, uyusam…
Kalktığımda yatağım hâlâ lavanta koksa
Kekikli zeytinli bir kahvaltı hazırlasalar
Nerede olduğumu hatırlamasam
Hatta adımı bile unutsam…

 Tozpembe, Behçet Necatigil

Yıllar yılı yanımızda
Kavruldun yağımızla.

Hiç bu böyle kalır mı,
Biraz geç de olsa
Göreceksin hayatın sana da güldüğünü,
Sabret yoksa.

Nasıl mı?
Topraklarda tohumlar vardır
Karlar altında kış boyu,
Kış geçer, bir bahar günü
Çiçek açar tozpembe,
Tıpkı öyle.

 

Gecede, Ülkü Tamer


Kararmaya durdu mu ortalıklar
Büyük mor bir ışık yalın kat yüreğinde
Oysa birçokları yalnız gecede
Yaşar en ışıksız yerini bölünerek
Unuttuğu bir şey vardır başkalarının
Oysa bir yerlerde hepsini duyar
Üşür gecelerden bir ince yürek

Ama dağ başında bir yalnız diken
Ama tepelerde iri bir rüzgar
Yaşamazlar birçokları gecede
Karanlık gölgeler düşer yollara
Sonra geçip bütün korkulardan, karanlıklardan
Yiğitçe karşı koyar da bir ince yürek
Yansıyan duru ışıklar gibi iyimserliği
Geçer uzak güneşlerden, sulardan.

Sinem Özdemir

Devamını gör
Edebiyatın Kalbinden Kalemine Akıp Giden Şiirlerden Birkaçı...
  • 16.3.2018 16:35:45
  • 0 Yorum
  • 1256

Kimimiz duygularımızı şiiire döktük kimimiz bir kalemle dünyaları yönettik ama hep aynı noktada buluştuk yazıda sanatta ve şiirde bunlar bizi biz yapan herşeydir hiç bir zaman aklınızdan çıkarmayın keyifle okumanız dileğiyle...

1. Sakın Geç Kalma Erken Gel, Cevat Çapan
Usulca gir kapıdan, zile basma.

Hiç telaşlanma, ben daha dönmemişsem.
Yoldayımdır, nerdeyse yokuşun dibinde,
Suların kararmasını bekliyorumdur,
Tuğla harmanlarından gelen yanık havanın
Bahçedeki akşamsefalarına sinmesini.
Güç bela dizginliyorumdur içimde
Dörtnala sana koşan küheylanları.

Bütün gün kâğıttan dağlar arasındaydım,
Nabzım ileri giden bir saat gibi işledi durdu.
Dilekçeler, kararlar, tozlu makbuzlar:
Hep adını okudum silinmiş satırlarda.
Pencerede kuleler, minareler, kirli gök.
Durmadan kuşlar uçtu bir bacadan.
Rüzgâra karışan saçlarını gördüm
Bulutlu aynalarda.

Balkonun kapısını aç, su ver saksıdaki çiçeğe.
Geyikli örtüyü ser masaya, dinlen biraz.
Sessizlik şaşırtmasın seni, ürkütmesin.
Şehrin gürültüsü dolacak az sonra odaya,
Karanlık bir yankıya dönüşecek karşı dağlarda.

 

2. Geçerdi Hep, Attila İlhan


Geçerdi hep
Pırıltılı kanunlar
Neves gecelerden
İhtimal buhranlı gecelerdi hep
Yüreğinde yalnızlığın tortusu
Vazoda yaseminler
Ufukta yağmur kuşları
Çözülmez bilmecelerdi hep
Ansızın dalar
Bir yorgunluğa uyanırdın
Güneş çekilmiştir bahçelerden
Lambalar çok erken yanmış
Aldatılmak korkusu
Sık sık bozulan yeminler
Enfarktüs kuşkuları
Sinsi bir kederdi hep
Zaman zaman düşündüğün
Aklına geldikçe güldüğün
Şan şeref ve ün
Beyhude şeylerdi hep

 

3. Telgraf Direkleri, Metin Altıok


Bir kıl heybeye bırakır kendini,
Yassı tepelerin ardında
Kemirilmiş bozkır güneşi.
Toprağın çopur yüzünde
Uzatarak kımıldayan gölgeleri.

Ah o telgraf direkleri,
Telgraf direkleri.

Yanağında şark çıbanı gibi
Kararırken bir taşın oyuk yeri,
Kuşlar konar omuzlarına
Süslemek için gömleğini.
Kuşlar ki bozkırın apoletleri.

Ah o telgraf direkleri,
Telgraf direkleri.

Akşam kasketidir sanki
Örter gözlerinin kirpikli çiçeğini,
Eğerek alnına geniş siperliğini.
Bir at tökezler yüreğinde,
Korkuyla havalanır kuşların hepsi.

Ah o telgraf direkleri,
Telgraf direkleri.

Şiirlerde hayta bulun huzur bulun ve esen kalın...

Sinem Özdemir

Devamını gör
Annelere İthafen Kaleme Alınmış En Kıymetli Şiirlerden Derleme
  • 16.3.2018 16:33:42
  • 0 Yorum
  • 1043

Anne olabilmek ne kadar anlamlı şu hayatta hani derler ya cennet annelerin ayakları altındadır diye işte mevzu tamda bu bir ana yüreğinde kousunda hissetmek kendiniz sizi kayıtsız şartsız sevebilcek tek varlık onlar sizi sizi yapan kimliğiniz değiller mi?O zaman bu  duygulu şiirleri okurken güzel vakit geçirmeniz dileğiye...


1. Ahmet Haşim, Sensiz


Annemle karanlık geceler bazı çıkardık.
Boşlukta denizler gibi yokluk ve karanlık
Sessiz uzatır tâ ebediyetlere kollar…
Guyâ o zaman, bildiğimiz yerdeki yollar
Birden silinir, korkulu bir hisle adımlar
Tenha gecenin vehm-i muhâlâtını dinler…
Yüksekte sema haşr-ı kevâkiple dağılmış,
Yoktur o sükûtunda ne rüya, ne nevâziş;
Bir sâ’ir-i mechul-i leyâli gibi rüzgâr,
Hep sisli temasiyle yanan hislere çarpar.

2. Necip Fazıl Kısakürek, Anneciğim


Ak saçlı başını alıp eline,
Kara hülyalara dal anneciğim!
O titrek kalbini bahtın yeline,
Bir ince tüy gibi sal anneciğim!

Sanma bir gün geçer bu karanlıklar,
Gecenin ardında yine gece var;
Çocuklar hıçkırır, anneler ağlar,
Yaşlı gözlerinle kal anneciğim!

Gözlerinde aksi bir derin hiçin,
Kanadın yayılmış, çırpınmak için;
Bu kış yolculuk var, diyorsa için,
Beni de beraber al anneciğim!..

3. Haydar Ergülen, Anne

Sahi senden mi doğdum anne
Yollar nehirler kuşluk vakitleri dururken
Bir insandan mı doğar bir çocuk

Anne senin yüreğin taş olsa dayanır mı
Kuş olsa çiçek olsa gündüz olsa
Kırılmaz mı acıdan bir sap menekşenin boynu

Bu kez dağlar doğursun beni anne
Sen de ılık bir yağmur ol
Durmadan yağ kanayan yerlerime

Sinem Özdemir

Devamını gör
Güneş Aydınlığında Yaşayan Şiirler
  • 15.3.2018 17:12:02
  • 0 Yorum
  • 1177

Adeta bir güneş misali parlayabilceğiniz okuduğunuzda kendinizden geçebileceğiniz şiirleri derledik sizler umarım siz okuyucularımız büyük bir keyifle okursunuz.Okurken içinizde gölgelenmiş fakat aydınlığa çıkarılmamış bir çok gerçeğin aydınlığa kavuşabilmesi için kendinize fırsatlar verin...

1. Turgut Uyar – Kışta Kalan Soğukluk

 

Çünkü sağlıklı bir güneşe taparsın sen
her bir ışını şiir yazanlara umut ve hüzün veren
bir karanfil olarak süner gider belleğinde

 

2. Edip Cansever – Uçurum


Bir ağaç sürüsünün üstünden
Çok ağaçlı bir ağaç sürüsünün üstünden
Kesilmiş limon dilimleri gibi düşüyor güneş
Votka bardağımın içine
Benim olmayan bir sevinç duyuyorum.

3. Necati Cumalı – Güneş Delisi


Akan suyu severim ben
Işıldayan karı severim
Bir yeşil yaprak
Bir telli böcek
Yeşeren tohum
Güneşte görsem
Sevinç doldurur içime
Bir günü
Güzel bir günü
Güneşli bir günü
Hiçbir şeye değişmem

Sinem Özdemir

Devamını gör
Aşkımızı En Derin Duygulara Taşıyabildiğimiz Şiirlerden Seçmeler
  • 15.3.2018 17:06:34
  • 0 Yorum
  • 1065

Türk edebiyatında aşk hayatlarından kesitleri kaleme alarak okuyucularıyla paylaşabilmiş yazarlarımızdan bir kaç şiiri bugün sizlerle paylaşmak istedik.Öyleki aşka dair yazmış oldukları en duygulu şiirler hayatımızı en çok etkileyen ruhlarımıza dokunan ve okurken adeta kendimizde geçtiğimiz şiirlerdir.Her okuduğumuzda yüreğimizden yaşlar süzülür kimimiz sevgilimizi,kimimiz ailemizi özlemlerimizi hatırlarız.
1. Eski Nisan – Ataol Behramoğlu


“Canımın yongası, sevdiğim,
Bir kaç gün çaldık ilkbahardan
Geçtik yıllardır özlediğim
Erguvan ışıklı kıyılardan
Aşkı sessizlik tanımlar
Gençken tersini düşünürdüm
Akşamla dönerken geriye dalgalar“

2. Günlerden Öyle Bir Gün – Metin Altıok

“Günlerden öyle bir gündü;
Üstüne tarih düştüğüm.
Gözümün önüne geldi birden
Balkıyan güzel yüzün.
Ve yüreğim yandı söndü,
Ter bastı avuçlarımı.
Bir işlek kovan uğultusu
Kapladı kulaklarımı.
Uzandım usulca cigarama;
Yavan ömrüme katık.
Ben o gün öldüm gülüm,
Bir daha ölmem artık.”

