Uluslararası alanda tanınmış ve eserleri birçok dilde çok satan Türk kadın yazar Elif Şafak'ın son eseri olan Havva'nın Üç Kızı, yayımlandığı günden bu yana geçen kısacık zaman diliminde çok ses getirdi. Elif Şafak bir söyleşisinde bu hikayeyi içinde biriktirdiğini, daha fazla içinde tutamayacağını ve bu nedenle yazdığını belirtiyor. Aynı zamanda kitabı İngilizce yazıp, dilimize çevrildikten sonra tekrar düzenlediğini de ekliyor.
Edebiyat gündemine adeta bomba gibi düşen bu romanda, Elif Şafak birbirinden oldukça farklı olan üç genç kızın hikayesini anlatıyor. Münkir, mümin ve mütereddit.. Şirin, Mona ve Peri.. Peri'nin 1980-2016 yılları arasını kapsayan hayat hikayesi üzerinden ülkemizin problemleri, insanların arada kalmışlıkları, hüzünleri, korkuları mercek altına alınıyor.
Kitap, Peri'nin çocukluk dönemi ile başlar. Ana karakter olan Nazperi Nalbantoğlu, iki abisi, annesi ve babası ile birlikte yaşayan küçük bir kız çocuğudur. Ailenin en küçüğüdür ve uzun bir aradan sonra olduğu için de ailede en çok ilgi gören birey olmuştur hep. Nalbantoğlu ailesi Peri'nin kendini bildiğinden beri hep zıtlıklara, tartışmalara, gerek siyasi, gerek dini, gerekse felsefi görüş ayrılıklarına şahit olmuştur. Peri'nin büyük ağabeyi solcu ve marksist, küçük ağabeyi aşırı milliyetçi, babası Kemalist ve açık görüşlü, eğitime ve aydınlanmaya önem veren, annesi ise dindar, tesettürlü ve bağnaz bir kadındır. Peri ise tüm bu görüş ayrılıklarının ortasında, ne yapması gerektiğini bilmeyerek sürekli arada kalarak ve bu nedenle de kendini sürekli okumaya vererek tüm çocukluğunu geçirmiştir. Çocukluğu ve gençliği boyunca annesi ile babasının dinmek bilmeyen tartışmalarına şahit olmuş, büyük ağabeyisi Umut'un hapise atılmasıyla sarsılmış, hep arada kalmış fakat her zaman babasına daha yakın ve yatkın olmuştur. Her akşam babasının rakı sofrasında onunla oturmuş, susarak babasının gittikçe yalnızlaşan sofrasında ona destek olmuştur. Oldukça karışık bir iç dünyası vardır ve kendini kitaplara verdiğinden başarılı bir öğrenci olmuştur. Liseyi birincilikle bitirir ve babasının da desteğiyle yabancı üniversitelere başvuru yapar. Tabi bunların hiçbirinden annesinin haberi yoktur. Kadın tek kızının Oxford'a girmeye hak kazandığını ve İngiltere'de okuyacağını duyduğunda hem sevinir, hem de endişelenir. Hem kızıyla gurur duymakta hem de ailesinden uzakta, tek başına ve annesinin korumasından uzakta yıllar geçireceği için endişelidir. Fakat kızının eğitimi uğruna içi elvermese de ses çıkarmaz. Böylece Peri'nin hayatını tümden sarsacak olan Oxford hayatı başlar.
Üniversiteye başladığında, Peri kendini yetersiz hisseder ve bunca kendinden emin, başarılı öğrenci arasında, arada kalmış, güvensiz bir şekilde bir başına kalakalır. Kendini biraz olsun iyi hissetmesini sağlayan tek kişi kaldığı yurtta bitişiğindeki odada kalan İranlı kız Şirin olur. Şirin oldukça aşırı bir kızdır. Küçükken ailesiyle birlikte İran'dan kaçıp senelerce sürgün hayatı yaşamış, sonunda İngiltere'ye yerleşmişlerdir. Şirin ateisttir ve Peri'nin hayatında renkli kişiliği ve kendinden eminliğiyle önemli bir yer kaplayacaktır sonraları. Peri Oxford'daki ilk döneminde alacağı dersleri seçerken Şirin ona bir öneride bulunur. Kendisinin de geçen dönem aldığı 'Tanrı' dersini almasını önerir. Peri bu tuhaf ders adı karşısında oldukça şaşırır, fakat Şirin dersin hocası olan Profesör Azur'dan bahsettikçe merakı depreşir ve dersi almaya karar verir. Şirin, henüz ne yaptığından, hem kendi hayatında hem de Peri'nin hayatında ne gibi sarsıntılara yol açacağından habersizdir.
kaynak:artfuliving