1950’li yıllar şiirde bir milattır: “İkinci Yeni”nin şairleri, edebiyata, “Garip” ve “1940 Toplumcu Gercekçi Kuşağı”dan faklı olarak, şiirin yanında yaşam tarzlarına da değişik imge, çağrışım ve soyutlamalarla özgün bir bakış açısı getirdiler. Aklın, mantıksal işleyişine sırt çevirmelerinden kaynaklı olarak, gerçeküstücülüğü daha bilinçli benimsediler. Şiirde, “anlamın” dışında imgeyi ön plana çıkarmaları, konuşma dilinden uzak, alternatif bir söylem yarattı. Kentli küçük insanın idolleştirilmesine son verdiler. Duyguya ve çağrışıma dayanarak, şiirin içsel zenginliğini daima yeni yorumlara açık bıraktılar. Garip şiiri, yoksul çoğunluğun yaşama koşullarını ve zevk anlayışını dikkate alırken, “İkinci Yeni”ciler, daha çok aydın kesimin ve elit tabakanın zevkine hitap ettiler. Şiiri, diğer sanatlarla yakın ilişkiye soktular. Şiiri aklın, ahlaki endişelerin, yasaların ve alışılmış her türlü sınırlayıcı, baskıcı düzeneklerin dışına çıkardılar. Biçimin içerikten önce geldiğini savunan “İkinci Yeni”ciler, siyaset dışı kalmaya özen gösterdiler.
Cemal Süreya, Edip Cansever ve Turgut Uyar’ı peşinden sürükleyen; üç büyük şairin aşkıyla var olan/ var eden Tomris Uyar, “İkinci Yeni” akımının merkezini oluşturur. Tomris Uyar’ın edebiyatta varoluşu, ona aşık olan şairlerden kaynaklı değil, aksine o şairlerin varoluş nedeni Tomris Uyar’dır, diyebilir miyiz? “Cemal Süreya’ya içki içmeyi ben öğrettim” der, Edip Canserver; “Edip’e şiir yazmayı ben öğrettim” diye devam eder, Cemal Süreya ve bombayı Turgut Uyar patlatır: “Bu ikisi tartışırken ben de gittim Tomris’le evlendim.” Cemal Süreya, Turgut Uyar ve Edip Cansever’in yapıtlarının ilham perisi olan Tomris Uyar gerçekte sahip olunamayan bir maşuk mudur?
1980’lerin başında bir yaz akşamı Füsun Akatlı, Nimet Tuna ve Tomris Uyar, dönemin gözde mekanı Şadırvan’da buluşurlar. Konu aşka, aşksızlığa ve “aşık olunabilecek bir erkeğin özellikleri”ne gelir. Sohbete bir ara katılan Ferit Edgü, Edip Cansever ve Turgut Uyar’ın görüşlerini de alarak; aşık olunacak erkeğin özelliklerini maddeler halinde sayar Tomris Uyar.
Bu çerçeve, Tomris Uyar’ın aşık olabileceği bir insanda aradığı özelliklerdir. Belki de çerçevenin içine bu yüzden söz konusu yazarların hepsi girer. Her bir aşık, tek bir aşığın meydana gelmesine neden olmaktaydı belki:
“Adam, ‘Tokyo terlik’ giymeyecek. Belki de böylelikle onun evde pijamayla dolaşmaması güvenceye alınıyor. Şort yasak değil ama yatarken çorap giymemeli. Ama kes giyip jogginge çıkması, pazar günlerini doğa budalalığıyla geçirmesi -sizi de yürüyüşe zorluyorsa- yasak!
-Pamuklu, keten, yün gibi doğal elyaf giyecek. Naylon ve parlak kumaşlar kesinlikle yasaktır. Kesinlikle uykucu biri olmasın ama uykusuzluğundan da yakınmasın. Uykusuz gecelerini paylaşılan bin şölene dönüştürebilsin. Alkolik olabilir de sarhoş olmasın. (Ferit’in katkısı: düşebilir ama çelme takmasın). Uyuşturucu kullanmasına izin var mı? Mürşit’e göre, “ikinci kişiliği gündeme gelmiyorsa kullanabilir.” Turgut’a göre, “hem içki hem uyuşturucu olmaz!” galiba, izin pek yok.
-Haftada en az bir kitap okusun. Mürşit: Red Kit ile Asteriks’ten haberli olsun. Turgut: Pardayyanlar ile Arsen Lüpen’den de. Ferit: şu altı yazardan birini iyice okumuş olsun -Kafka, Shakespeare, Balzac, Sait Faik, Sartre ve F. S. Fitzgerald ya da Hemingway ama İhtiyar Adam ve Deniz sayılmaz. Edip: şiir de okusun.
-Bir saz çalıyorsa çalsın ama dostlar toplantısında konser vermesin. Aynı şekilde isterse mavi yolculuğa çıksın ama dönüşünde dia gösterileri düzenlemesin.
-Takside arka koltukta otururken de hesabı ödeyebilsin. Lokantada bahşişi yüzde ondan fazla bırakmasın. Garsonlarla bu koşullarda dostluk kurabilsin. Hesabı öderken cebinden tomarla para çıkarmasın. Diline dolamadığı sürece mali durumu önemsiz, yalnız arabası varsa, arabanın park yerine göre program düzenlemesin. Taksiye binebilsin.