3. Erenköyü’nde Bahar – Yahya Kemal Beyatlı


“Canan aramızda bir adındı
Şirin gibi hüsnü ana unvan
Bir sahile hem şerefti hem şan
Çok kere hayalimizde canan
Bir şi’ri hatırlatan kadındı.
Doğmuştu içimde ta derinden
Yıldızları mâvi bir semânın;
Hazzıyla harâb idim edânın
Hâlâ mütehayyilim sedânın
Gönlümde kalan akislerinden.“

Sinem Özdemir 

Devamını gör
Dağ Şiirlerinin Tepesinde Büyüdük...
  • 14.3.2018 17:45:33
  • 0 Yorum
  • 1197

Bugün sizlere edeiyatımızda büyük yer edinmiş sanatçılarımızdan bazı derlemeler yapacağız.Sizde bu şiirler ile belkide çocukluğunuza dönebileceksiniz.Hayallerinizi yeniden yaşayabileceksiniz.

Vay Kurban, Ahmed Arif

Dağlarının, dağlarının ardı
Nasıl anlatsam…
Ağaçsız, kuşsuz, gölgesiz.
Çırılçıplak,
Vay kurban…
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda.
Yiğitlik, sen cehennem olsan bile
Fedayı kabul etmektir,
Cennet yapabilmek için seni,
Yoksul ve namuslu halka.
Bu’dur ol hikayet,
Ol kara sevda.

Seni sevmek,
Felsefedir kusursuz.
İmandır, korkunç sabırlı.
İpin, kurşunun rağmına,
Yürür pervasız ve güzel.
Sıradağları devirir,
Akan suları çevirir,
Alır yetimin hakkını,
Buyurur, kitabınca…

Gene O Dağ Yollarında, Cevat Çapan


Yıllar sonra Alplerden inerken
bir dağ yolu mu bu diye kendine sorarsan
daha binbir soru varken zihnini kurcalayan
elinde bir dağ lalesiyle seni karşılayan
şu küçük kızı alnından öp
ve dinlen biraz.
Yıllar önce, uzaklarda,
doruklarına tırmandığın,
rüzgarlarını ezberlediğin,
başka dağları düşün.
O bildik dağların koyaklarında biriken,
sonra eriyip boz bulanık ırmaklara karışan
kadarıyla ak git sen de
uzaklara, dağların ardına,
kavruk çöllere.
Uçak gürültülerinin, kum fırtınalarının içinden,
Düşlerinde o küçük kız,
Bir dağ lalesi elinde.

Dağ Başında, Abdülkadir Bilgin


Beni bir dağ başında böyle yapayalnız kodular,
Rüzgarlara, kuşlara, bulutlara yakın,
Senin etinden, tırnağından ayrı,
Senin kokundan uzak.
Benim güzelim,
Benim ceylan bakışlım,
Benim kafamın ateşi,
Yüreğimdeki.
Mümkün mü şu anda rüzgar olmak, kuş olmak,
Şu anda üç dört portakal almak, getirmek sana,
Sana tuzlu badem,
Kabak çekirdeği.
Şu anda hiçbir şey mümkün değil.
Şu anda her şeyden ayrı, her şeyden uzağım ben.
Şu anda sadece yalnızlık ve kahır.
Hayır, güzelim,
hayır, ceylan bakışlım,
hayır, kafamın ateşi, hayır,
hayır, yüreğimdeki.
Şu anda mümkün ve güzel olan tek bir şey vardır:
Yanarak sevmek seni.

Devamını gör
Yıldızlara Özenen Şiirler
  • 13.3.2018 19:19:22
  • 0 Yorum
  • 1105

Bugün yazdığımız ve örnek verdiğimiz bir kaç şiirde tamamen yıldızlara dokunacağız sizde bunları okurken yıldızlara dokunduğunuzu hissederek şiirin ufkunuzda yer edinmesini ve duygularınıza hitap etmesini sağlayın şiirli günler dilerim sizlere...


1. İthaf 2, Turgut Uyar

Gün söner yıldızlar yanar gecelerden
Bir ölümsüz alem başlar senden yana.
Selam, ürkek ve sevgili kadın,
Selam, sabahsız gecelerden sana…

Şimdi ağlayamıyorum da kötüsü
Gözlerim dolduğu halde bazı bazı.

İçim götürmeyerek seyrediyorum,
Sağ tarafı boş kalan yatağımızı.

Bir şeyler akıyor ömrüm içinden,
Ufak tefek, süt beyaz, kan kırmızı…

Ben seni arıyorum rüyalarımda
Geceler içinde bir yıldız, bir yıldızı.


 
 

2. Benerci Kendini Niçin Öldürdü, Nazım Hikmet


Delikanlım!.
İyi bak yıldızlara,
onları belki bir daha göremezsin.
Belki bir daha
yıldızların ışığında
kollarını ufuklar gibi açıp geremezsin..

Delikanlım!.
Senin kafanın içi
yıldızlı karanlıklar
kadar
güzel, korkunç, kudretli ve iyidir.
Yıldızlar ve senin kafan
kâinatın en mükemmel şeyidir.


 
3. Yıldızlar, Oktay Rifat Horozcu

Kitabın yanında defter
Defterin yanında bardak
Bardağın yanında çocuk
Çocuğun yanında kedi
Ve uzakta yıldızlar yıldızlar

Devamını gör
Kitap Şiirlerinden İlham Almış 3 Değerli Eser
  • 13.3.2018 18:41:23
  • 0 Yorum
  • 1041

Edebiyatımızda büyük yer edinmiş kitapsal eserler yazmış şairlerin şiirlerinden bir derleme oluşturarak siz okuyucularımızın okuyabilmesi adınabuyün bir yazı oluşturmak istedik.Edebiyatın kalbine taht kurmuş ve büyük bir yeri olan bu şiirleri okumanızı tavsiye ediyoruz yazarlarımızı büyük bir rahmetle anıyoruz.

1. Masayla Kitap, Oktay Rifat Horozcu

Bir kitap duruyor masada
Çok eski bir kitap masada
Oysa bir sevginin üstünde kitap
Eski günlerden kalma masada

Odaya vuran güneş
Bir çivi yazısı masada

Evin duvarları beyaz
Damı kırmızı
İçinde bir kitap duruyor
Bir sevginin üstünde masada.

Geza Voros, Woman With A Book, 1943

2. Kitaplar Arasındaki Çiçekler, Fazıl Hüsnü Dağlarca

Bıraktın bir hatıralar yığınında beni de yavrum;
Ki sevgim verdi sana bir koku gibi bütün dünyasını.
Ve ben bu sabah vaktinde iyice hissediyorum,
Bir kitap arasına bırakılmış çiçeklerin yasını.


 
An He, Books and Art

3. Rahatı Kaçan Ağaç, Melih Cevdet Anday
Tanıdığım bir ağaç var
Etlik bağlarına yakın
Saadetin adını bile duymamış
Tanrının işine bakın.

Geceyi gündüzü biliyor
Dört mevsimi, rüzgârı, karı
Ay ışığına bayılıyor
Ama kötülemiyor karanlığı.

Ona bir kitap vereceğim
Rahatını kaçırmak için
Bir öğrenegörsün aşkı
Ağacı o vakit seyredin.

 

Devamını gör
Renk Şiirleri Ve Kattığı Anlamlar
  • 6.3.2018 18:32:05
  • 0 Yorum
  • 1178

Renklerin insanlara psikolojik etki ve izleriolduğu gibi edebiyatta da derin izler bıarakabilmiştir.

1. Kırmızı
Sıcak, ateş, kan, şehvet, aşk, samimiyet, güç, heyecan ve agresiflik gibi kavramları simgeler. Kan basıncını ve solunumu hızlandırabilir. Kırmızı, dikkat çekici bir renktir. Kırmızı renkteki kelimeler ve objeler insanların dikkatini hemen çeker. Dekorasyon ve dizayn yaparken kırmızıyı tercih edersek bu objeler hemen farkedilecektir. Kırmızı, duygusal yoğunluğu arttıran ve çoşturan bir renktir. Kırmızı kıyafetler insana özgür enerjik bir moda sokabilir.Özellikle sinirli olanlar uzak dursun bu renkten.

Kırmızı, hakimiyet kuran bir renktir. Kırmızı renk insanların zamanı unutmasına yol açar. İşte bu yüzden barlarda ve gece klüplerinde kırmızı renge ağırlık verilir. Kırmızı renk kan rengidir, asırlar boyu tehlikenin ve tahribatın simgesi olmuştur. Dur komutu bunla bağlantılı.
Kırmızı rengi tercih edenlerin kişilik analizlerinde, bu kişilerin güç ve iktidara düşkün oldukları görülür. Bu kişiler aktif, atılgan, girişken olup kazanmayı ve elde etmeyi sever. Belirleyici ve yönlendiricidir. Arzuludur, iştahlıdır, hırslıdır. Duygularını anlatırken tepkiseldir. Öne çıkma özelliği toplum tarafından fark edilir.

2. Mavi
Yalnızlığı, üzüntüyü, depresyonu, bilgeliği, güveni ve sadakati simgeler. Psikologların hasta görüşmelerinde mavi renkli giysiler asla giymemelidirler. Giyiminize yansıtırsanız karalı olduğunuz ortaya çıkacaktır. İş görüşmelerine giden kişilerin kostümlerinde mavi rengi tercih etmeleri işe kabul edilmelerini sağlayabilir. Dolayısıyla mavi en popüler renklerden biri olmasına rağmen yiyeceklerle ilgili konularda mavi kullandığında dikkatli olmak gerekir. Mavi yiyeceklerde de iştahınızı kapatacaktır o yüzden kesinlikle uzak durmalısız sağlığınız açısından.

Kilo problemi olanların evlerini maviye boyamaları, onların diyetine  yardımcı olabilir. Bu nedenle kilo problemi olanların, özellikle yemek odalarını ve mutfaklarını mavi renge boyatmaları gerekmektedir. Özellikle müşteri çekmek isteyen restoranlar kesinlikle bu renkten kaçmalılar.

