Satırlara, Kıtalara Sığmayan İnsan 'Attila İlhan'

satirlara-kitalara-sigmayan-insan-attila-ilhan
  • Şiir
  • 25.7.2018 14:36:51
  • 0 Yorum
  • 944

İzmir Menemen'de dünyaya gelen şairler şairi 'Attila İlhan' hayatının muhteşem çağlarında gazete ve dergilerde iş hayatını devam ettirmeye karar verdikten sonra kendisini 
tamamıyla bu sektöre atadı. Balıkçı Türküsü şiirini ilk kaleme döktüğü zamanlarda belki de hayata bu kadar büyük bir iz bırakacağının farkında değildi. Elbette sadece
şiir değildi tüm uğraşı! Senaryo yazarlığı, roman, deneme, anı gibi eserleri de arkasında sağlam yapıtlar olarak bırakarak hayattan uçup gitti... Şiirleri hala kulağa
küpe ve ağıza şenlik olan 'Attila İlhan' ın şiirlerinden bazılarını sizin için derledik.

TUTUKLUNUN GÜNLÜĞÜ'NDEN

/ salı gecesi /

kara bir balta buldu akşam vuracak noktayı
hücreler doldu bir ıslık en yakın maçka tramvayı
kim bırakmış yalnızlığıma bu hüzzâm şarkıyı
kimin bu karanlık kimler sürgülemişler kapıyı
insan olan bağlar her koptuğu yerden yaşamayı

daktilolar camları bulutlu sorgu odalarında
didiklemez mi özgürlüğünü sansaryan hanı'nda
küflenir suyun bir bakır çalığı birikir ağzında
kendini öldürmeyi belki bin kere tasarlarsın da
bir kere aklından geçmez bitirmeden ölmek şarkıyı

gönlünde büyüttüğün o müthiş ünlem içindir ki
seni kapattıkları öyle rezil o kadar çirkindir ki
çıplak bir lâmba mısın dört duvar içindeki
ne lâmbası/söndürülen bütün ilk gençliğindir ki
gözlerin zehirlense de suç sayarsın ağlamayı

görülmez dev böceklerdir sanki büyülü duyargalar
uçaksavar ışıldakları gökyüzünde bir yanlış arar
tophane rıhtımı'nda acı acı gemiler kalkar
hücreleri akşam olur haydut öfkeleri kaplar
ezerim sanırsın vurursan tek bir yumrukta dünyayı


AYRILIK SEVDAYA DAHİL

Acilmis sarmasik gulleri kokulariyla baygin 
En gorkemli saatinde yildiz alacasinin 
Gizli bir yilan gibi yuvarlanmis icimde kader 
Uzak bir telefonda aglayan yagmurlu genc kadin 
Ruzgar uzak karanliklara surmus yildizlari 
Mor kivilcimlar geciyor daginik yalnizligimdan 
Onu cok ariyorum onu cok ariyorum 
Heryerimde vucudumun agir yanik sizilari 
Bir yerlere yildirim dusuyorum 
Ayriligimizi hisettigim an demirler eriyor hirsimdan 
Ay isigina batmis karabiber agaclari gumus tozu 
Gecenin irmaginda yuzuyor zambaklar yaseminler unutulmus 
Tedirgin gulumser 
Cunku ayrilik da sevdaya dahil cunku ayrilanlar hala sevgili 
Hic bir ani tek basina yasayamazlar 
Her an otekisiyle birlikte hersey onunla ilgili 
Telasli karanlikta yumusak yarasalar 
Gittikce genisliyen yakilmis ot kokusu 
Yildizlar inanilmiyacak bir irilikte 
Yansimalar tutmus butun sahili 
Cunku ayrilmanin da vahsi bir tadi var 
Oyle vahsi bir tad ki dayanilir gibi degil 
Cunku ayriliklar da sevdaya dahil 
Cunku ayrilanlar hala sevgili 
Yanlizlik hizla alcalan bulutlar karanlik bir agirlik 
Hava agir toprak agir yaprak agir 
Su tozlari yagiyor ustumuze 
Ozgurlugumuz yoksa yalnizligimiz midir 
Eflatuna calar puslu lacivert bir sis kusatti ormani 
Karanlik coktu denize 
Yanlizlik cakmak tasi gibi sert elmas gibi keskin 
Ne yanina donsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin 
Kapini bir calan olmadi mi hele elini bir tutan 
Bilekleri bembeyaz kugu boynu parmaklari uzun ve ince 
Simsicak bakislari suc ortagi kacamak gulusleri gizlice 
Yalnizlarin en buyuk sorunu tek basina ozgurluk ne ise yarayacak 
Bir turlu cozemedikleri bu olu bir gezegenin soguk tenhaligina 
Benzemesin diye ozgurluk mutlaka paylasilacak suc ortagi bir sevgiliyle 
Sanmistik ki ikimiz yeryuzunde ancak birbirimiz icin variz 
Ikimiz sanmistik ki tek kisilik bir yalnizliga bile rahatca sigariz 
Hic yanilmamisiz her an dusup dusup kristal bir bardak gibi 
Tuz parca kirilsak da hala icimizde o yanardag agzi 
Hala kipkizil gulumseyen sanki atesten bir tebessum zehir zemberek aşkımız. 

 


BEN SANA MECBURUM 

Ben sana mecburum bilemezsin 
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum 
Büyüdükçe büyüyor gözlerin 
Ben sana mecburum bilemezsin 
İçimi seninle ısıtıyorum. 

Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor 
Bu şehir o eski İstanbul mudur 
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor 
Sokak lambaları birden yanıyor 
Kaldırımlarda yağmur kokusu 
Ben sana mecburum sen yoksun. 

Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur 
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur 
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan 
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu 
Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından 
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman 
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu 

Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor 
Eski zamanlardan bir cuma çalıyor 
Durup köşe başında deliksiz dinlesem 
Sana kullanılmamış bir gök getirsem 
Haftalar ellerimde ufalanıyor 
Ne yapsam  ne tutsam nereye gitsem 
Ben sana mecburum sen yoksun. 

Belki haziran  da mavi benekli çocuksun 
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor 
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden 
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun 
Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor 
Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin 
Kötü rüzgar saçlarını götürüyor 

Ne vakit bir yaşamak düşünsem 
Bu kurtlar sofrasında belki zor 
Ayıpsız   fakat ellerimizi kirletmeden 
Ne vakit bir yaşamak düşünsem 
Sus deyip adınla başlıyorum 
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin 
Hayır başka türlü olmayacak 
Ben sana mecburum bilemezsin. 

 

 

Yorum Yap

Yorumlar