William Shakespeare’in ölümünün 400. yılı dolayısıyla başlatılan ‘Shakespeare Yeniden’ serisi kapsamında Margaret Atwood’un kaleme aldığı Fırtına eserinin uyarlaması olan Cadı Tohumu üzerine karşılaştırmalı bir inceleme.
Bir klasik günümüze uyarlanabilir mi? Bir uyarlama orijinaline ne kadar benzemelidir? Benzemese bile ona uyarlama diyebilir miyiz? Konu bakımından benzer olması mı o eseri uyarlama yapar, yoksa dili mi? Özellikle de 16’ncı yüzyıla damga vurmuş, adını altın harflerle dönemine yazdırmış, dünyanın en seçkin drama yazarlarından biri olarak kabul edilen William Shakespeare’in bir eseri uyarlanırsa nasıl olur?
1623'te, Shakespeare'in ölümünden sonra onu seven iki arkadaşı John Heminges ve Henry Condell, Shakespeare'in tüm dramatik eserlerini içeren bir derleme yayımladıklarında, Ben Jonson onu anmak için kitapta yayımladığı şiirde "Bir döneme değil, tüm zamanlara ait." demişti. Cadı Tohumu kitabının sonunda ‘Shakespeare Yeniden’ serisinin diğer kitaplarına göz atmadan önce bu söz karşımıza çıkıyor. Tüm zamanlara aitti evet, ama bu onu başka bir yazar tarafından günümüze uyarlamaya çalıştığında ne kadar var edebilecekti, yoksa onu uyarlayan yazar Shakespeare üzerinden kendi varlığını tekrar mı kanıtlayacaktı?
‘Shakespeare Yeniden’ (The Hogarth Shakespeare) serisini 2015 yılında, William Shakespeare’in ölümünün 400. yılı dolayısıyla, 1917’de Virginia Woolf ve eşi Leonard Woolf tarafından Londra’da kurulan yayınevi The Hogarth Press başlattı. Doğan Kitap tarafından dilimize kazandırılan bu seri, Booker Ödüllü dünyaca ünlü Kanadalı yazar Margaret Atwood’un Shakespeare’in en bilinen oyunlarından Fırtına’yı yeniden yarattığı Cadı Tohumu ile devam ediyor. Eylül ayında raflarda okuyucuyla buluşan kitap Shakespeare’in Fırtına oyunun modern bir uyarlaması. Margaret Atwood’un Damızlık Kızın Öyküsü isimli feminist distopik kitabının dünyada büyük bir yankı uyandıran bir dizi olarak yayımlanmaya başlaması, daha sonra uzun zamandır baskısını bulamadığımız bu kitabın Doğan Kitap tarafından tekrar basılması son bir senedir Margaret Atwood’un adını Türkiye’de sıklıkla duymamıza sebep oldu.
Fırtına’nın Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan yayımlanan baskısının 2014 önsözünde Özdemir Nutku, “Fırtına Üzerine” başlıklı yazısında “Fırtına, hem sanatçının hem de seyircinin imgelemine hitap eden bir oyundur. Yaşamı fantastik bir dünya içinde eleştirir ve elbette sahnelemede sanatçıya sınırsız ifade olanakları sağlar. Bu oyunu sadece biçimsel açıdan ele almak, oyunu felsefi içeriğinden soyutlar ve elimizde yalnızca müzikli danslı bir melodram kalır.” der. Bu söze bağlı kalarak biraz ilerlemek isterim.
Shakespeare’in Fırtına oyununda Prospero gerçek Milano dükü olmasına rağmen hırslı kardeşi Antonio tarafından oyuna getirilir ve Prospero ve kızı Miranda bir kayıkla denize bırakılır. Oyunu planlayanlar dışında herkes, onların bir gezi sırasında kaybolduğunu zanneder. Kimse onların bir adaya ulaşabileceğini tahmin etmemiştir ve herkes onların öldüğünü varsayar. Böylece yeni Milano dükü Antonio olur. İşte tüm hikâye buradan sonra başlar. Antonio bu planı yaparken yalnız değildir elbette. Napoli kralı Alonso da ona yardım etmiştir. Prospero adadaki tek insan Caliban ve kızı Miranda ile yaşamını sürdürür. Prospero, Caliban’ın ölmüş annesi Syntax’ın cini Ariel’i, bir ağaç kavuğundan kurtarması üzerine ona özgürlüğünü vadederek intikam planına Ariel’i de ortak eder. Prospero’nun oyuna getirilerek dukalığından olması ve sonrasında intikam planları yapması Atwood’un Cadı Tohumu’nda Felix karakteri olarak karşımıza çıkıyor. Felix çalıştığı tiyatroda sanat yönetmenliği yaparken yardımcısı Tony tarafından oyuna getirilir ve işinden kovulur. Cadı Tohumu hikâyesi ise buradan sonra başlar. Felix işinden ayrılmadan önce sahnelemeye hazırladığı Fırtına oyununu Fletcher Cezaevi’ndeki Edebiyat Yoluyla Okuryazarlık Kazandırma Programı için hazırlamaya koyulur. Felix başta bu eğitmenlik programına yalnızca evde daha fazla oturmamak için başvursa da daha sonra bu onun için muhteşem bir intikam planına sahne olur. Prospero nasıl intikam almak için cinlere ve perilere başvuruyorsa Felix de hırsızlardan, yankesicilerden, dolandırıcılardan oluşan cezaevi tiyatrosundaki ayaktakımını kullanır. Shakespeare bu oyunu intikam üzerine nasıl kurmuşsa Atwood da intikamdan besleniyor kitabında. Shakespeare’in ele aldığı intikam oyunu bir yandan da büyülü bir dünya sunmakta. Cinlerin ve perilerin yer alması, Prospero’nun onlardan destek alarak intikam planını hazırlaması oyunu aynı zamanda büyülü bir dünyaya açar. Atwood’un büyülü dünyasında ise Felix’in ölü kızı Miranda’nın varlığını hissetmesi, sanki onunla aynı evde yaşıyormuşçasına gündüz düşleri görmesiyle sınırlı kalır.