Hayatının tamı tamına yetmiş yılını yazarlığa adamış ve yazarlık yapmakla kalmayarak türkçe dilini öyle güzel sergilemiştir ki okuyucuya adeta keyifli bir okuma yaratmıştır.
Türk Edebiyatı’nın en verimli dönemlerinden biri olan Cumhuriyet Dönemi Türk şiirinin en özgün temsilcilerinden biri olan, dilimize “Türkçem benim ses bayrağım” deyişini kazandıran Fazıl Hüsnü Dağlarca, dilin imkanlarını zorlayarak Türkçe’nin söz varlığını zenginleştirmek istemiştir. Bunu yeni kelimeler türeterek ve konuşma dilinin ağız özelliklerini ve halka ait kelimeleri kullanarak yapmıştır.
Kendine özgün kısa ve öz anlatımıyla şiirlerinde tamamen sıyrılarak kendi tarzını aratmayı başarmıştır.Sanat anlayışını şu cümlesi özetler: “Sanat eseri hem bir saat gibi içinde bulunduğumuz zamanı, hem de bir pusula gibi gidilmesi gereken yönü işaret etmelidir.”
1. Nereye?
“Kim ellerini alnımda gezdirirken o ten, ses ile,
Bana kalbin musikisini verecek, haberi olmadan.
Geceyi avuçlarımda siyah bir gül gibi duyuyorum,
Ve sen misin bilmiyorum bu gülü bırakan.
Nereye, ey göz yaşlarımın sıcaklığı,
Ki başka birisi yok beni duyan.
Rüyalar nereye gidiyor, anlamıyorum;
Ve sen nereye gidiyorsun, hatıralardan.”
2. Söyle Sevda İçinde Türkülerimizi
“Söyle sevda içinde türkümüzü,
Aç bembeyaz bir yelken
Neden herkes güzel olmaz,
Yaşamak bu kadar güzelken?
İnsan, dallarla, bulutlarla bir,
Ayrı maviliklerden geçmiştir
İnsan nasıl ölebilir,
Yaşamak bu kadar güzelken?”
3. Akdeniz Şiirleri
“Denizdir
Her akşam üstü
Bütün düşüncelerde
Gelip gider.
Seninle
Acısı
Uzunluğu
Aksi.
Ve gece yarısıdır bu masmavi şey,
Senin
Uzaklarda
Unuttuğun sessizlik.
Duymuştun
Bu türküyü
Çok eskiden de.
Bu türküyle anlarsın yelden
Yeşilden
Kadırgaların dibindeki sessiz yosunları.
Bu Akdeniz dalgalarında bu türküde sen
Varsın ışıl ışıl
Ve yoksun biraz.
İyice düşün bu bütün yaşamamızdır.”