Devamını gör
Duygularla Dans Eden Şiirler
  • 3.3.2018 09:29:50
  • 0 Yorum
  • 1129

Gerçekten çocukluğumdan bu yana severek beğenerek okuduğum Turgut Uyar, Cemal Süreya, Ahmed Arif başta olmak üzere Türk Edebiyatı’nın önemli şairlerimizden dizeleri sizlere sunmak istedik.Tamamen duygularımızı okşayan ve yarattıkları ahenklerle buluşarak kalbimize dokunan en kıymetli en kadim sanatçılarımızı bir araya getiridir.İşte size duygu yoğunluğu yaşatacak şiirler...Şiirle kalmanız dileğiyle sevgiler...
1. Bir Kırmızı Örtü, Turgut Uyar


Toni Schneiders, Almanya, 1951

şimdi çok değil ama karamsarım
bazı şeyleri yaşayamam
elim ellisinde bir adamın kalbini yokluyor
düzgün atışlı ağaçlı herkesle birlik
biliyorsun
sonra bütün bunların üstüne
bize yakışmayan bir bezginlik
ellerim gene de vazgeçilmez bir suda
benden ayrı yüzüyorlar dupduru
bir bozguna yukardan bakıyorum
kimseye yakışmayan bir bezginlik
beyaz bir örtü gibi üstümüzde
daha kötüsü
kırmızı bir örtü gibi

2. Onur Da Ağlar, Ahmed Arif

 
Toni Schneiders, isvicre, Zurih, 1961


Gözlerinin pınarında
Bir bulut,
Boşandı boşanacak
Nerdeyse.
Aklımdan geçenleri
Okuyorsun su gibi.
Dünya gördü
Bizi boğazladılar…

Tutma gözyaşlarını
Onur da ağlar…
Bırak yıkansın gökyüzü,
Lacivert, yeşil, altın
Işıkları günbatının.
İşte şafaktayız gene
Çırılçıplak
Ve mavi.
İşte sanki dağ yeli
Ve işte sanki meltem…

Kimse toz konduramaz
Kesip attığımız tırnağa bile.
Sen en güzel kızısın
Bütün galaksilerin
Bense tözüyüm artık
Akkor tözüyüm
Prometheus’u yakan
Kara sevdanın…

Ne alnımızda bir ayıp
Ne koltuk altında
Saklı haçımız
Biz bu halkı sevdik
Ve bu ülkeyi.
İşte bağışlanmaz
Korkunç suçumuz..

3. Leke, Gülten Akın

 
Toni Schneiders, 1950

 

öğrendik de körmüş, sanki yokmuş
ne yol ne bir geçip giden
ne kaydını tutan geçip gidenin
dediler ki
onları kilitle, anahtarı eski yerine bırak
oysa
utanılacak bir şeymiş, öyle diyor Camus
tak başına mutlu olmak
sesler ve öteki sesler, nerde dünyanın sesleri
leke dokuya işledi
susarak susarak

4. Mavi Randevu, Celal Sılay


Toni Schneiders, Norveç, 1959

Mavi bir elbiseyle gelmiştin, gökyüzü maviydi.
Getirdiğin rüzgârla ev kokuyordun..
Kolun koluma değiyordu, omzun omzuma..
Mendilin maviydi, gökyüzü maviydi..

Bin dokuzyüz kırk iki baharıydı
Bahçeli pencereler önünde geziyorduk,
Gözlerimiz buluşuyordu, ürperiyordum
Gökyüzü maviydi, mendilin maviydi

Sıcak nefesin yüzüme değiyordu
“Evlenebilir miyiz” diye sormuştum,
Yürüyüşün değişmiş, yüzün pembeleşmişti;
Mavi elbiseler içindeydin, gökyüzü maviydi.

Elini elime verdin, ayrılıyorduk,
Gözlerin gözlerimde, dudakların ıslak,
“Sık sık konuşalım” demiştin; gittin..
Mendilin maviydi, gökyüzü maviydi..

Devamını gör
Yolculuğu Resimleyen Şiirler
  • 2.3.2018 10:04:34
  • 0 Yorum
  • 1285

Yolculuğumuzda geçirdiğimiz en özel anları anlatan şiirleri inceleyelim mi?Tutkular,,özlermler,kederler,resmedilsin mi?

1. Savaş Bitti, İsmet Özel

 


Claude Monet (1840 – 1926), Train In The Snow, 1875

trende öğrenilen trende kalacak
indiklerinde üç türlü ölüm
boşaltmış olacak kompartımanları
trenli hayatların bir gereği bu
trenin bütün yolcularına ölüm
iltimas olsun diye
bir kalkış noktası hediye ederek
her birini tek tek
üç tarzda uğurluyor
durulan her istasyonda onları

2. Severmişim Meğer, Nazım Hikmet


Camille Pissarro (1830 – 1903), Lordship Lane Station, Dulwich, 1871

ama neden birdenbire keşfettim bu sevdaları Prag-Berlin treninde
yanında pencerenin
altıncı cıgaramı yaktığımdan mı
bir eski ölümdür benim için
Moskova’da kalan birilerini düşündüğümden mi geberesiye
saçları saman sarısı kirpikleri mavi
zifiri karanlıkta gidiyor tren
zifiri karanlığı severmişim meğer
kıvılcımlar uçuşuyor lokomotiften
kıvılcımları severmişim meğer
meğer ne çok şeyi severmişim de altmışında farkına vardım bunun
Prag-Berlin treninde yanında pencerenin yeryüzünü dönülmez bir
yolculuğa çıkmışım gibi seyrederek

19 Nisan 1962


3. İç Nefes, Haydar Ergülen


Edward Hopper (1882 – 1967), Compartment C Car, 1938

o bir çay istemişti, trenin içinde
biz tren yolcusuyduk, çölün içinde
ben yalnız kalmıştım, senin içinde
oysa kaç kişinin yerine sevmiştim seni!
aşkı geçtik, gözlerini açabilirsin
o bir dile sığınmıştı, sözü içinde
yolu yoluma çıkmıştı, çölü içinde
ben eski kalmıştım, senin içinde
oysa kaç çocuğun yerine övmüştüm seni!
düşü geçtik, kendine bakabilirsin
o bir bende kırılmıştı, hayli içimde
ıssız otağ kurulmuştu, canım içinde
oysa kaç bahçe yerine açmıştım seni!
kimi geçtik, kimseye sorabilirsin

 

Devamını gör
Özdemir Asaf’ın İlk 3'e Girecek Muhteşem Şiirleri
  • 1.3.2018 16:02:09
  • 0 Yorum
  • 1031

Sanatçımızın geniş coğrafyalara yayılabilmesinin  temel nedeni  yazdığı kısa şiirleriyle çok kısa bir zamanda ününün çok geniş kısımlarda boy göstermiş olmasıdır.

Özdemir Asaf, “Yaşadıklarımı şiirlerimde en yoğun yönleriyle, en kesin sandığım biçimlerde, en kısa olduğuna inandığım ölçülerle verdim, veriyorum, vereceğim.” demiştir. 

Kendisi birçok dalda ün kazanmış ve bir çok dalda ödül almıştır.Ayrıca bir çok meslek dalında boy göstermiş ve ayakta kalabilmeyi başarabilmiştir. Kensisi katikatürist,grafikerlik ve yazarlık yapmıştır.

 

1. Bir Bir
Kendisinin en sevdiğim şiirlerinden birisidir ve küçüklüğümden beri severek okurum.

 


Gürbüz Doğan Ekşioğlu – Aşk

Seni bende, beni sende arıyorlar,
Beni senden, seni benden tanıyorlar,
Bir birim gibiyiz tümünün gözünde,
Yarımlarımızı bütün sayıyorlar…

2. Yalnızlık Paylaşılmaz

İnsanı hayatın en can alıcı noktalarında biriktirmiş ve hayatın tam tutunamadığı bir safhasındayken en zayıf olduğu yerlerde yakalayabilmiştir.

 


Gürbüz Doğan Ekşioğlu – Uçurum

Yalnızlık, yaşamda bir an,
Hep yeniden başlayan..
Dışından anlaşılmaz.

Ya da kocaman bir yalan,
Kovdukça kovalayan..
Paylaşılmaz.

Bir düşün’de beni sana ayıran
Yalnızlık paylaşılmaz
Paylaşılsa yalnızlık olmaz

3. Evrensel Balad
İsmine bile hayran olduğum en mükemmel şiirlerinden birisidir.

Gürbüz Doğan Ekşioğlu – Deniz

Bir öykümüz olsa, duyan öyküsü sansa…
Öykümüz böylece dallanıp-budaklansa..
Bir seviden, bir övüden, o bizim öykümüzden
Giderek buluşan eller evreni sarsa..
Öykümüz de büyür büyüklüğümüzden;
Herkes sevisinde evreni kucaklarsa.

Devamını gör
Ünlü Şairlerden Şehirlere Dair Şiirlerimiz
  • 26.2.2018 13:41:19
  • 0 Yorum
  • 817

Ülkemizin çok değerli sanatçılardan ve dünyadan bir çok şiir severe biricik incilerimiz memleketimizin güzelim şehirlerine itafen yazılmış şiirlerden kesitler.Gelin hep birlikte memleketin binbir bucağından bağrından gelmiş  alıntılara bir bakalım.

1. Şehir, Konstantinos Kavafis

Bir başka ülkeye, bir başka denize giderim, dedin
Bundan daha iyi bir başka şehir bulunur elbet.
Her çabam kaderin olumsuz bir yargısıyla karşı karşıya;
Bir ceset gibi gömülü kalbim.
Aklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede?
Yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam,
kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün,
boşuna bunca yıl tükettiğim bu ülkede.


 
Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın.
Bu şehir arkandan gelecektir.
Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın,
aynı mahallede kocayacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda.
Başka bir şey umma
Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte,
öyle tükettin demektir bütün yeryüzünü de.

 


2. Kaybolan Şehir, Yahya Kemal Beyatlı

Vaktiyle öz vatanda bizimken, bugün niçin
Üsküp bizim değil? Bunu duydum, için için.

Kalbimde bir hayâli kalıp kaybolan şehir!
Ayrılmanın bıraktığı hicran derindedir!

Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene,
Biz sende olmasak bile, sen bizdesin gene.


 


3. Bursa’da Zaman, Ahmet Hamdi Tanpınar

Bursa’da bir eski cami avlusu,
Küçük şadırvanda şakırdayan su;
Orhan zamanından kalma bir duvar…
Onunla bir yaşta ihtiyar çınar
Eliyor dört yana sakin bir günü.
Bir rüyadan arta kalmanın hüznü
İçinde gülüyor bana derinden.
Yüzlerce çeşmenin serinliğinden
Ovanın yeşili göğün mavisi
Ve mimarîlerin en ilâhisi.

