Milo De Angelis ile ufak bir söyleşi.
Şiirle ilk tanışmanız nasıl oldu ve sizi en iyi yansıtan sanat biçimi olduğuna nasıl karar verdiniz?
Çocukken, hiçbir şeyi hatta anneme, babama bile bir önceki gün olanları doğru düzgün, sırasıyla anlatmayı beceremezdim. Bir anda duraksar, olayların seyrini anlatmaktan çok bir ayrıntının, bir ismin, bir sözcüğün üstünde gereğinden fazla takılır kalırdım. Beni dinleyen şaşkın bir biçimde bakakalırdı. Ne olduğunu öğrenmek ister ama olanları benim anlatımımdan dolayı anlayamazdı. Geriye, parçalar, ayrıntılar, bütünü olmayan tek tek yaşanmış kareler kalırdı ve belki de, olayları olduğu gibi anlatmakta gösterdiğim bu yeteneksizlik, şiirselliğin hemen yanı başındaki o bölgeyi, sanki taş devri resimlerini ya da çizimlerini çözmeye yarayan bir anahtar gibi, açmayla sonlanmıştı...
Somiglianze (Benzeşmeler) kitabınızdan başlayarak Incontri e agguati (Karşılaşmalar ve Kutlamalar) kitabınıza ve bugüne değin, şiirinizdeki kırılma noktaları nelerdir? Bu anlamda onun temel yapısının değişken ve atıl öğelerine nasıl bakıyorsunuz?
Marina Cvetaeva; nehir ve göl yazarlarından bahseder. Nehir yazarları doğal olarak akar, değişik toprakları sular ve adeta bir nehir gibi yollarını bulurken yön değiştirirler. Oysa göl yazarları sürekli aynı yerlerde dolanırlar, tutkuludurlar ve yalnızca - aşağıda, gölün ortasında parıldayan- iki ya da üç ana konuları vardır. Sürekli bu ana konuların etrafında dönüp dururlar. Her yapıtları, hep o gölün kıyısındaki değişik bir duruş, değişik bir bakış açısıdır...
O zaman sizin için bir “göl” yazarı diyebiliriz?
Elbette.
Peki ya şiirinizi politik ve dini açıdan nasıl gözlemliyorsunuz?
Bir göl yazarı olarak, tutkulu ve şiirin ana örneklerine sıkı sıkıya bağlı olmama rağmen politikayla ilgim en alt düzeydedir. Değişimin yüzeyinin altında bulunan ve sürekli değişmez kalanı görmeye çalışırım. Durağanın macerasını tamamlıyorum ve benim değişmezim ki hep var olmasına ve haykırmasına rağmen kesinlikle dinle ilgili değildir.
Ya Doğu’nun şiiri? Bugün ya da geçmişte sizi nasıl etkiledi, etkiliyor?
Hint geleneğinin büyük destanlarını çalıştım ve çevirdim. Ramayana ve Mahabharata... Tagor'u, Aurobindo ve Krişnamurti'yi sürekli okurum. Hinduizmle bağım derindir.
O zaman son olarak şunu sorayım. Bütün bunlar bugünkü İtalyan şiirinde nasıl yankı buldu?
İtalyan şiirine; bir dik atılım, bir derinlik, yaşamın daha loş, daha bilinmeyen alanlarına hızlı bir dalış vermeye çalıştım...