İlahi Nizam Ve Kainat Hakkında

ilahi-nizam-ve-kainat-hakkinda

Bedri Ruhselman 50 yıl kasada saklanan kitabıyla, bir kaç yıl evvel edebiyat dünyasına bomba gibi düşmüştü hatırlarsanız. Öldükten sonra dahi bizi etkilemeye başaran, kitabın içeriği ile aklımızı almayı ve ezoterik felsefeyi, spiritüel akımı yeniden canlandıran ilahi nizam ve kainat ile ilgili bu yazıyı okuyarak yeni bir soluk alabilirsiniz.

Bu uzun soluklu yazımda Bedri Ruhselman'ın derlediği "İlahi Nizam ve Kainat" isimli eseri inceleyip kendimce artılarıyla eksileriyle objektif olarak değerlendirmeye çalışacağım. Bunu yaparken genel olarak "ruhçuluk" akımından da bahsedeceğim ve yazım hem esere hem de genel olarak ruhçuluğa yönelik, bu ikisini aynı anda kapsar tarzda olacak. Konu aslında epey geniş olduğundan ve farklı alt dallara, alt alanlara uzandığından araştırdıkça ve konuyla ilgili yeni bilgilere ulaştıkça yazımı güncelleyeceğim. 

Öncelikle,  nedir bu "İlahi Nizam ve Kainat" kitabı? 

1959 yılında, “Önder planı” denilen, “ünite birliği”nde (evrenin son noktasındaki ya da aşamasındaki birlik. "noktasındaki" ifadesi sembolik) bulunan çok yüksek seviyedeki vazifeli varlıklardan alındığı iddia edilen ve tam 54 yıl sonra, 2013’te, “zamanı geldiği” için yayımlanan eser, Türkiye’deki ruhçuluğun ulaştığı en son noktayı ifade eder. Kitap, dünyanın içinde bulunduğu devrenin sonuna ("kıyamet"e) doğru  insanlığa verilmiş olduğunu söyler ve insanın tekamülü için en gelişmiş spiritüel bilgileri barındırdığı iddiasında olan ciddi bir eserdir. Kitabın gerçekten de vizyon ve kapsam olarak önemli bir eser olduğuna katılıyorum.,



Eser, Bedri Ruhselman’ın daha önce kaleme aldığı kitaplarındaki fikirleri çoğunlukla olduğu gibi yansıtır. Aslında Ruhselman'ın önceki kitaplarını (Özellikle 1946 yılında tamamlayıp yayımladığı hacimli eseri "Ruh ve Kainat" isimli kitabını)  ve dergilerde yazdıklarını okumuş bir insan için İlahi Nizam ve Kainat kitabında orijinal ya da yeni az şey vardır diyebilirim. Nedir bunlardan en çok göze çarpanları? Kendisinin daha önceki kitaplarında ilke olarak kabul ettiği, açıkladığı ancak adlandırmasını yapmadığı "varlık" kavramı ve en önemlisi kitabın son bölümündeki, daha önce bahsetmediği kıyamet öğretisi / öngörüleri ve bunların mekanizmaları. Bence "İlahi Nizam ve Kainat" kitabının 54 yıl bekletilmesinin esas sebebi işte kitabın bu son bölümünde yazılanların,  pek çok insan için "şok edici" bir etkisinin olabileceği düşüncesidir. Yoksa kitaptaki diğer bilgilerin, bazı konularda biraz daha ayrıntıya girilmiş olsa bile, Ruhselman'ın önceki kitaplarında ve yazılarında söylenen şeylerin üç aşağı beş yukarı aynıları olduğunu söyleyebilirim. Tabi yazımda daha sonraki bölümlerde göreceğimiz gibi, daha önce söylenen şeylerle, alınan tebliğlerle tamamen çelişen kısımlar da var. Bu kısımların, ana temayı "Kıyamet öğretisi" ile uyumlu hale getirmek için değiştirildiğini düşünüyorum. (Yeni eser ve eskileri arasında, örneğin güneş sistemimizde dünyadakinden daha gelişmiş / tekamül etmiş varlıklar var mı yok mu çelişkisi bunlardan biridir. Sonraki bölümde buna değineceğim)


Kitap ve genel olarak ruhçuluk hakkındaki değerlendirmemden önce, Ruhselman'ın ve İlahi Nizam ve Kainat'ın görüşlerini inceleyelim:

Ruhselman'a göre “Allah” sonsuz güçlüdür, mutlaktır, kendisine hiçbir sıfat dahi verilemez. (Ruhselman'ın "Allah" isimli kitabında Kur'an'da Allah için adı geçen sıfatların aslında "sıfat" değil de "isim" olduğu iddia edilir.) O, ulaşılmazların ulaşılmazıdır. O’nun hakkında en ufak bir bilgimiz, hatta sezgimiz dahi olamaz denir. Allah, “başlangıçta” sonsuz evren/madde cevherlerini ve sonsuz sayıda ruhları yaratmıştır. (Nedeni belirtilmiyor) Ancak yarattıkları bunlarla sınırlı değildir. Bunlardan başka pek çok şey de yaratmıştır ancak “biz bunları asla bilemeyiz” hatta “bunlar hakkında en ufak bir sezgimiz dahi olamaz” denilir. Allah, sonsuz sayıda ruhu ve madde cevherlerini her ne kadar bizzat kendisi yaratmış olsa da, her nedense,  ruhlar, madde ve Allah arasında mutlak bir ulaşılmazlık ve erişilmezlik vardır. Dolayısıyla bu gerçeklikler arasında ontolojik açıdan da mutlak bir farklılık, ayrılık mevcuttur. (Dolayısıyla Ruhselman ve kitapları, "külli ruh" "cüz-i ruh" "Allah bir okyanus biz ondan birer damla" gibi benzetmeleri asla kabul etmez ve bu tip görüşlere şiddetle karşı çıkar.) Yine bu ayrılığa bağlı olarak,  bu gerçeklikler arasında doğrudan bir iletişim, etkileşim dahi mümkün değildir. Yani bir ruh, ne kadar tekamül etmiş olursa olsun ne Allah ile doğrudan iletişim / etkileşim kurabilir ne de maddeyle.  Bu gerçeklikler arasındaki etkileşim hep çeşitli aracılar sayesinde mümkün olur.



Yaratılan sonsuz sayıda ruh, tekamüle muhtaç ve “görgüsüz” diğer bir deyişle cahil olarak yaratılmıştır. (Yine nedeni belirtilmiyor) Bu sonsuz sayıda ruhların tekamül etmeye, bilgilenmeye, görgülenmeye ihtiyaçları vardır. Bu “tekamül etme” ise ancak maddi cevherlerle içli dışlı olarak, maddenin olanakları kullanılarak, çeşitli realiteler içinde maddeyle, diğer canlılarla insanlarla, doğayla sonsuz çeşitlilikte ilişkiler kurarak, yaşayarak, sonsuz çeşitlilikte iyi-kötü deneyimlerle...vs olur. Ancak kitaba göre, ruhların tekamülü sonsuzdur. Yani ulaşılacak bir “varış noktası” yoktur. Burada savunulan diğer bir görüş de, mistik felsefelerin ve tasavvufi görüşlerin aksine, ruhların ne kadar tekamül ederlerse etsinler asla Allah’a ulaşamayacaklarıdır. Hatta ruhlar ne kadar tekamül ederse etsin, Allah’a ulaşmak şöyle dursun, “Allah” hakkında asla bir sezgiye dahi hiçbir zaman ulaşamayacaklardır.

 

kaynak: mistikfelsefe.blogspot

Yorum Yap

Yorumlar