Bir zafer müjdesi burda her isim:
Sanki tek bir anda gün, saat, mevsim
Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın
Hâlâ bu taşlarda gülen rüyanın.
Güvercin bakışlı sessizlik bile
Çınlıyor bir sonsuz devam vehmiyle.
Gümüşlü bir fecrin zafer aynası,
Muradiye, sabrın acı meyvası,
Ömrünün timsali beyaz Nilüfer,
Türbeler, camiler, eski bahçeler,
Şanlı hikâyesi binlerce erin
Sesi nabzım olmuş hengâmelerin
Nakleder yâdını gelen geçene.

Bu hayâle uyur Bursa her gece,
Her şafak onunla uyanır, güler
Gümüş aydınlıkta serviler, güller
Serin hülyasıyla çeşmelerinin.
Başındayım sanki bir mucizenin,
Su sesi ve kanat şakırtılarından
Billûr bir âvize Bursa’da zaman.

Yeşil türbesini gezdik dün akşam,
Duyduk bir musikî gibi zamandan
Çinilere sinmiş Kur’an sesini.
Fetih günlerinin saf neşesini
Aydınlanmış buldum tebessümünle.

İsterdim bu eski yerde seninle
Başbaşa uyumak son uykumuzu,
Bu hayâl içinde… Ve ufkumuzu
Çepçevre kaplasın bu ziya, bu renk,
Havayı dolduran uhrevî âhenk..
Bir ilâh uykusu olur elbette
Ölüm bu tılsımlı ebediyette,
Belki de rüyâsı bu cetlerin,
Beyaz bahçesinde su seslerinin.

Devamını gör
Kalbimizde Yer Edinmiş Sanatçıların Şiirlerinden Derlemeler
  • 23.2.2018 14:35:50
  • 0 Yorum
  • 863

Türk Edebiyatı denilince kalbimize taht kurmuş kişiler ve eserlerinden bahsetmek çok zor hepsi geçmişten bu güne okuyucularına güzel eserlerle hitap edebilmişler. Hatta ve hatta şunun söyleyebilirimki şu ana bile eserlerini 

yaşatabilecek kadar içimizde saklamışız ki üzerimize derin izler bırakmışlar.Biz sizler için Turgut Uyar, Cemal Süreya, Nazım Hikmet, Edip Cansever, Can Yücel, Attila İlhan, Orhan Veli, Necip Fazıl gibi değerli yazar ve 

sanatçılarımızdan azıcık bir derleme yapmak istedik .

1. Cemal Süreya – Sevgilim Ben Şimdi

“Sevgilim ben şimdi büyük bir kentte seni düşünmekteyim
Elimde uçuk mavi bir kalem cebimde iki paket sigara
Hayatımız geçiyor gözlerimin önünden
Çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz
Ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz.
Çiçekler, çiçekler, su verdim bu sabah çiçeklere
O gülün yüzü gülmüyor sensiz
O köklensin diye pencerede suya koyduğun devetabanı
Hepten hüzünlü bu günlerde”

2. Nazım Hikmet – Ne Güzel Şey Hatırlamak Seni

“Ne güzel şey hatırlamak seni.
Sana tahtadan birşeyler oymalıyım yine:
bir çekmece bir yüzük,
ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım.
Ve hemen fırlayarak yerimden
penceremde demirlere yapışarak
hürriyetin sütbeyaz maviliğine
sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım…

Ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinde,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken…”

3.Attila İlhan – Yağmur Kaçağı

“Elimden tut yoksa düşeceğim…
yoksa bir bir yıldızlar düşecek…
eğer şairsem beni tanırsan…
yağmurdan korktuğumu bilirsen…
gözlerim aklına gelirse…
elimden tut yoksa düşeceğim…
yağmur beni götürecek yoksa beni…”

4.Küçük İskender – Yağmura Çok Teşekkür Ederim

“yağmura çok teşekkür ederim
bu gece yalnızca cesedime yağdı

bana bir şey olursa diye korktum
seni birkaç saniye düşünürsem;
düşünürken üşürsem diye korktum
oturup siyah portakallar yedim
oturup korkunç kitaplar okudum
içimde bir sıkıntı gibi cinayet
içimde bir sığıntı gibi telaş
içimde felaket gibi bir merak
hislerimin uzağına düştüm, şimdi çok üzgünüm
şimdi çocukluğumun uzağına da düştüm
daha da düşersem diye korktum”

5.Orhan Veli Kanık- Anlatamıyorum


“Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.”

Devamını gör
Şiire Dair Konuşulacaklarımız Var...
  • 20.2.2018 14:26:03
  • 0 Yorum
  • 827

Değerli şiirseverler, size önce şiiri tanımlayayım.Biz hep şiir deyince, insanların duygu ve düşüncelerini belli kalıplar dahilinde ve coşkulu bir dille anlattığı yazılar olarak düşündük,oysaki şiir bundanda öteydi biz farkına varamadık...
Şiirin şiir olabilmesi için herşeyden önce okuyucusuna şarkı söylemeli,ses uyumu yani ahenk olmalıdır. Okuyanın kendinden geçirmeli, adeta bir musiki gibi çınlamalıdır. Okuyanın tüm duygularını harakete geçirerek dans ettirmeli.


Hemen her konuda şiir yazılabilir. Zaten anlattığı konulara göre şiirleri farklı gruplarda ele almak mümkün olabiliyor. Örneğin aşk, sevgi, duygusallık gibi konuları ele alan şiirlere lirik şiir diyoruz; yahut kahramanlık konularını anlatan şiirlere epik şiir ismini verebiliyor. Kısacası şiirde ele alınan konuya göre farklı isimlerle anıyoruz. Şiirin bir de ölçülü ve serbest şiir sınıflamaları var. Ölçülü şiirde, dize sonlarında kafiye ve redif dediğimiz ses benzerlikleri oluyor ve her mısranın hece sayısı eşit oluyor. Serbest şiirde öyle bir kısıtlama yok. Bir anlamda serbest şiiri, düz yazıya benzetebiliriz.Birçok yazar şiiri hep farklı dilde tanımlamış.Kimisi musikiye bir lisan demiş kimisi kelimelerle güzel şekiller kurma sanatı demiş.Ben şiirin akıldışı olduğuna katılıyorum, artık bunun karşısında şaşkınlık duymayanlar, şiiri gerçekten duyabilirler mi ? İnsanoğlunun en büyük yaratılarından biri olan bu akılalmazlık bilgi
nesnesine dönüşmekle kendi kendisini yitirebilir mi? Değişik yönlerden beni inandırmaya çalıştıkları şey, hiç kuşkusuz bu olsa gerek. İnsana ait tüm nesneler gibi, şiirin de eskidiği ve yaşayan her varlık
gibi kendi kendisini yenilediği gün gibi ortadayken, kim bilir, hangi ebedi şiir adına yapıyorlar bunu?Şiir durgun bir hal aldığında, bir bilgi nesnesine dönüştüğü kuşkulandırmaz insanı...

Şunu unutmayınız,şiir aslında insanlığı varolmayı anlatır bize...Kağıtlara döktüğümüz tüm kelimeler siirin kendisini özetler...

Devamını gör
İnsanlar
  • 4.1.2018 15:33:02
  • 0 Yorum
  • 982

İnsanlar
Kokularını da kendileriyle getirir,
Bırakır
Ve giderler
İnsanlar,
Bir gün gelir ve diğer gün giderler
Ama
Rüyalarımızda kalırlar
İnsanlar,
Bir gün gelir ve diğer gün giderler
Ama
Dünlerini kendileriyle götüremezler
İnsanlar
Gelirler
Hatıralarını bırakır
Ve giderler
İnsanlar
Bir gün gelirler
Ve takvimin bütün yaprakları ilkbahar olur
Ve bir gün gittiklerinde
“Dört mevsim sonbaharı”
Kendileriyle götürmezler
Ama geldiklerinde
Kendi şarkılarını mırıldanır
Ama gittiklerinde
Onu götürmezler
İnsanlar
Gelir ve giderler
Ama özlemlerimizde
Şiirlerimizde
Ve gecemizin ıslak rüyalarında
Hep kalırlar…
Bırakmayınız
Bir gün getirdiğiniz bütün her şeyi
Götürünüz
Gittiğinizde
Asla insanın uyku ve hatıralarına geri
Dönmeyiniz…

Herta Müller

Devamını gör
Ayrılıklardan
  • 3.1.2018 16:15:48
  • 0 Yorum
  • 1025

Böyle sessiz ayrılıklarda,
her şey önceden belli olur.
en güzel zamanında, aşkın ve hayatın
insan deli olur…

O, kadırga taraflarında bir evden çıkmıştır.
masum bir yalanla -halama diye-
gözleri pabuçlarında, mahcup
ellerine yapışmış gibidir
harçlığından arttırıp aldığı
sevimli hediye…

ah, insan nasıl çıldırmaz nasıl
bir çaresizlik,
bir umutsuzluk sarmış her yanı.
aranızdan insanlar geçer.
bulutlar geçer.
O, kırmızı mürekkep gibi dudaklarıyla, zoruna
utanarak gülümsemeye çalışır.

bu gülüş en aldatmazıdır vaatlerin.
yıllarca sonra bir uzak gurbette bile;
zulmüne dayanılmazken yalnız saatlerin,
bir yeşil yaprak üstünde gözlere,
görünür, uzaklaşır…

TURGUT UYAR

Devamını gör
Her Şeyin Yüreği Vardır
  • 29.12.2017 16:05:59
  • 0 Yorum
  • 787

Her şeyin yüreği vardır.

Toprağın yüreği tohumdur
acı acı çatlar.

Göklerin yüreği güneştir
ışık ışık oynar.

Aşkın yüreği susuzluktur
sevgi sevgi sızlar.

Şiirin yüreği sevinçtir
kıpır kıpır eder.

Tarih’in yüreği insandır
kavga kavga yanar.

İnsanın yüreği barıştır
tıkır tıkır atar.

Erdal ALOVA

Devamını gör
Köroğlu
  • 28.12.2017 15:03:29
  • 0 Yorum
  • 866

Mert dayanır namert kaçar,
Meydan gümbür gümbürlenir.
Şahlar sahi divan açar,
Divan gümbür gümbürlenir.

Yiğit kendini övende
Toplar menzili döğende
Kılıç kalkana değende
Kalkan gümbür gümbülenir.

