Üçüncü Yürek Harbi

ucuncu-yurek-harbi
  • Şiir
  • 30.10.2017 13:05:47
  • 0 Yorum
  • 720

Bütün insanlığa etki edecek kudrette bir cümle kurmak isterdim. Tüm lisanlarda yalnızca tek_bir manaya gelmesini ve buna en çok da senin inanmanı…

Düşmanlarımın hepsi gibi, sen de keskin nişancıydın
Kurşuna falso verebilen katillerdendin hatta sen
Namlunu, ordularımın en ön safında duran
Herkesin ardına siper aldığı yüreğime doğrultmuşken
Küçük bir el çabukluğuyla, ruhumu vurandın!

Cesedimi çiğnemen gerekti
Bu yıkık dökük savaş alanından zayiatsız çıkman için
Öyle de oldu…

Sen ki yalnızdın, özümüzdeki bu harbe hiç ittifakın olmadan
Hiçbir destek güce ihtiyaç duymadan katılmıştın
Biliyordun seninle giriştiğimiz bu büyük cenkte
Gözümü dahi kırpmadan uğrunda ölüme yürüyebileceğimi
Kendi sıktığım merminin hedefi haline gelebileceğimi
İsabet alan alt benliklerim olsa da
Katiyen sıhhiye çağırmayacağımı, biliyordun…
Daha önce hiçbir adaşı tahta oturmamasına rağmen
Üçüncü sıfatını alarak tarihe geçen o devrik kraldım sanki
Hıyanetin revaçta olduğu göt_laleli bir devir kapanırken; 
“Beni sevin hanımlar! 
En az iki kere bıçak altına yatmayı garanti ederim
Tatmin edici olmazsa eğer kesici aletim
Etiniz aynen iade olunacak yemin ederim! ” benzeri
Zevke sefaya düşkün, mazoşizm yanlısı şiirler yazıyordum
Şiir belki de, parça parça acılardan
Bütün bir yara oluşturmaya çalışmaktı
O çalkantılı günlerde ben, aşkın iç tüzüğü gereği
Mazime ait her şeyi, kalemimden dahi saklıyordum!

Sen ki itikatsızdın, sana bahşedilen onurun farkında değildin
Tüm o mezardan bozma mevzilerden bir bir geçtik
Güzergâhındaki alaca şehirleri hasım bellerken
Uzun uzadıya giderken sen! 
Yanına katık olarak en çok da beni almıştın
Sen ki alınyazısızdın, yolumuzdaki badireleri ustaca atlattın
Bu asırlık hasretle birbirimize varmadan
Bu asırlık hasretle tenimizdeki ötekileri öldürmeden
‘Huzur’ kelimesini anman imkânsızdı senin
Oralardan, o çetrefilli cephelerden birlikte geçtik
“Beni aklından çıkarma, başka sığınağım yok.” demiştim
“Kış, bu sene sert geçecek.” diye yanıtlamıştın
Şaşırmıştım tabii, henüz temmuzdaydık
Ne gariptir ki, ortalık kar kıyametti! 
İstanbul’u işgal eden Boğaz enfeksiyonlarının
Meksika usulü bir komplo olduğu rivayet edilmekteydi
O sıra sen, Cecilia! 
Biliyordun, adın gibi biliyordun…
Güzelliğin çağımızın en ürkütücü hastalığıydı! 
“Her yerde yar var, kalbim senin bu gece.” şarkısını mırıldanırken
Senin sesinden, sıcak bir şeylerin aktığı sol göğsüm
Fazlasıyla misafirperver davranmıştı armağan ettiğin ecele
Tüm o koleksiyonluk 45’liklerin kemiklerini sızlatsa da
O günlerde dudaklarımızda nostaljik bir sözcüktü, tebessüm…

Yara bere içinde kalmıştı müşterek düşlerimiz
Şahadet getirmeden ayrılmak, sevenlere yakışmazdı
Adınla ant verdim Allah’a! 
Korkma Cecilia, basmalıydın o tetiğe
Yoksa nasıl bağımsızlığını ilan edecekti ellerin
Saçların nasıl göndere çekilecekti allı şallı! 
Gözlerin bir ulusun övünç kaynağı olur muydu yoksa
İkimizi kanla bağlayanlar, ikimizi kana bulayanlardı
Kanla bastık adımlarımızı toprağa, yemin mahiyetinde
Dost da düşman da ayağa bakıyordu artık neticede
Ayağa düşmüştü her şey!

Elbette onların stratejisi tamamen
Birbirimizin canını acıtmamız üzerineydi
Tüm bu kimlik bunalımlarının tam ortasında
Tüm bu sen-ben arbedesinde, ziyadesiyle sevmiştim seni
Cesedimi çiğnemen gerekirdi evet, benden gitmen için…
Öyle de oldu!

Bütün insanlığa etki edecek kudrette bir cümle zihnimi sarstı işte, sen de bunu tekrarla şimdi o barut kokan sesinle;

Aşkta sulh, yürekte sulh!

Özgür Gümüşsoy

Yorum Yap

Yorumlar