-Çok istiyorsa yabancı sigara ve içki içebilir, tabi büyüklenmediği sürece. Yemek masasında viski vb. İçmesin. Masaya gelen çerezlere saldırmasın.
-İlk gördüğü insanlar hakkında acele ve değişmez yargılar verecek kadar gözükara bir psikoloji uzmanı kesilmesin.
-Politik görüşü sola yakın bir aydın olsun.
-Dahi yerine ‘daahi’ demeyecek kadar düzgün olsun Türkçesi. Parti sloganlarıyla konuşmasın. Omlet, makarna ve biftek dışında yemek pişirmeyi becersin. Kendine yetsin. Kısaca, kişiliğini öne sürmeyecek kadar kişilikli olsun ama belli etmediğini de belli etmesin. “
Cemal Süreya’nın aşk dolu, cinsellik yüklü en güzel şiirlerinin kaynağı Tomris Uyar’dır: “Bileğinden öptüm seni/ Sonra ayakta öptüm/ Dudağından öptüm seni/ Kapı aralığında öptüm/ Soluğunda öptüm seni/ Bahçede çocuklar vardı/ Çocuğundan öptüm seni/ Evime götürdüm yatağımda/ Kasığından öptüm seni…” Tomris Uyar’ın en heyecanlı aşkı olan Cemal Süreya ile ilişkisi üç senenin sonunda bitti. Cemal Süreya ile ilişkisi hakkında: “Beni bıraktı ama rahat edemedi. Ona göre bana sahip olunamazdı. ‘Senden ayrıldığım anda, senin hakkında, hikâyen hakkında sevdiğimi belirtecek hiçbir şey söylemeyeceğim; benim ağzımdan kimse duymayacak’ dedi ve doğrusu hiç yazmadı.” der ve yaşanmış – geride kalmış bir aşka saygı duyduklarından ikisi de aşklarını hiç anlatmaz; şiir dışında!
Kişisel bunalımlarından dolayı yedi yıldır şiir yazmayan Turgut Uyar, o dönem eşinden ayrılıp İstanbul’a taşınır. Tomris Uyar’ın uzun soluklu aşkı Turgut Uyar’la tanışması bu dönemde gerçekleşir. Tomris Uyar, Cemal Süreya ile son günlerini yaşamakta olup, kesin ayrılığa, Tomris – Turgut Uyar’ın daha önceden tanışmalarına rağmen, gerçek anlamda samimi olmaları mı neden olur, bilemeyiz. Tomris Uyar’ın bir “ilham perisi” olarak Turgut Uyar’ın yaşamına girdiğini görürüz. Turgut Uyar, bu periye nasıl karşı koyabilirdi ki? “…dörtlükleri bozarım çünkü dağlar ne güne duruyor/ kıyılar ve eskimeyen her şey seni anlatmak için/ bir bozuk saattir yüreğim hep sende durur…” dizelerini yazacak kadar müthiş sevmiştir, Turgut, Tomris Uyar’ı. Bu sevgi hastalıklı bir sevgi olma ile tutkulu bir şairin dizeleri arasına gidip gelen bir sevgi. Tomris Uyar ise Turgut Uyar’ın kendisine olan sevgisini şu şekilde ifade ediyordu: “Turgut, beni her an elinden kaçıracakmış gibi gereksiz bir kaygıyla yıpranacak; ben de hiçbir rekabet söz konusu olmadığı bir alanda, boyuna birinci seçilmekten yorulacaktım.” Turgut Uyar, sevgisini kaygıyla örer hep. Bu yüzden sevgili eşi Tomris Uyar’a bu denli kaygıyla yaklaşır, haklıdır da. Kim bilir bilmediği kaç kişi daha deli gibi aşıktır sevdiği kadına.
İkinci Yeni’nin önemli kalemlerinden Edip Cansever, Tomris Uyar’a hayran bir diğer şair. Bu hayranlığı İstanbul’daki edebiyat çevrelerinden bilmeyen yoktur. Turgut Uyar’ın sevdiği kadını elinden kaçıracağı korkusu bu noktada gerçekliğe kavuşur. Edip Cansever “Seni görünce dünyayı dolaşıyor gibi oluyor insan sanki” diyor ve Tomris Uyar’ın her doğum gününde yeni bir şiir yazıyordu. Ama Cansever’in hayranlığı ya da aşkı diyelim, Tomris Uyar tarafından karşılık bulmuyordu. Tomris Uyar Cansever’e hep bir dost ve değerli bir şair gözüyle bakar. Oysa, “Bir adın vardı senin, Tomris Uyar’dı.” diye seslenerek aşkını tüm edebi çevrelere ilan etmektedir Edip Cansever!
Tomris Uyar, ölümünden kısa bir süre önce, Edip Cansever’in kendisini diğer aşıklarından daha çok etkilediğini söyleyecektir: “Daha çok anlatan, daha süslü ve imgesi bol. Tekrarı seven bir şair…” diyerek de hayal kırıklığını belirtecektir. “Sevgililik ya da aşk duygusu zamanla yara alabiliyor, örselenebiliyor, bitebiliyor. Bitmeyen tek aşkın gerçek ve lirik bir dostluk olduğunu Edip Cansever öğretti bana…” sözleri de, aşkın tanımıdır aslında. Tek gerçek ise Edip Cansever’in, Tomris Uyar’a deli gibi aşık olduğudur. Bu aşkın dile getirilişini net olarak şu dizelerinde de görebiliriz; “Tomris rakıyı çok severdi, bense onu.”