Ok atılır kal'asından
Hak saklasın belasından
Köroğlu'nun narasından
Dağlar gümbür gümbürlenir.
Köroğlu 

Devamını gör
Üçüncü kanto (Dante- ilahi Komedya)
  • 22.12.2017 16:06:16
  • 0 Yorum
  • 1012

“Buradan gidilir acılar kentine,

buradan gidilir bitmek bilmeyen acıya,
buradan gidilir yitmiş insanlar arasına.

Adalet yol gösterdi ulu rabbime,
kutsal güç, yüce bilgelik, ilk sevgi
yarattı beni.

Benden önce her şey sonsuzdu;
sonsuza dek süreceğim ben de.
İçeri girenler, dışarıda bırakın her umudu.”

Bir kapının üstünde koyu renkle
yazılı bu sözleri görünce:
“Usta” dedim, “beni ürkütüyor bu sözlerin anlamı.”

O, içimden geçenleri anlamıştı:
“Burada her türlü korkuyu bırakmalı,
ödlekliğin kökünü kazımalı.

Sana söylediğim yerdeyiz şimdi,
akıl hâzinelerini yitirdikleri
için acı çekenleri göreceksin.”

Sonra eliyle tutup elimi,
gülümseyerek yüreklendirdi,
gizlerin içine soktu beni.

Burada ağlamalar, inlemeler, yakınmalar
uğulduyordu yıldızsız gökte,
gözlerimden yaşlar boşandı benim de.

Çeşitli diller, iğrenç küfürler,
acıdan yakınanlar, öfkeden bağıranlar,
yüksek sesler, boğuk sesler, çırpan eller,

sonsuza dek karanlık bu havada,
bir kasırgada savrulan kumlar gibi
kendi ekseninde dönen bir uğultu oluşturuyordu.

Korkudan başım dönüyordu.
Dedim ki: “Usta bu duyduklarım ne?
Acıya yenik düşen bu insanlar kim? ”

Dedi ki: “Bu rezil durumdakiler
kötülük de, iyilik de yapmadan
yaşamış olanların ruhları.

 

****

 

 

Devamını gör
Bana Baktın Gözlerinle
  • 20.12.2017 16:16:05
  • 0 Yorum
  • 808

Bana Baktın Gözlerinle (Sait Maden çevirisi)

Bana baktın gözlerinle ıssız ufka dek
Anılardan yıkanmış gözlerinle
Bana baktın saf unutuş olan gözlerinle
Bana baktın üzerinden belleğin
Başıboş nakaratlar üzerinden
Solmuş güller üzerinden
Aldanmış mutluluklar üzerinden
Yürürlükten kalkmış günler üzerinden
Mavi unutuş olan gözlerinle baktın bana
Bir şeycikler anımsamıyorsun olan bitenden
Sevgilim
Anımsamıyorsun insanları görünümleri
Gittin kendi kendinden duman dalgaları gibi
…………
Sana söz geçmişten konuşmayacağım bir daha
Bugün adımlarından başlıyor her şey
Bir kıvrımıdır giysinin bana yaşamaktan kalan
Başka şeyin yeri olmadı seni buluyorum en sonunda ben
Sevgilim sevgilim inanıyorum sana

Devamını gör
HANİ KURŞUN SIKSAN GEÇMEZ GECEDEN
  • 19.12.2017 15:51:55
  • 0 Yorum
  • 895

Yiğit harmanları, yığınaklar,

Kurulmuş çetin dağlarında vatanların.
Dize getirilmiş haydutlar,
Hayınlar, amana gelmiş,
Yetim hakkı sorulmuş,
Hesap görülmüş.
Demdir bu...

Demdir,
Derya dibinde yangınlar,
Kan kesmiş ovalar üstünde Mayıs...
Uçmuş, bir kuştüyü hafifliğinde,
Çelik kadavrası korugan'ların.
Ölünmüş, canım,ölünmüş
Murad alınmış...

Gelgelelim,
Beter, bize kısmetmiş.
Ölüm, böyle altı okka koymaz adama,
Susmak ve beklemek, müthiş
Genciz, namlu gibi,
Ve çatal yürek,
Barışa, bayrama hasret
Uykulara, derin, kaygısız, rahat,
Otuziki dişimizle gülmeğe,
Doyasıya sevişmeğe,yemeğe...
Kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri,
Asıl, bizim aramızda güzeldir hasret
Ve asıl biz biliriz kederi.

İçim, bir suskunsa tekin mi ola?
O Malta bıçağı,kınsız,uyanık,
Ve genç bir mısradır
Filinta endam...
Neden, neden alnındaki yıkkınlık,
Bakışlarındaki öldüren buğu?
Kaç yol ağlamaklı oluyorum geceleri...
Nasıl da almış aklımı,
Sürmüş, filiz vermiş içimde sevdan,
Dost, düşman söz eder kendi kavlince,
Kınanmak, yiğit başına.
Bu, ne ayıp, ne de yasak,
Öylece bir gerçek, kendi halinde,
Belki, yaşamama sebep...

Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.
Hani, kurşun sıksan geçmez geceden,
Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık...
Ve zehir - zıkkım cıgaram.
Gene bir cehennem var yastığımda,
Gel artık...

AHMED ARİF

Devamını gör
Sevgilim, bir günün
  • 18.12.2017 16:44:41
  • 0 Yorum
  • 790

Sevgilim, bir günün ortası şimdi
Taşıtlar hızla gelip geçiyor, her yer kalabalık,
Ben seni düşünüyorum bir bodrum kahvesinde
Uzat bana uzat ellerini
İzinli askerler görüyorum, kırıtarak yürüyen işçi kızlar
İstanbul her günkü yaşantısı içinde, uğultulu,
Güvercinler güneşten bir sessizliği biriktiriyor

Ben seni düşünüyorum seni
Hani tıpkı o ilk günlerdeki gibi
Kalbim diyorum kalbim
Daha dün tezgâhtan çıkmış bir su sayacı gibi
Aşkı anılar besliyor düşler kadar
Bu yüzden diyorum ki aşk eskidikçe aşktır
Sevgi eskidikçe sevgi.

Günümüz ekmeğimiz, türkümüz
Çoluğumuz çocuğumuz
Binalar yan yana yükselip gidiyor
Vapurların ağzı köpük içinde
Uzaklarda ne kapılar açılıyor
Trenin biri bir istasyona varıyor
Ordan çıkıyor biri.

Her şey biliyor her şey
Sen biliyor musun bakalım
Seni nice sevdiğimi?
Üstüne titrediğimi?
Geldiğimi?
Gittiğimi
Hadi!

cemal süreya

Devamını gör
AŞKLA SANA
  • 12.12.2017 17:12:24
  • 0 Yorum
  • 780

***

alnını
dağ ateşiyle ısıtan
yüzünü
kanla yıkayan dostum
senin
uyurken dudağında gülümseyen bordo gül
benim kalbimi harmanlayan isyan olsun
şimdi dingin gövdende
uğultuyla büyüyen sessizlik
birgün benim elimde
patlamaya sabırsız mavzer olsun
başını omzuma yasla
göğsümde taşıyayım seni
gövdem gövdene can olsun

söyle bana ey
ölümün açıklayıcı pervanesi
hangi yavru tek başına yiğittir
hangi yangın bir başına söndürülür
ah herkes susuyor
hiçkimse bilmiyor içimin yangınını
ah herkes mi susuyor
kalbimi kalbine bağladığım dostum
ah herkes mi susuyor
kalbi kalbimize benzeyen dostlar
bir çarmıh gibi bırakıyorken kendini dünyaya
hayatın ateş renkli kelebekleri
bir bir tutuluyorken korkunç koleksiyonlar için
ah herkes mi susuyor

bağırsam içimdeki dehşeti
hırsım deler mi toprağı
beni
acısıyla onduran
dostumu
aşkla vurduran hayat
sana
yaşananla harlanan bağrımın sevdasını akıttım
dünyanın yeni baharına
çatlarken kadim güneş
bağrım delinirken fidanların kanıyla
anamın doğurgan karnıdır diye
sevgilimin sütlenecek göğsüdür diye
dostumun üretken gülüdür diye
sana bağlandım
sana sarıldım

beni umutsuz koma
tarihle avutma beni
çünki aşkla sınanmışım sana
sana yangınla, suyla, ateşle
ölümle, yaprakla, şiirle sınanmışım
ey yaşarken kanayan acı
şimşekli gök, tufan, kan fırtınası
uçurum kıyısında hızla büyüyen ot
yapraksız bir ölümün anısı için
körpecik kuzuların derisi için
beni tarihle avutma
umutsuz koma beni

akıtsam deliren sevdamı
köpürürmü hayatı besleyen su
ey benim
yedi başlı kartalım
her başını
bir dağ başlangıcında koyanım
senin
böyle diri bir akarsu gibi kıvrılan gövdendir
bizim aşkımızı solduranların korkusu
çünki elbette bir su
kendi akacağı toprağın sertliğini bilir
ve suyun gövdesiyle yırtılınca toprak
artık ırmak mı ne denir
işte devrim
ona benzer bir akışın hızına denir
yarın ne olur bilirim ben
bahar gelir, otlar büyür
ölüm de yapraklanır
bir dağ bulur uzun uzun bakarım
bir çam ağacı gölgesi
güzel kokular veren
bir damla güneş görünce
sana da gülümseyeceğim yarin

şimdi senin uzanıp yattığın otlarda
yarın yeni bir yeşillik büyüyecek

arkadaş zekai özger

Devamını gör
Şiirimizin Unutulmaz 5 İsmi
  • 11.12.2017 17:52:55
  • 0 Yorum
  • 767

Nâzım Hikmet

“vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan, 
                            ben vatan hainiyim. 
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla: 
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.”

Hayatında eserleri kadar davaları ve sürgün yılları da büyük önem arz eden Nâzım Hikmet hakkında o kadar çok dava açılır ki belki de bu sebeple birçoğu Nazım'ı "romantik devrimci" diye tanımlar. Ama şiirleri, oyunları ve romanlarının yanı sıra akıldan çıkmayan ve onu en iyi tanımlayan ifade “Mavi Gözlü Dev” dir.

Cem Karaca, Fuat Saka, Ezginin Günlüğü, Zülfü Livaneli gibi sanatçı ve gruplar tarafından bestelenir şiirleri. Hatta "Nikbinlik" şiiri bestelenmekle kalmaz “Güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli günler göreceğiz…” dizesi dergilere motto olur.

Cemal Süreya 

“Senin bir havan var beni asıl saran o 
Onunla daha bir değere biniyor soluk almak”

Osman Mazlum, Ali Fakir, Dr. Suat Hüseyin, Hasan Basri, Cemasef, Charles Suares, Suna Gün, Ali Hakir, Hüseyin Karayazı, Adil Fırat, Genco Gümrah, Ahmet Gürsu, Birsen Sağanak... 59 yıllık yaşamına birçok takma ad ve birbirinden güzel eserler sığdırır şair. Bunca ismin yanında soyadının da bir hikâyesi vardır. Üvey kızı Gonca Uslu'nun aktardığına göre iddiaya girmeyi çok seven şair, arkadaşıyla bir telefon numarası üzerine iddiaya girmiş, kaybederse soyadındaki "y" harfinden birini sildireceğini söylemiş. İddiayı kaybetmiş ve Süreyya olan soyadını Süreya olarak değiştirmiştir.

Müfettişlik, darphane müdürlüğü, danışma kurulu üyeliği, editörlük, çevirmenlik gibi geçinmek için birçok işte çalışır. Bunların yanında ara verse de uzun yıllar Papirüs dergisini çıkarır. İkinci Yeni hareketinin önde gelen şairlerinden olmasına rağmen günümüzde daha çok Tomris'e olan aşkı ile konuşuluyor.

Edip Cansever

“Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar
Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
Mendilimde kan sesleri.”

Kartvizitini görenler vardır muhakkak, Kapalıçarşı'da turistik eşya ve halı ticareti ile uğraşır. 1976’ya kadar ticaret ve edebiyat hayatında beraber yer etse de 1976’dan sonra yalnızca şiirle uğraşır. Günümüzde okurlar onu da Tomris’e olan aşkından ya da duvar yazılarından tanısa da unutulmaz birçok eseri var.

?İkinci Yeni'nin en güzel şiirlerini ortaya koyan Cansever, 17-18 yaşlarındayken komşuları Nigar Hanım'ın kardeşi Ahmet Hamdi Tanpınar'a ilk şiirlerini göstermeyle başlar yolculuğuna. 1953'te Nokta dergisini çıkarır, genç şair ve yazarlarla tanışma fırsatı bulur. Ardından yayımladığı kitaplarıyla da kendisine özgü bir şiir evreni kurar. Sürekli yazması ve ilgileri üzerinde tutması belki de en dikkat çekici yönüydü. Bodrum’da tatildeyken beyin kanaması geçirir, tedavi için getirildiği İstanbul’da 28 Mayıs 1986’da yaşamını yitirir.

Turgut Uyar

“Hüzünlü bir çocuktum. Nedense hep ağlamaya hazır.
Ağabeyim bana sataştıkça annem “Yapma oğlum” derdi ona, “O içli bir çocuk…”

Subay olan babasının ailesinden uzakta yaşamak zorunda kalması sebebiyle bir yanı eksik kalan Turgut Uyar, biraz daha hüzünlü bir çocuk olarak büyür. İlk şiiri 1947'de Yenigün dergisinde yayımlanır. Bundan hemen iki sene sonra hece ölçüsüyle yazdığı ilk kitabı Arz-ı Hal çıkar. İkinci Yeni akımının öncüleri arasında kalan Uyar'ın belki de en çok bilinen şiiri Göğe Bakma Durağı’dır. Okur tarafından benimsenir, filmlerde, şarkılarda yer eder dizeleri...

Tomris ile olan aşkları, evliliği uzun yıllardır anlatılır. Toplumsal konulara ve bireyin iç dünyasına yönelir şiirlerinde, özellikle yaşamının son dönemlerinde sınıfsal mücadeleyi konu edinir. Alkol tüketimi siroza yol açınca zor günler başlar Uyar için ve şair 22 Ağustos 1985'te yaşama veda eder.

Nilgün Marmara

"Ey, yüzleri

bir babakuş gölgesine

çakılmış olanlar,

Üzgün adım, ileri marş!"

İstanbul'da doğup büyüyen Nilgün Marmara , Boğaziçi Üniversitesi'nde İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde eğitim alır. Sylvia Plath üzerine uzun süre incelemeler yapan ve bu konudan tez çıkaracak kadar etkilenen Marmara'nın bu çalışması Türkçe'de "Sylvia Plath'ın Şairliğinin İntiharı Bağlamında Analizi" olarak yayımlanır. Çeşitli dergilerde yazan Marmara, 13 Ekim 1987'de 29 yaşındayken o zamanın şair ve yazarlarının toplanma mekânı olan Kızıltoprak’taki evinin penceresinden atlayarak intihar eder. Slyvia’nın da 30 yaşındayken intihar etmesi sebebiyle uzun zaman intiharları birbirine benzetilir. 

Vasiyeti üzerine Daktiloya Çekilmiş Şiirler ve Metinler adlı kitapları eşi Kağan Önal tarafından bastırılır, o dönem oldukça tartışma yaratan Kırmızı Kahverengi Defter’i ise Gülseni İnal tarafından hazırlanıp yayımlanır.

- Osman Palabıyık

Devamını gör
Hallacilerden Derlemeler
  • 8.12.2017 17:20:45
  • 0 Yorum
  • 961

Dâr olam girdâr olam Mansur olam ber-dâr olam
Ten olam hem can olam hem in olam hem an olam (Yunus Emre)

Mest olub söyler enelhak aşk ile âlemde bil
Ya’ni kim Mansûr-ı âşık oluben berdâr mest (Seyyid Nesimî)

Biz habîbin zülfünün dârında Mansûr olmuşuz
Aşk ile çün kim Ene’l-Hakdan haberdârız bugün (Aşkî)

Çün fenâ dârında menlik Mansûr’u berdâr eyledi
Dost eşiğinde “enelhak” nevbetin urdu bu aşk (Eşrefoğlu Rûmî)

Merâm-ı râz-ı aşk-ı ketm idi Mansûr-ı berdârın
Deyip gitti Enelhak nâmını ketm etti Dimdâr’ın (İzzet Molla)

Ol cemâle şöyle kıldı âşık u şeydâ beni
Eyleyiser âkıbet Mansûr-veş berdâr-ı aşk (Muradî)

Münkirin gıdası Hakk’tan kesildi
Nesimi yüzüldü Mansur asıldı
Dünya yedi kere doldu, ıssıldı
Dolduran Muhammed eken Ali’dir (Pir Sultan Abdal)

Mansur “enelhak” der Bağdat şehrinde
O şehit düştü Kerbela çölünde
Süngüsü elinde tirkeş belinde
Gel dinim imanım Hasan Hüseyin (Kul Hüseyin)

Devamını gör
RİNDLERİN AKŞAMI
  • 4.12.2017 13:25:27
  • 0 Yorum
  • 962

 

  Dönülmez akşamın ufkundayız.Vakit çok geç;
  Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
  Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
  Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
  Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
  Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
  Geçince başlayacak bitmeyen sükunlu gece.
  Guruba karşı bu son bahçelerde, keyfince,
  Ya şevk içinde harab ol, ya aşk içinde gönül!
  Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahud gül.

    
                        Yahya Kemal BEYATLI

Devamını gör
Senin Bıraktığın Yerden Allah-u Ekber
  • 30.11.2017 12:38:34
  • 0 Yorum
  • 874

I.

Geceye koyuldum.
Yıldızları dürüp kaldırmışsın
Çözdüm indirdim
Aya gayri ihtiyari baktım, yıkanmış ağlıyordun
Mintanımı değiştirdim, gürze gül çaldım
Şems derlerdi inanmazdım
Sen kın dedin, inandım

II.
Yol sürüyor.
Geceyi felç eden sessizliği yaka cebimden söküyor
Ve ayaklarıma ilave ediyorum
Sanki akdeniz benim oğlum değil
Künye kayıp
Fünye çekili
Gönyeyi kaptırdığım çingeneyse
Çoktan Buhara’yı yakmış olmalı
Ki bu, lüzumundan fazla para harcıyoruz demektir.

III.
İşi bıraktım
Artık aynaya da bakmıyorum
Çünkü
İlan etmek;
Seccadeyi aynı anda kendi gırtlağına da uygulamaktır.

IV.
Seni seviyorum.

 

 

 

    Ah Muhsin Ünlü

Devamını gör
Dönerim Sana (Gönül Gönensin çevirisi)
  • 28.11.2017 13:06:34
  • 0 Yorum
  • 972

 

Sonunda limana döner bütün filolar,
bütün trenler soluk soluğa koşarlar gara;
ben hepsinden çok daha hızlı koşarım sana
büyük bir aşkla sevdiğim için
beni sana çekip sürükleyen bir aşkla.
Hani cimri şövalyesi Puşkin’in
iner ya bodrumunu gezinip seyretmeye,
sevgilim, ben de döner dolaşır sana gelirim.
Tapınır yüreğim benim için çarpan yüreğine.
Günsonu sen sevinçle dönersin ya evine,
yıkanır arınır çıkarsın ya banyodan,
ben de aynı sevinçle dönerim sana;
sana doğru koşarım evime döner gibi..
Yeryüzündeki tüm insanlar sonunda
toprak ananın koynuna dönmezler mi?
Hepimizin en son döndüğü yuva.
İşte benim yüreğimde de sanki
öyle bir şey var ki sana çekiyor beni;
daha senden ayrıldığım anda,
uzaklaşmadan içimi kavurur dönme isteği.

mayakovski

Devamını gör
Bu aşk burada biter
  • 23.11.2017 12:54:09
  • 0 Yorum
  • 878

Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim

Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
Bu aşk burda biter iyi günler sevgilim
Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider

Bir hatıradır şimdi dalgın uyuyan şehir
Solarken albümlerde çocuklar ve askerler
Yüzün bir kır çiceği gibi usulca söner
Uyku ve unutanlık gittikce derinleşir

Yan yana uzanırdık ve ıslaktı çimenler
Ne kadar güzeldin sen! nasıl eşsiz bir yazdı!
Bunu anlattılar hep, yeni yiten bir aşkı
Geçerek bu dünyadan bütün olu şairler

Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider

Ataol Behramoğlu 

Devamını gör
Beni anla...
  • 22.11.2017 13:07:26
  • 0 Yorum
  • 2102

Kimsenin görmediği yerlerden bak bana.
Kimsenin anlamadığı yerden anla.
Beni duy.
Sessiz çığlıklarımı, mağrur kacışlarımı anla.
Bir bir törpüle ruhuma batan köşelerimi, sivri uçlarımı.
Sokağımdan geç, bak nasıl kirli duvarlarım.
İlmek ilmek nakışladığım bu nefreti söküp al bakışlarımdan.
Kirlenmiş gökyüzüme bir güvercin sal balkonundan.
Karanlık gecelerimi al benden.
Öyle çok karanlığım ki anlatamam.
Bakışlarındaki gündüzleri getir bana.
Beni anla.
Yangınlarıma rüzgar oluyorlar, söyle olmasınlar.
Söndürmelerini beklemiyorum, ama söyle onlara,  ateşimi körüklemesinler daha fazla.
Beni alıkoy göğüs kafesinde.
Beni anla.
Yolculuklar çekiyor içim.
Uzun yolculuklarımın varışı ol.
Ölümlerden yorulmuş ülkemin barışı.
Ruhumun her bir karışı.
Gözlerimin karası.
İçimin iyileşmiş yarası.
Fukara kalbimin nafakası.
Ölü doğmuş çocuklarının anası.
Ol.
Yalnızca olsan da, ol.
Yalnızca var ol.
Yeter.

Puslu bakıyorum dünyaya.
Gel, dağıt sislerimi, görüş mesafemi uzat.
Beni anla.
Ben bu yaşamak denen oyunun sonunu getirmek için gerekli donanıma sahip değilim, beni eğit.
İçimdeki çocuğun saçları ağardı, bizi kurtar bu erken yaşlanmak sancısından.
Beni kendine tabii tut, yalnızca senden sorumlu olayım.
Kirpiklerimdeki ceset parçalarını temizle gülümseyişinle.
Gülümse.
Bana rağmen gülümse, dünyaya rağmen gülümse, çirkinligime rağmen gülümse.
Yani, beni anla diyorum işte.
Yorgunum, anla, mecalim yok başka türlüsünü anlatmaya.
Düştüğüm kuyuları toprakla doldur.
Bırak üzerimde çiçekler yetişsin.
Zira, duvarlarına tırnak izlerimle adını kazdığım kuyuların hepsi, kasvetiyle bir mezar sayılır.

İsteksizliğimi, yorgunluğumu, çekingenliğimi mazur gör.
Şimdiye kadar belki üç kez ölmem gerekiyordu.
Ölemiyorum.
Beni anla.
Beni diğerlerinden ayır.
Onlardan iyi olduğum için değil, yalnızca bunu istediğin için.
Ayır beni onlardan.
Gidelim.
Nereye, ne zaman, ne kadar, nasıl gittiğimizi bilmeden gidelim.
Gitmek eyleminin kendisi olalım hatta.
Felaketlerimi, içimdeki gömülmeyi bekleyen cesetleri gözlerimde saklıyorum.
Kaçmaktan başka çarem yok.
Beni anla.
Yorgunum birine kendimi anlatmaya.
Birini tanımaya.
Yorgunum.
Yaşamaya ve hatta ölmeye yorgunum.
Dedim ya şimdiye dek belki üç kez ölmüş olmam gerekirdi.
Bana acı bir kahve pişir, hatrını sen belirle.
Kırk dersen kırk.
Yani diyorum ki, kolum kanadım kırık.
Beni anla.
İçim dağınık, sularım bulanık.
Her şey, her yer karanlık.

Eşiğimden geç böyle bir sabah.
Yaralarıma dokun.
Ama sorma.
Sorma bana nasıl hala hayattasın diye.
Sorma işte.
Sen bana soru sormadan da beni anlarsın.
Bırak eteklerine sığınayım, ağlayayım.
Beni anla.
İyi bir adam değilim.
Kötü bir adam da sayılmam ama.
Arada bir kuşlara yem verir, sokak köpeklerine gülümserim.
Bana insanlara da gülümsemeyi öğret.
İnanacağım yalanlar söyle.
Yalan da olsa mutlu olayım.
Bedenimle değil, ruhumla geldim sana.
Beni anla.
Eskimiş sevinçlerime dokun.
Umutlarımı yeniden sula.
Yeşereyim, gölgemde uyu.
Dallarıma salıncak kursun içindeki çocuklar.
Çaresizce sarıldığım bu dertlerimle arama gir.
Boz aramızı bütün kötülüklerle.  
Bölüşelim her şeyi.
Her şeyi bölüşelim.
Kendimizi aramızda pay edelim.
Sen bana bulan, ben sana.
Arınmayı aklımızdan geçirmeyelim.
Beyazlarını benimle kirlet.
Simsiyahım.
Karış bana, mavilerin laciverde çalsın.
Şikayet etme.
Şikayet etme, beni anla.
Yorgunum.
Solgun çiçeklerimin baharı ol.
Korkularımın nihayeti, intihara meyilli gecelerimin sabahı, boğulduğum suların kıyısı…
Başka nasıl anlatayım bilmiyorum.
Üşüyen ellerimi ısıt.
Maruz kaldığım yakınlıklar beni ya üşütüyor ya da yakıyor.
Hasretim ılık bir dokunuşa.
Beni duy.
Yan yana uyuyalım demiyorum sana.
Ama yanımda yürü.  
Akordu bozuk müzik aletleri gibiyim.
Gel, tellerime dokun.
Anlamlı bir ses çıkarayım artık.

Sana şiir yazmak kolay.
İzin ver, şiire seni anlatayım.

Beni duy.
Beni bul.
Ve ne olur
beni anla artık.

Bektaş Şenel

Devamını gör
Ars Poetica
  • 21.11.2017 12:12:17
  • 0 Yorum
  • 855

Hiçbir şeye benzemediği söylendi şiirlerimin,
Wallace Stevens'a benzediğim, hiç kimseye
benzemediğim, olsa olsa "II. Yeni'nin devamı",
"III. Yeni'nin ta kendisi" sayılabileceğim -
"delisaçması bir söz ve işaret yumağı" denildi.
Bütün bunlar bensem, bütün bunlar bendim.
Yaktığım kağıtlar, fırladığım kürsüler
ve çekilip dinlendiğim kör mağarada
söyleştiğim gölge, örümcek, alter:
Kendimden çekilsem de, gelsem de
kendime farkedilmedi: Ateşin içine
soktuğum el, gözümü ayırmadığım saat,
insanlarla çarpıştığım seyrek günler
ses ile kelimenin birbiriyle
dikleştikleri yere kilitledi beni.

Gençtim, çok genç - şiiri düzen sanmıştım:
Çileydi gözümde, arınma ve yurttu,
terkedilmiş yüzüm için her an yanımda
yürüyen aynaydı, gecenin kaynağında
gövdemi dalgalayan simsiyah su, sanmıştım.

Yıllar başka bir yol çiziyor tortuya.
Şüphesiz şimdi de sanıyorum: Sehere
duyduğum inanç arkamdaki koyu, hem
delifişek uykudan geliyor belli ki.
Düzen değil şiir, kargaşa değil. İki uç
arası zamanı çelen uçarı bir odak belki.
Belki bazı ender seslerin eşiğinde tuzak,
kıvrılıp yatmış çıngıraklı bir soru,
öd noktasında, hançerede, yerimden
her oynayışımda kuytudan çıkagelen
kösnül bir yumak belki. Bir düzen değil
ama - bekleyiş, zemberek, inatçı, köz,
kaknus hep.

Kömürden elmasa varmak için
çıktığım yolda elmastan yola çıktığımı
unutmadım: Yangınsa sonumda yazılan,
orada yazacağım an gelmeli de. Birer
kıvılcım olsun harflerim, her kelimemi
yalım dili taşısın - öyle bir ateş ki
içinde içimde tutuşmuş bir karanlıktan
kana kanaya içsin herkes, istedim.

enis batur

Devamını gör
Her Şey Yerli Yerinde
  • 18.11.2017 09:37:41
  • 0 Yorum
  • 931

Her şey yerli yerinde; havuz başında servi 
Bir dolap gıcırdıyor uzaklarda durmadan, 
Eşya aksetmiş gibi tılsımlı bir uykudan, 
Sarmaşıklar ve böcek sesleri sarmış evi 

Her şey yerli yerinde; masa, sürahi, bardak, 
Serpilen aydınlıkta dalların arasından 
Büyülenmiş bir ceylan gibi bakıyor zaman 
Sessizlik dökülüyor bir yerde yaprak yaprak. 

Biliyorum gölgede senin uyuduğunu 
Bir deniz mağarası kadar kuytu ve serin 
Hazların aleminde yumulmuş kirpiklerin 
Yüzünde bir tebessüm bu ağır öğle sonu. 

Belki rüyalarındır bu taze açmış güller, 
Bu yumuşak aydınlık dalların tepesinde, 
Bitmeyen aşk türkusü kumruların sesinde, 
Rüyası ömrümüzün çünkü eşyaya siner. 

Her şey yerli yerinde; bir dolap uzaklarda 
Azapta bir ruh gibi gıcırdıyor durmadan, 
Bir şeyler hatırlıyor belki maceramızdan 
Kuru güz yaprakları uçuşuyor rüzgarda.

Ahmet Hamdi Tanpınar

Devamını gör
Bir Mektup
  • 17.11.2017 11:31:22
  • 0 Yorum
  • 864

Bambu sırıklarına binmiş gelirdin, atlılar gibi,
Dört dönerdin yöremde, mürdüm erikleriyle oynardın.
Chokan köyünde yaşayıp gidiyorduk işte:
İki küçük çocuktuk, sevgiden gayrısını bilmeyen.

Ön dördünde vardım sana, efendim benim.
Gülemezdim karşında, sıkılgandım çünkü.
Başımı eğer, duvara çevirirdim yüzümü.
Kırk kere de çağırsan, gözüm yerden kalkmazdı.

On beşimde yüzümü çatmadım artık
Ayağının bastığı toprak olayım istedim,
Dünyalar durdukça durdukları yerde...
Daha yukarılarda mı olacaktı gözüm?

On altıma bastım, sen gittin.
Anafor kaynattığı sulardan, Ku-to-yen'e
Beş ay oldu ayrılalı
Dallarda maymunlar üzünç içinde.
Ayağını sürüyordun gittiğinde.
Kapının önü yosun şimdi, bir sürü yosunlar vazr,
Yolunmayacak kadar kökleri derinlerde.
Yapraklar erkenden dökülüyor bu güz estikçe rüzgâr
Çiftleşen kelebekler ağustosta sarardı daha,
Batı bahçesindeki otların üzerinde,
Dokunuyor bana bunlar.Yaşlanıyorum.
Kiank ırmağının dar geçitlerinden inmekteysen şimdi,
Bana haber ver, bileyim de önceden
Karşılayayım beni
Cho-fu-sa'ya kadar çıkıp.

Ezra Pound

Devamını gör
Kır Uykuları
  • 16.11.2017 12:16:28
  • 0 Yorum
  • 2949

Ne hoştur kırlarda yazın uyumak,
Bulutlar ufukta beyaz bir yumak.
Ağaçlar bir derin hülyaya varmış,
Saçında yepyeni teller ağarmış..
 
Baş yorgun, yaslanır yeşil otlara,
Göz dalgın, uzanır ta bulutlara.
Öğleyin bu uyku bir aralıktır.
Saf hava bir kanat gibi ılıktır..
 
Zaman gönülde ne varsa dinler,
Yüzlere tülümsü bir buğu iner,
Erirken sıcakta yaz kokuları,
Ne hoştur, ne hoştur kır uykuları..

Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU

Devamını gör
İsimsiz Bir Aşk Şiiri
  • 15.11.2017 13:21:34
  • 0 Yorum
  • 869

Senden her ayrıldığımda
Çılgınca dalgalanan bir insan denizinde
Annesini yitiren bir çocuğun
Ürkek hüznü çöker yüzüme.
Seninle her karşılaştığımda
Sabah kırağısıyla yıkanan çiçeklerin
Cemresi vurur gözlerime.
Seni tam bulduğum anda yitirmenin korkusu
Tam yitirdiğim anda bulmanın sevinci,
Seni treni kalkan bir yolcunu telaşı,
Seni ilk öyküsünü bitiren genç bir yazarın hevesi
Seni kayaları parçalayarak akan bir ırmağın deliliği,
Seni güneşin tembel bakışları altında
Uzanan başakların dinginliği,
Seni bayramlık için para biriktiren
Küçük bir çırağın sabırsızlığı,
Seni bilmem hangi zalim kurşunun
Kırdığı kanadına söz geçiremeyen
Göçmen kuşun çaresizliği,
Seni zorlu yıllardan sonra karşılaşan
Kavga arkadaşlarının neşesiyle,
Batarak kirpiklerime kadar gümüşten denizlere
Vur emriyle aranan bir kaçakmışsın gibi
Taşırım can evimin en saklı yerinde…

ahmet ümit

Devamını gör
Köroğlu Yiğitlemesi
  • 14.11.2017 11:42:36
  • 0 Yorum
  • 2984

Vurur vurulurum
meydân içre ben,
Zağlı kılıñcım da
düşman üstüne…
Kör Yusuf’un oğlu
derler de bana;
Ilgar ılgar gidem
fermân üstüne!
 
Ünlenir ünlenir
kır at ünlenir,
Uca dağlarda
Köroğlu dinlenir,
Elinde cidası
Beğ’e kinlenir;
Görklü Tanrı içün
gümân üstüne!
 
Geyik avladım
vardım Çamlıbel’e,
Cidalı Kenan
minnet etme el’e,
Alıp şu kılıñcı
gel de vur hele;
Bir gedik açılsın
kalkan üstüne!
 
Güzeller güzeli
ol Hüsnü-Bala,
Saçları sırmadır
gözleri elâ,
Bakışları nâsib
olmaz her kula;
Hey!… Köroğlu der ki
cihân üstüne!
 
Mert ÖZTAŞ

Devamını gör
8.10 vapuru
  • 7.11.2017 16:02:43
  • 0 Yorum
  • 909

Sesinde ne var biliyor musun
Bir bahçenin ortası var
Mavi ipek kış çiçeği
Sigara içmek için
Üst kata çıkıyorsun

Sesinde ne var biliyor musun
Uykusuz Türkçe var
İşinden memnun değilsin
Bu kenti sevmiyorsun
Bir adam gazetesini katlar

Sesinde ne var biliyor musun
Eski öpüşler var
Banyonun buzlu camı
Birkaç gün görünmedin
Okul şarkıları var

Sesinde ne var biliyor musun
Ev dağınıklığı var
İkide bir elini başına götürüp
Rüzgarda dağılan yalnızlığını
Düzeltiyorsun.

Sesinde ne var biliyor musun
Söyleyemediğin sözcükler var
Küçücük şeyler belki
Ama günün bu saatinde
Anıt gibi dururlar

Sesinde ne var biliyor musun
Söylenmemiş sözcükler var

 

CEMAL SÜREYA

Devamını gör
Murathan Mungan Kadırga Şiiri
  • 2.11.2017 12:51:53
  • 0 Yorum
  • 2293

Kadırga

Senelerce, senelerce evveldi;
Bir deniz ülkesinde… ve belki de
birbirine aktardığım defterlerin hepsinde
bu şiir vardı:
Senelerce, senelerce evveldi;
Biz seninle orada, o deniz ülkesinde tanıştık

uzak denizler, uzak yakınlıklar içinde
bir Kadırgada iki korsan
tarih, yarın, ütopya dolu sandıklar arasında
birbirimizi yaralarından tanıdık
dışı korsan, içi iç denizlerde yaşayan çocuklardık

Murathan MUNGAN

Devamını gör
Üçüncü Yürek Harbi
  • 30.10.2017 13:05:47
  • 0 Yorum
  • 793

Bütün insanlığa etki edecek kudrette bir cümle kurmak isterdim. Tüm lisanlarda yalnızca tek_bir manaya gelmesini ve buna en çok da senin inanmanı…

Düşmanlarımın hepsi gibi, sen de keskin nişancıydın
Kurşuna falso verebilen katillerdendin hatta sen
Namlunu, ordularımın en ön safında duran
Herkesin ardına siper aldığı yüreğime doğrultmuşken
Küçük bir el çabukluğuyla, ruhumu vurandın!

Cesedimi çiğnemen gerekti
Bu yıkık dökük savaş alanından zayiatsız çıkman için
Öyle de oldu…

Sen ki yalnızdın, özümüzdeki bu harbe hiç ittifakın olmadan
Hiçbir destek güce ihtiyaç duymadan katılmıştın
Biliyordun seninle giriştiğimiz bu büyük cenkte
Gözümü dahi kırpmadan uğrunda ölüme yürüyebileceğimi
Kendi sıktığım merminin hedefi haline gelebileceğimi
İsabet alan alt benliklerim olsa da
Katiyen sıhhiye çağırmayacağımı, biliyordun…
Daha önce hiçbir adaşı tahta oturmamasına rağmen
Üçüncü sıfatını alarak tarihe geçen o devrik kraldım sanki
Hıyanetin revaçta olduğu göt_laleli bir devir kapanırken; 
“Beni sevin hanımlar! 
En az iki kere bıçak altına yatmayı garanti ederim
Tatmin edici olmazsa eğer kesici aletim
Etiniz aynen iade olunacak yemin ederim! ” benzeri
Zevke sefaya düşkün, mazoşizm yanlısı şiirler yazıyordum
Şiir belki de, parça parça acılardan
Bütün bir yara oluşturmaya çalışmaktı
O çalkantılı günlerde ben, aşkın iç tüzüğü gereği
Mazime ait her şeyi, kalemimden dahi saklıyordum!

Sen ki itikatsızdın, sana bahşedilen onurun farkında değildin
Tüm o mezardan bozma mevzilerden bir bir geçtik
Güzergâhındaki alaca şehirleri hasım bellerken
Uzun uzadıya giderken sen! 
Yanına katık olarak en çok da beni almıştın
Sen ki alınyazısızdın, yolumuzdaki badireleri ustaca atlattın
Bu asırlık hasretle birbirimize varmadan
Bu asırlık hasretle tenimizdeki ötekileri öldürmeden
‘Huzur’ kelimesini anman imkânsızdı senin
Oralardan, o çetrefilli cephelerden birlikte geçtik
“Beni aklından çıkarma, başka sığınağım yok.” demiştim
“Kış, bu sene sert geçecek.” diye yanıtlamıştın
Şaşırmıştım tabii, henüz temmuzdaydık
Ne gariptir ki, ortalık kar kıyametti! 
İstanbul’u işgal eden Boğaz enfeksiyonlarının
Meksika usulü bir komplo olduğu rivayet edilmekteydi
O sıra sen, Cecilia! 
Biliyordun, adın gibi biliyordun…
Güzelliğin çağımızın en ürkütücü hastalığıydı! 
“Her yerde yar var, kalbim senin bu gece.” şarkısını mırıldanırken
Senin sesinden, sıcak bir şeylerin aktığı sol göğsüm
Fazlasıyla misafirperver davranmıştı armağan ettiğin ecele
Tüm o koleksiyonluk 45’liklerin kemiklerini sızlatsa da
O günlerde dudaklarımızda nostaljik bir sözcüktü, tebessüm…

Yara bere içinde kalmıştı müşterek düşlerimiz
Şahadet getirmeden ayrılmak, sevenlere yakışmazdı
Adınla ant verdim Allah’a! 
Korkma Cecilia, basmalıydın o tetiğe
Yoksa nasıl bağımsızlığını ilan edecekti ellerin
Saçların nasıl göndere çekilecekti allı şallı! 
Gözlerin bir ulusun övünç kaynağı olur muydu yoksa
İkimizi kanla bağlayanlar, ikimizi kana bulayanlardı
Kanla bastık adımlarımızı toprağa, yemin mahiyetinde
Dost da düşman da ayağa bakıyordu artık neticede
Ayağa düşmüştü her şey!

Elbette onların stratejisi tamamen
Birbirimizin canını acıtmamız üzerineydi
Tüm bu kimlik bunalımlarının tam ortasında
Tüm bu sen-ben arbedesinde, ziyadesiyle sevmiştim seni
Cesedimi çiğnemen gerekirdi evet, benden gitmen için…
Öyle de oldu!

Bütün insanlığa etki edecek kudrette bir cümle zihnimi sarstı işte, sen de bunu tekrarla şimdi o barut kokan sesinle;

Aşkta sulh, yürekte sulh!

Özgür Gümüşsoy

Devamını gör